Türkiye'de Alevi Olmak!

Türkiye'de Alevi Olmak!

Türkiye'de Alevi Olmak!Süleyman YAĞIZAnadolu Aleviliği, -başka hiçbir kesimi küçümsemiyorum ama- Anadolu’nun en aydınlık...

A+A-

Türkiye'de Alevi Olmak!Türkiye'de Alevi Olmak!

Süleyman YAĞIZ

Anadolu Aleviliği, -başka hiçbir kesimi küçümsemiyorum ama- Anadolu’nun en aydınlık yüzüdür. Buna karşın Türkiye’de Alevi olmak çok zordur!

Çünkü bu ülkede, 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk örneğinde yaşandığı gibi, bırakınız Alevi olmayı, Alevi köylerine yardım etmeyi dahi suç olarak gören bir zihniyet var!

Küçümsemiyorum” sözcüğünü özellikle kullandım… Çünkü ben, hiç kimseyi “buçuk” görmedim... Habertürk Gazetesi’nden Düzgün Karadaş’a da benimle yaptığı röportajda (7 Haziran 2010) söylediğim gibi, hayatımda en iyi başarabildiğim şey, “empati”dir.

Dolayısıyla ben hiç kimseyi “öteki” görmedim. Çocuk yaşlarda da görmedim, bu yaşımda da görmedim. Öteki görmeyi hiç bilmedim. Bundan sonra da bilmek istemiyorum. Empati yapabildiğim ölçüde kendimi mutlu hissediyorum.

***

Evet, Anadolu Aleviliği, Anadolu’nun en aydınlık yüzüdür. Bunu derken, kimseyi küçümsemediğim gibi kesinlikle ayrımcılık da yapmıyorum. Ben bir gözlem ve kanaatimi aktarıyorum.

Bu konuda minik bir örnek vermek istiyorum: Doğum yerim olan Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde, bundan yaklaşık 50 yıl önce bir Alevi amcayı inek güderken görmüştüm; kafasında “fötr şapka” vardı…

Bu, Aleviler’in yenliklere, devrimlere ne kadar hazır ve uyumlu olduklarının çok somut bir kanıtıdır. (Ben 40 yılı aşkın bir süredir kentte yaşıyorum; hâlâ kafama “fötr şapka” takamam.)

Gözlemleyebildiğim kadarıyla ülkemizde kız çocuklarını okula ilk gönderenler de Aleviler olmuştur. Zaten sadece bu konuda değil, genel olarak Anadolu aydınlanmasında Alevi-Bektaşi kültürünün çok büyük rolü, etkisi ve katkısı olmuştur.

Buna karşın Aleviler hep dışlanmışlardır… Dünyanın en adi iftirasına muhatap edilmişlerdir… Kırılmışlardır, kıyımdan geçirilmişlerdir… Çok incitilmişlerdir, ama hiç incitmemişlerdir…

Bunca dışlanmışlığa rağmen de hep kardeşlikten; “bir”likten, “iri”likten, “diri”likten söz etmişler; ve ayrımcılık değil, sadece ve sadece eşitlik istemişlerdir. Ama bir türlü eşit olamamışlardır.

***

Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın başına gelenleri görünce bunları yazma ihtiyacını duydum. Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranan ve gözaltına alınan Oktay, bakınız ne diyor:

“Bir kısım medya tarafından hakkımda bir linç uygulaması gerçekleştiriliyor. Onulmaz, tedavi edilmez, hastalık derecesindeki bir husumetle saldırılara maruz kalıyorum.

Bu çevreler geçmişte de mezhebimden rahatsız olduklarını açıkça belirtiyorlardı. Bir Alevi’nin Adalet Bakanlığı’na atanmasını şaşkınlıkla karşılamışlar ve asla hazmedememişlerdi. Hele hele Alevi inançlı bir gencin hakkıyla hâkim veya savcı olmasını dünyanın sonu gelmiş gibi değerlendiriyorlardı.

Şahsımla ilgili iddiaları kullanarak HSYK sistemini karalamak, bu sistem hakkında şaibe yaratmak suretiyle anayasa değişikliklerinin gerçekleşmesine hizmet etmektedirler. Kimselerle görüşmeden Robenson gibi mi yaşamalıydım?”

***

Yargıyı etkilemek gibi bir düşüncem yok; olamaz da… Zaten bir muhalefet milletvekili olarak böyle bir gücüm de yok…

O nedenle çok rahat söylüyorum: Seyfi Oktay yalan söylemiyor... Buna yürekten inanıyorum.

Çünkü, yazımın başında da söylediğim gibi, Türkiye’de Alevi olmak çok zordur! Seyfi Oktay şimdi o zorluğun en zorunu yaşıyor!

Nereden mi biliyorum?

- 17 yıl önce Alevi sanılarak işten atılan biriyim de oradan biliyorum!

Alevihaber.com - 16 Haziran 2010

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.