Yüksek Yargı Alevilerin elinde mi
Yüksek Yargı Alevilerin elinde mi Rasim Ozan Kütahyalı / Taraf Türkiye değişecek... Zincirlerini kıracak... Daha özgür, daha adaletli,...
Yüksek Yargı Alevilerin elinde mi
Rasim Ozan Kütahyalı / Taraf
Türkiye değişecek... Zincirlerini kıracak... Daha özgür, daha adaletli, tüm yurttaşlarının hukuk önünde eşit olduğu daha demokratik bir ülke olacak. Bu değişim sürecinde üç temel toplumsal grubun tavrının hayati bir önemi olacak. Dindarlar, Kürtler ve Aleviler.
Dindar, Kürt ya da Alevi kimliklerine sahip olan ve bu kimliklerini inkâr etmeyen tüm yurttaşlarımız fiilen ya da psikolojik olarak zulüm gördü ülkemizde. Türk devlet zihniyetinin özünü oluşturan İttihatçı ideoloji önce Hıristiyan ve Yahudi yurttaşlarımızı bu topraklardan kovdu. Tam anlamıyla bir etnik temizlik yaptı. Ardından İttihatçı toplumsal mühendislik çabaları bu üç toplumsal kesime yönelik olarak devam etti. Kemalist rejim Kürtlere karşı zorla Türkleştirme politikalarını uyguladı. Alevilere karşı zorla Sünnileştirme politikaları uyguladı. Sünni-dindarlara karşı da zorla laikleştirme politikaları uyguladı. Direnenler içeri tıkıldı, işkenceler gördü ve kimileri de vicdansızca asıldı, katledildi.
İskilipli Atıf Hoca’yı da, Seyit Rıza’yı da bu zihniyet katletti. O sebeple bu zihniyete karşı 1950 seçimlerinde bu üç toplumsal kesim de birleşti. Çünkü tek parti diktatörlüğünün zalim zihniyetinden kurtulmak istiyorlardı artık. Sünni-dindarların da, Kürtlerin de, Alevilerin de çoğunluğu DP’ye destek verdi. Bu erdem ve özgürlük ittifakı sayesinde DP hükümet olabildi, ama iktidar olamadı. “Türkiye’nin sahibi biziz” diyen alçak zihniyet tarafından DP alaşağı edildi. Başbakan Menderes de tıpkı İskilipli Atıf ve Dersimli Seyit Rıza gibi katledildi.
Türk devlet zihniyeti 60’lardan itibaren bu ülkeyi yönetebilmek için “Zenciyi zenciye kırdırtmak” metodunu daha sistematik olarak uygulamaya başladı. Anadolu’da belli ölçüde tarihsel kökleri bulunan Sünni-Alevi ihtilafını alevlendiren eylemlere girişti. DP’nin devamı olan AP ve diğer sağ partiler de resmî ideolojinin bu tezgâhına uydu, geçmişten gelen Alevi-karşıtı önyargılara esir düştüler. Türk sağının son 50 yıllık tarihi, Alevi meselesinde berbat ve yer yer vicdansız bir konum alışın tarihidir aynı zamanda. Alevilerin sol hareketlerle ve CHP ile ilişkileri de bir bahs-i diğer...
Bugüne dönelim... Şu an Ergenekon zihniyeti Alevi-Sünni ayrışmasını koz olarak kullanmak istiyor. Dindarlarla Alevilerin arasında çatışma çıksın istiyor. Beş defa katlettiği Alevileri kendine kalkan yapmak istiyor Ergenekon zihniyeti.
“Yüksek Yargı Alevilerin elinde” söylemi işte tam bu Ergenekoncuların istediği söylemdir. Dindar camianın şu anki yargı vesayeti sorununu, “Alevi kadrolaşması”na bağlamasından Ergenekon zihniyeti çok memnun oluyor. Alevilerin de “Polis teşkilatını dinciler ele geçirdi” demesinden memnun oluyor. Böylece sistemin özü meselesi konuşulmuyor ve “zenciyi zenciye kırdırtma” politikası bir kez daha başarıya ulaşıyor.
Zaman’a konuşan bir emekli Yargıtay üyesi “TSE (Tunceli-Sivas-Erzincan) damgalı olmak lazım yargıda bir yere gelmek için” demiş. Bu üç şehrin Alevi kökenli insanları Yüksek Yargı’da belli yerlerde olabilir, doğrudur. Ama bilin ki bu hukukçular Alevi kimliklerine ihanet ederek bir yerlere gelebilirler. Tıpkı Sünni-dindar ve Kürt kökenli Abdurrahman Yalçınkaya gibilerinin kendini inkâr ederek her yere gelebildiği gibi...
Dün Alevi önderi Doğan Bermek’le konuştum. Haklı olarak şöyle diyor Bermek: “Gazi katliamında 23 Alevi öldürüldü. Dava kasıtlı olarak Trabzon’a atıldı. Orda görüldü. Dava sürecinde mağdur yakınları taşlandı. 23 kişinin katledildiği davada toplam 18 ay ceza çıktı. Yargıtay da bunu onadı. Nerde bu Alevi Yüksek Yargı? Tam aksine Alevi haklarıyla ilgili nerdeyse hiçbir davada Aleviler lehine bir karar çıkmadı, Alevilerin haklarını kısıtlayan bu kararları da hep Yüksek Yargı onayladı. Bilakis biz Aleviler bu yargı zihniyetini aforoz ediyoruz.”
Çok haklı Bermek. Alevi kökenli hukukçular bir yere gelebilir ama o hukukçular sisteme karşı meşruiyetini ispatlamak için böyle feci kararları da vermek zorundadır. O kişiler kendi içinden çıktıkları camiaya ihanet etmeden resmî ideolojinin sadık kulu olamazlar. O yüzden apaçık bir derin yapılanma operasyonu olan 23 Alevinin Gazi Mahallesi’nde katledilmesi olayı da örtülmek zorundadır. Asimile edilmek istenen Alevilerin hak mücadelesine balta vurulmalıdır. Bizzat Alevi kökenli kamu görevlileri eliyle de olabilir bu. Dindar kökenli birçok bürokrat ve hukukçunun dindarların haklarının ihlal edilmesine bizzat vesile olabildiği gibi... Sistemin özü bu çünkü.
O sebeple hem Ekrem Dumanlı’nın hem birçok muhafazakâr ve hatta liberal kalemin yazdıklarını bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Bu hadiseye yaklaşımları doğru değil. Sistemin özünün bu olduğunu bile bile sinsi biçimde bu meseleyi istismar eden Ahmet Hakan’a da bir çift lafım var. Dindar camiada hata arayıp, bulduğun hatayı Ergenekon zihniyetinin işine yarayacak şekilde, sanki tüm dindarlar böyleymiş gibi istismar etmenden utanç duyuyorum. Senin niyetin iyi değil kardeşim, bütün bunları kasıtlı ve bilerek yapıyorsun, ayıp ediyorsun. Daha fazla bir şey söylemeyeyim.
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy58083 = 'rasim.ozan' + '@';
addy58083 = addy58083 + 'hotmail' + '.' + 'com';
var addy_text58083 = 'rasim.ozan' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'com';
( '' );
58083 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Taraf / 10.04.2010
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.