Zorunlu Din Dersleri İşkencesine Karşı Sokağa Çıkalım
FEVZİ GÜMÜŞ: ZORUNLU DİN DERSLERİ İŞKENCESİNE KARŞI TÜM YURTTA SOKAĞA ÇIKALIMİçinden geçtiğimiz süreçte...
FEVZİ GÜMÜŞ: ZORUNLU DİN DERSLERİ İŞKENCESİNE KARŞI TÜM YURTTA SOKAĞA ÇIKALIM
İçinden geçtiğimiz süreçte egemen inkârcı sistemi oluşturan güçler kendi bildik iktidar çatışmalarını yürütürken Alevilere, halka, kendilerinden yana taraf olmayı dayatıyorlar. Bu iktidar çatışmasını yürüten sistem içi güçler, ümmetçiler, ırkçı/milliyetçiler ve liberallerdir. Bunların siyasetinde halkın yeri yoktur. Ümmetçiler, “Türkiye’nin %99’u Müslüman” diyerek Diyanet aracılığıyla yarattıkları resmi din anlayışını yegâne yaşam biçimi haline getirip ABD’de mayaladıkları Siyasal İslam projesini demokrasi diye yutturmaya çalışıyorlar. Irkçı/Milliyetçiler, Türk – İslam sentezi ile tanımladıkları “tek”ler dışındaki bütün etnik, sosyolojik, inançsal ve kültürel kimlikleri bu potada eritmek istiyorlar. Liberaller ise neo liberalizmin AB versiyonu olarak, toplum, halk, kamusal alan gerçeklikleri yerine “birey hakları” teranesini savunuyorlar. Bu üç siyasal proje Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, demokratik, siyasal sorunların ortağı ve sorumlusudur. Çorum, Malatya olayları, Maraş Katliamı, 12 Eylül askeri cuntası, Sivas Katliamı, Susurluk ve bildik bütün çeteleşmeler bu güçlerin ortak organizasyonudur. Aleviler bu güçlerden yana taraf olamaz. Böylesi bir taraflılık kimliğimizi, kültürümüzü, inancımızı inkâr etmek olup siyasal ve kültürel kişiliksizliği kabul etmek, özümüzü, kökümüzü, tarihimizi inkâr etmek anlamına gelir.
Ülkemizde yaşanan işsizlik, yoksulluk ve hak gaspları ekonomik ve sosyal yaşamı halktan yana çekilemez, dayanılamaz hale getirmiştir. Oysa mevcut hükümet bu gerçekliği dikkate alıp çözüm bulmak yerine IMF’den yeni emirler beklemektedir. İşçi ve emekçilerin sosyal güvenlik haklarında AKP Hükümetinin zamana yayarak yaptığı değişiklikler 1800’lü yılların “vahşi kapitalizm” koşullarını yeniden yaratmıştır. Bir yandan “sosyal devlet ilkesi” yok edilirken diğer yandan özellikle Başbakan RTE’nin direktifleri ve saldırgan tutumu ile hak arama çabasındaki emekçilere meydan dayağı atılır hale gelinmiştir.
22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde uluslararası sermaye güçlerinin desteği ile tek başına iktidar olan AKP Hükümeti elde ettiği çoğunluk ile çoğulcu, katılımcı demokrasiyi değil, çoğunluğun mutlak egemenliğini uygulama çabasındadır. Yasama organında çoğunluk olmayı devleti ele geçirme ve ümmetçi politikalarını fütursuzca uygulamanın yolu olarak kendine hak gören AKP Hükümeti, yargıda, eğitim ve sağlık alanında kadrolaşmayı büyük bir hızla sürdürmektedir. Aslında “Ergenekon operasyonu” ile ortaya çıkan durum ümmetçiler ile milletçilerin devlete egemen olma çatışmasından başka bir şey değildir.
Bu gün gelinen noktada kapatma davası ve sonrasındaki gelişmeler gösteriyor ki, AKP ağbabası ABD eli ile tekçi anlayışın askeri kanadı ile ‘Liberal İslamcı’ zeminde anlaşmış bulunmaktadır. Bu nokta süreç, önümüzdeki günlerde AKP eli ile toplumsal yaşamın muhafazakârlaştırılmasına, gericilik dalgasının ülkeye giydirilmesine, İslamcı kadrolaşmaya düne göre daha fazlasıyla muhatap olacağımız anlamını taşımaktadır. Ülke AKP eli ile Pakistanlaştırılmak istenmekte ve adeta demokrasi ve laiklik İslamileşmenin aracına çevrilmektedir.
Bu noktada gerçek anlamda demokrasi ve laiklik isteyen güçlerin başta Aleviler olmak üzere AKP Gericiliğine karşı antiemperyalist bir bakışla mücadelesini toplumsallaştırması, sokağa dökmesi, tüm demokrasi güçlerinin birliğini beraberliğini sağlaması hayatidir. Bu hayatiyettir ki, Aleviler açısından demokrasi ve laiklik mücadelesinin ırkçı milliyetçi güçlere, liberallere terk edilmeyecek kadar önemini gösterir. Bu noktada sorumluluk almak Aleviler açısından ertelenemez bir görevdir.
Bu bakımdan Alevilerin güncel taleplerinden başlayarak demokrasi mücadelesini daha da yukarılara taşımak aslında Alevilerin geçmişten bu yana uğramış oldukları haksızlıkların, hukuksuzlukların, ayrımcılıkların AKP’den başlayarak geriye doğru tüm ümmetçiler, ırkçı/milliyetçiler ve liberallerde ifadesini bulan sistemi sorgulamayı, bir bütün olarak ülkenin demokratikleşmesini talep etmeyi gerekli kılıyor.
Aslında biliyoruz ki, sistemin Alevilere yönelik olumsuz, önyargılı, yok sayan, dışlayıcı, ayrımcı bakış açısı bugün AKP uygulamalarında kendini göstermektedir. Aleviler, Osmanlı İmparatorluğu döneminde baskı, şiddet ve katliamlarla sindirilmek istenmişti; Maraş, Sivas, Çorum, Gazi örneklerinde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de bu sindirme, katledilme ve asimile etme politikaları sürüyor. “Dünyanın efendisi”nin Orta Doğu’nun ılımlı İslam coğrafyası haline getirilmesinde önemli misyonlar yüklediği AKP, uzun yıllardan beri devam ettirilen bu politikaların bugünkü aktörü olarak karşımıza çıkıyor. AKP’nin gerçek yüzünün hem özel olarak Aleviler arasında hem de genel olarak Türkiye halkları arasında anlaşılmasını sağlamak için Alevilerin bugüne dek yürüttüğü deşifre etme mücadelesini daha da yükseklere çıkarmak gerekiyor.
Alevi çocuklarının asimile edilmesi için 12 Eylül’den sonra konulan zorunlu din derslerinin kaldırılması amacıyla bu güne kadar verilen hukuksal mücadeleyi daha da ileri noktalara taşımak, bunu Alevilerin ve demokrasi güçlerinin mücadelesi haline getirmek, demokrasi mücadelesinin pratiğine ivme kazandırmak ve çeşitlendirmek aslında AKP’den başlayarak tüm inkarcı sistemi sorgulamak anlamına geliyor.
Zorunlu din dersleri işkencesine karşı AHİM’in ve Danıştay’ın verdiği kararları uygulamamakta direnen AKP Gericiliğine karşı geçtiğimiz hafta sonu ABF ve PSAKD’nin ortaklaşa Taksim’de yapmış olduğu oturma eylemi bunun için bir işaret fişeği sayılabilir.
Bu noktada oturma eylemini sürdürme kararlılığı taşımak, dahası bu eylemleri demokrasiden, laiklikten, emekten ve özgürlükten yana tüm güçlerin mücadelesi haline getirmek, yurt geneline yaymak önem arz etmektedir.
Bu bakımdan Aleviler ülkenin her yerinde demokratik kitle örgütlerini, yöre derneklerini, sendikaları, odaları, sol siyasi partileri zorunlu din dersleri işkencesine karşı sokağa çıkarmak için inisiyatif kullanmalı ve başta Alevilerin inanç özgürlüğü alanında uygulanan asimilasyona, yaşanan haksızlıklara karşı AKP gericiliğine karşı önümüzdeki dönemde daha da hareketlenecek demokrasiden ve özgürlüklerden yana bir dizi eyleme öncülük etmesini sağlamalıdırlar.
Fevzi GÜMÜŞ
PSAKD Genel Başkanı
Alevihaber.com - 26 Ağustos 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.