Yüksel IŞIK : Hrantı anlamak, Hrantı anmak
Yüksel IŞIK : Hrant’ı anlamak, Hrant’ı anmak Hrant Dink’in, “güvercin ürkekliğiyle” yaşadığını yazdığı...
Yüksel IŞIK : Hrant’ı anlamak, Hrant’ı anmak
Hrant Dink’in, “güvercin ürkekliğiyle” yaşadığını yazdığı gün, ömrü boyunca Trabzon dışına çıkmamış, resmi yaşı 17 olarak tescil ettirilen biri tarafından katledileli bir yıl oluyor. Tetiği çeken el ile çektiren “el” arasındaki bağlantının bir türlü kurulamaması, cinayetin büyük bir titizlikle planlandığına işaret ediyor. Failleri ortaya çıkarılamayan bütün cinayetlerde olduğu gibi Dink cinayeti de, karanlık ellerin devreye girdiğini gösteriyor. Yakalanması sağlandığına ve üstlenmesi istendiğine göre faili plancıları tarafından belirlenmiş bir cinayetin daha “mechul” olarak kalması da bunu kanıtlıyor.
“Trabzon dışına hiç çıkmamış ve reşit olmayan biri, elini kolunu sallayarak, İstanbul'a gelip, Agos Gazetesi'ni eliyle koymuş gibi bul(arak)”(04.02.07, Y.Şafak) Dink’i katletmesinin, sıradan bir cinayet olmadığı bugünden bakılarak daha iyi anlaşılıyor. Dink ailesinin avukatlarının hazırladığı rapora göre, cinayetin gerçek failleri bilinçli olarak saklanıyor. Rapor, güvenlik güçlerinin ihmallerinin kasıt derecesinde olduğunu belirtiyor ve özellikle cinayetin olduğu mahaldeki banka kameralarına ait görüntülerin cinayet günü saat 12.04’e kadar olan bölümlerinin kaybolmasına dikkat çekiyor. Soruşturma sırasında elde edilen bölük pörçük bilgiler, cinayeti işlediğini itiraf eden şahsın hiç bilmediği bir kente yalnız başına gelmediğini gösteriyor.
301’i dert etmek
Bütün bunlar, ya cinayetin işlenme sürecine ilişkin soruşturma yetkisi bulunanların, üstü örtük de olsa cinayeti onayladıkları için yeterli titizliği göstermediklerine yada karanlık bir “el”in soruşturma yapma yetkisi bulunanların delillere ulaşmalarını engellediğine işaret ediyor. Hangi nedenle olursa olsun Dink suikastı, siyaseten sorumlu olanların çözmeleri gereken bir boyun borcu olarak duruyor. Bu nedenle Dink’in de yargılandığı 301 gibi maddelerin bir an önce ayıklanarak düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki bütün engellerin kaldırılması gerekiyor. 301 gibi maddeler varoldukça, hem ülkenin demokratikleşme süreci engellenmiş oluyor hem de ülkenin önündeki engellerin kaldırılması için mücadele eden aydınların başında demoklesin kılıcı sallanmayı sürdürüyor.
Hükümet edenler, çoğunlukla kendilerini de doğrudan ilgilendiren konularda bazen günü kurtarmak için anti demokratik madde ve uygulamaları küçümser tavır içine giriyorlar. Bir zamanlar toplumun Susurluk’ta açığa çıkan cerahata gösterdiği tepkiyi küçümsemek isteyenlerin “glu glu dansı yapıyorlar” demeleri gibi, şimdiki yetkililer de “301’in kimsenin derdi olmadığı”nı söylemeleri, yönetenlerin yönetilenden kendilerine yönelen tepkilere verdiği reaksiyona işaret ediyor. Siyaseten karşı olmaları gereken anti demokratik bir yasanın önemini hafifletmek için TBMM kürsüsünde söylenen bu sözler, ülkedeki ırkçılığı, şoven milliyetçiliği tetiklemeye yarıyor. Nitekim Akın Birdal’ın 301 ile ilgili olarak TBMM’nde söylediği, “301'inci madde bizim umurumuzda. Çünkü, 301'inci madde ırkçı bir maddedir, ayrımcı bir maddedir ve Türkiye'de barış içinde bir arada yaşamayı sürekli provoke eden bir maddedir” şeklindeki sözler, 301’in kimlerin umurunda olduğunu ortaya koyuyor.
Hrant Dink’in katlinden sonra Malatya’da işlenen vahset de gösteriyor ki, Türkiye’de işlenen siyasi cinayetlerde format değişikliğine gidilmiş bulunuyor. Eskiden cinayeti işlenen bulunmazdı; başta Abdi İpekçi’nin katili Ağca olmak üzere, ele geçirilenler ya susturulur ya da konuşmamaları için gerektiğinde askeri cezaevinden bile kaçırılırdı. Hrant Dink cinayetiyle başlayan süreçte tetiği çeken elin kim olduğu ortada; üstelik yakalanmak için ellerinden geleni yaptıkları anlaşılıyor. Ancak, bu dönemde de senaryonun kimin tarafından yazıldığının açığa çıkmasını önlemek için delillerin karartılması yoluna gidildiği anlaşılıyor.
Nitekim Hrant Dink olayında cinayeti işleyenin anlatımından önce cinayetin nasıl işlendiği, bir başka vesileyle jandarma tutanaklarına girebiliyor; ancak, cinayeti işleyenin senaristleri, destekçileri, yardımcılarının açığa çıkarılmaması için delil karartma yönteminin kullanıldığı görülüyor. Oysa yönetme- yönetilme ilişkisinin gizlisi saklısı olmayan modern bir sürece dönüştürülebilmesi için devletin bütün yurttaşlarını, inancı, dünya görüşü ne olursa olsun eşit olarak görmesi gerekiyor. Eşit muamele, farklı inançlara, etnisitelere, dünya görüşlerine sahip toplulukları birbirini anlamalarını kolaylaştıracaktır.
Katil yetiştiren ortamı sağaltmak
Katillerin pişmanlık duyabilmesi, işledikleri cinayetin kendilerini ne kadar aşağıladıklarını bilinçlerinde açığa çıkarabilmeleriyle mümkün olabilir. Avusturya’da Hrant Dink’e verilen İnsan Hakları Ödülü’nü alırken konuşan Rakel Dink’in söylediği, “Katiller pişmanlık duymadıkça, suç işleyenler ceza almadıkça, katil yetiştirenler çoğalacak” sözleri böyle bir bilinç oluşumuyla anlamı hale gelebilecektir. Aksi halde kapalı gettolarda yaşamını sürdüren ve bilinci şekillenmemiş 17 yaşındaki çocuklar, farklı düşünenleri hedef seçenlerin oyuncağı haline gelmeleri kaçınılmaz olacaktır.
“Vatanperver”lerce katledilen Hrant Dink savaşa karşıydı; peki savaş savunulabilir mi? Dink, şoven milliyetçiliğe karşıydı; peki saldırgan milliyetçilik, şiddet övülebilir mi? Dink, adaletin ince terazisinin bütün siyasal, dinsel ve etnik riüellerden arındırılarak, insani olması isterdi; peki yetkili kurumlar dururken, herkesin kendi anladığı dilde adalet “dağıtma”sını kim kabul edilebilir? Dink, Türklerin Ermenilere, Ermenilerin Türklere karşı duyduğu hıncın emperyalist güçlerin dayatması sonucu olduğunu ısrarla dile getirir; tarafların birbirini anlaması gerektiğine dikkat çekerdi; peki etnik temizliği kim meşru gösterebilir? İnsanlık, bütün bunlara karşı çıkarak, bugünkü tarihini şekillendirmiştir. Hrant Dink’in en bilinen özelliği de, yukarıda sayılan insanlık suçlarına karşı açıktan tavır almış olmasıdır. İnsanlığa karşı suç kabul edilebilecek bu davranışlara karşı çıktığı için öldürülmüş olması, bizim insanlığımızın ölçüsünü de göstermiyor mu? Dahası tetiği çeken ve çektiren ellere övgüler yağdırılırken, katledilenle empati kurulduğunu sembolize eden “hepimiz Hrant’ız”a tepki göstermek çifte standartcılık değil mi?
Katliam senaryosunu kimin yazdığını, hangi figüranlarla sahneye konulduğunu açığa çıkarmadığımız sürece Hrant Dink’in gözlerininin arkada kalacağı açık değil mi? Bırakalım umutlarını, hayallerini, kendisine yöneltilen kurşunu sıktıran elin kim olduğunu bulamazsak, rahatımız kaçmadan nasıl uyuyabilir; çocuklarımızın yüzüne nasıl bakabiliriz? Sormazlar mı bize; kendisini bir güvercin kadar “tedirgin” gördüğünü dosta düşmana duyuran biri, nasıl olur da, çeteler tarafından öldürülürken, koca bir toplum bu kadar sessiz kaldınız diye?
Bunun için her yetkilinin, yetki alanına giren herhangi bir konuda ihlal edilmiş bir hakkın gereğini yerine getirmediği sürece boşluğu çetelerin doldurması kaçınılmazdır. O kadar ki çeteler, Hrant Dink örneğinde olduğu gibi, kimin hangi gün nasıl öldürüleceğine kadar bütün ayrıntıyı kendi arasında konuşacak kadar adalet “dağıtma” noktasına geldiklerini görmezlikten mi geleceğiz? Bizim bu kendimize toz kondurmayan, gerçekleri konuşmaktan kaçınan halimiz devam ettikçe, bir takım “işgüzarlar” çocuklarımızdan bizi ihbar etmeleri için isteyecek kadar cesur olacakları aklımıza gelmiyor mu? Etyen Mahçupyan’ın Hrant Dink’in ölümünün ardından sorduğu, “geleceği hangi Türkler belirleyecek” sorusu bu nedenle hala önemini koruyor. İster İslamcı, ister sosyalist, ister liberal, ister muhafazakar olalım; hepimizi ilgilendiren sorunları birlikte çözme cesaretini göstermediğimiz sürece geleceğimizde çetelerin hükümranlığının süreceği açık değil mi? Sahi bu durum sizi ürkütmüyor mu?
Yüksel Işık
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy51441 = 'isikyukselk' + '@';
addy51441 = addy51441 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text51441 = 'isikyukselk' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
51441 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
ALEVİ HABER AJANSI - 17 Ocak 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.