Unutulmuş bir Alevi Köyü: Tuğut (Çiğdemli) - Divriği - Sivas
Eski adıyla Tuğut, yeni adıyla Çiğdemli Köyü’ne doğru yola çıkıyoruz. Bu köyün geçmişi çok eskilere dayanıyor.
Eski adıyla Tuğut, yeni adıyla Çiğdemli Köyü’ne doğru yola çıkıyoruz. Bu köyün geçmişi çok eskilere dayanıyor. 9.Yüzyıl’da Müslümanların geldiği köyde, öncesinde sadece Hristiyanların yaşadığı biliniyor. 13. Yüzyılda küp, testi, güveç gibi kapların ve başka el işçiliklerinin geliştiği bir köy haline gelmiş. Selçuklu ve Osmanlı döneminden iki köprünün yan yana olması da, o dönemlerin zengin köylerinden biri olduğunun göstergesi. Kervanlar bu köprülerden birini gidiş, diğerini dönüş için kullanıyormuş.
Şimdilerde gördüklerimiz ise ne yazık ki biraz içimizi burkuyor. Toprak yolundan giderken, ıssızlığın ortasına gideceğimizin sinyallerini alıyoruz. Sanki bu köyün yolu da kendi gibi unutulmuş. Vardığımızda, köyün girişinde birkaç köylü görüyoruz. Köylüler kışları İstanbul ya da Sivas gibi şehirlere çalışmaya gidiyor, sadece yazları dönüyorlarmış. O yüzden şimdilerde çok az evin bacası tütüyor.
Alevi köylerinin hep dağlar ardına kurulması, yollarının çetrefilli olması bir tesadüf mü diye düşünmeden edemiyorum. Gördüğüm manzaralar bana “terk edilmiş” hissini geçiriyor. Birkaç horoz görünce seviniyorum. Yaşama dair bir belirti arıyor gözlerim, tepelere yürürken. Daha sonra bir iki köylü daha görüp, selam veriyoruz. Masmavi gözlü amcanın sıcak selamını alıp, deklanşöre basıyorum; “yakışıklı çek beni” diyor. Evinin kapısı da gözleri gibi masmavi.
En eski yapılardan 1162 tarihli camiyi görünce şaşkınlık içinde kalıyoruz. Bu köyün geçmişteki kilise ve camilerini, papaz ve imamlarını, zanaatkar köylülerini, altından serin sular akan taş köprülerini ve uzun kerpiç evlerini hayal ediyoruz.
Bu hüzünlü ve yalnız köyün muhtemelen yazın gelsek biraz daha renkli bir atmosferi olacağını biliyorum. Teyzeler evlerin kapıları açık bir halde; odun fırında ekmek yapacak, amcalar meydanda oturacak, çocuklar dışarıda top peşinde koşturacak. Kocaman kerpiç evler her an yıkılacak gibi dursa da, bahar vakti bize yemyeşil ağaçların ve sapsarı çiçeklerin içinden, daha az yorgun görünerek hikayelerini anlatacak. Evliya Çelebi’nin bir zamanlar varlıklı olduğunu tahmin ettiğimiz bu köy hakkında söyledikleri:
“Bu Toğud çayı kenarında bağlı, bahçeli ve 150 haneli bakımlı köydür. Çayı Fırat Nehri’ne katılır.”
kaynak: https://denizyilmazakman.wordpress.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.