Zafer KÖKVER : Hacıbektaş 2008 (En Son Durum)

Zafer KÖKVER : Hacıbektaş 2008 (En Son Durum)

Zafer KÖKVER : Hacıbektaş 2008 (En Son Durum) Bir kasaba düşünün ki; Dünya’da Kardeşliğin, Sevginin, İnsana Saygının beşiği...

A+A-

Zafer KÖKVER : Hacıbektaş 2008 (En Son Durum)Zafer KÖKVER : Hacıbektaş 2008 (En Son Durum)

Bir kasaba düşünün ki; Dünya’da Kardeşliğin, Sevginin, İnsana Saygının beşiği olmuş.

Bir kasaba düşünün ki bu kasaba, ilim irfanın yeri olmuş, Yunus Emre’ye Hoca, Mevlana’ya Yoldaş, Ahi Evran’a Kardaş olmuş.

Düşünün ki bu  kasaba Anadolu’ya ad olmuş, nam olmuş.

Bir kasaba düşünün ki Anadolu Kadınına ad olmuş.

Anadolu kadının adı ise “Kadıncık Ana” olmuş. Kadıncık ise Sır olmuş.

Pir Güvercin olmuş kuş donunda Şahin Sulacakarahöyük’ten Hacıbektaş olmuş.

Çilehane, Beştaş, Hanbağ, Dedebağ  Hacı Bektaş Veli’ye yurt olmuş, yer olmuş, ocak olmuş, sancak olmuş, mezar olmuş.

Bir kasaba düşünün ki zamanı aşmış gönüllerin sultanı olmuş, ser olmuş serden “Ser Çeşme” olmuş.

Hacıbektaş Hünkarın, Hacı Bektaş Veli’nin, gömütünün olduğu bir Anadolu kasabası. Hep göz önünde olmuş, gönüllerde sultan olmuş bu yitik Anadolu kasabası.

Yolumuz Hacıbektaş’a düştü, bizde fırsat fırsattır, nedir şu Hacıbektaşlının derdi? Var mı acaba söyleyecek bir iki sözü? deyip daldık içeri. Hü.

Hacıbektaş sessiz, halk sessiz, sanki bir cenazenin kalkmayan hüznü, ölü toprağı misali üzerine çökmüş insanlarının.

O misafirperver, o candan Hacıbektaşlıdan eser yok.

Halk bulduğu birkaç dal yapraklı ağacın altında yada küçük dükkan sundurmasının altında küçük taburelerde büzülmüş küçülmüşçesine yitik ve perişan.

İyi geçen hasat mevsiminin bolluğunun şen kahkahaları, kahvelerden, lokantalardan silineli çok olmuş. Bir bardak çayın, bir tabak çorbanın hesabı düşünülür olmuş.

Sorduk “Baba Erenler hayırdır, bu ne elem, bu ne keder?

Sormaz olaydık, ama işimiz ne yazık ki bu; soru sormak. Yanıtını da sizlere duyurmak.

Bizimki “Bir söz söyle, Bin ah işit” derler ya işte ondan.

Esnaf  siftahsız, esnaf borçlu, esnaf gelecekten kaygılı, esnaf dertli.

Halk eve ekmek götüreme sıkıntısında.

Genç iş derdinde.

Çocuk oyun derdinde, top derdinde.

İlk başlarda Üniversite diye diye dilerinde tüy bitmiş, açılınca bekledikleri refahı, umduklarını, bolluğu bulamamışlar.

Fabrika fabrika demişler. Başta kasabaya açılan fabrika onların umudu olmuş, çoluk çocuğumuz çalışır emek kapısı olur diye. Ama aldıkları üç kuruş daha sonraları onların borç ödeme kapısı olmuş, kredi kartları, kredi faizi milletin belini bükmüş, aldıkları üç kuruşta faize, kredi kesintisine gider olmuş.

Ya dedik; “Sizin turizm geliriniz var, onca Hacıbektaş’a gelen giden var, önümüzde 2008 Hacı Bektaş Veli Anma etkinlikleri var, satış yaparsınız” dedik demesine de...

Meğer işin aslı öyle değilmiş artık. O yığın yığın kalabalıklar Hacıbektaş’a artık gelmez olmuş, kardeşlik bozulmuş, yemin bozulmuş, zincir kırılmış.

Şu anki Belediye Başkanı 3 yıldır Hacıbektaş’ı Alevilere kapatmış. Alevileri küstürmüş, üzmüş. Millette “istenmediğim yerde ne işim var kardeşim” deyip gelmez olmuş.

Dedik "Ya nasıl olur, olur mu öyle şey?"

Belediye Başkanı seçilince Ali Başkanın ilk icraatı Hacıbektaş Veli Anma Etkinlik programını belirleyip, Alevileri temsilen çağırdığı temsilcilere de “işte program bu” deyince o an köprüler atılmış, zincirler kırılmış.

Başkan “Burası benim, ben nasıl istersem öyle yaparım. Siz misafirsiniz, umduğunuzla değil bulduğunuzla yetineceksiniz” deyince de artık yollar ayrılmış.

Üç yıldır durum böyle imiş.

Peki dedik, “Bu tutum iyi mi oldu? İnat tutumu meyve verdimi?"

Ne meyvesi bey” dediler, “Ağaç kurudu, dal kurudu, bırak meyveyi” deyince inanamadık.

Bu kadar güzel evrensel bir kültürü, kültürün merkezini, milletin ibadet mekanını, kardeşlerin dostların buluşma mekanını, paylaşmak paylaştırmak yerine, bu kadar cahilane “ben yaptım oldu” mantığıyla kitlelere kapatmak ne kadar dahiyane bir fikir.

Bunu ancak özünde Hacıbektaş'a, Hacı Bektaş-ı Veli’ye düşman, Alevi-Bektaşi kardeşliğini çekemeyen, milleti “O, Bu, Şu” diye birbirinden farklı gören bir bakış açısına sahip, usu kapalı, bedeni satılık bir zihniyete sahip insanlar yapar diye düşünmüşümdür hep.

Nedir bu sıkıntı, Yok mu çaresi?” diye sorduk.

Sendikalar, dernekler, odalar, partiler bir araya gelmişte, Paşa’nın (Belediye Başkanının Hacıbektaş’taki lakabı) gıkı çıkmamış inadım inat diye.

Esnaf bu sene mal bile almamış, “kime satacağız ki?” diye.

Şöyle bir Hacıbektaş’a baktım, esnaf haklı. Yollar çukur, asfalt asfalt değil, çöpler her tarafa dağılmış, başı bozuk köpekler üşüşmüş başlarına.

Gülünç şekilde çiçek askıları konmuş saksılara yol boyunca.

Su sorunu bitmemiş. Anladık ki Belediyenin mal satmaya da niyeti yok, hizmet etmeye de, mal almadığına göre.

Yine bağcıyı dövecek anlaşılan, vah esnaf kardeşim vah...

Kahveci esnafı, tükürük köftecisi, yüzük satıcısı, çekirdekçisi, kuruyemişçisi, su satıcısı kızgın, dişini gıcırdatıyor.

Sanırsam millet sandıkta hesap sormaya hazırlanıyor.

Kolay gele deyip ayrılıyoruz. O güvercin donundan gelip Karacahöyük’ten Hacıbektaş olmuş kasabaya..

Zafer KÖKVER
KAYNAK: Aleviler TR - 2 Temmuz 2008

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.