Tekke-i Aliye
Tekke-i Aliye Necdet SARAÇ / BirGünGözlerinizi kapatın ve şöyle düşünün: 500 yıllık geçmişi olan ve kendi toplumunda...
Tekke-i Aliye
Necdet SARAÇ / BirGün
Gözlerinizi kapatın ve şöyle düşünün: 500 yıllık geçmişi olan ve kendi toplumunda manevi özelliği olan ve Tekke-i Aliye yani ‘Yüce Tekke’ diye anılan bir inanç merkezi, bir dergah yıkılıyor, üzerine de şimdi AKP’nin İl Binası olarak kullandığı bir bina yapılıyor. Ne yaparsınız? Nasıl duygular içinde olursunuz? Bu gelişmeye kamuoyu nasıl bir tepki gösterir?
Din, iman, maneviyat, inanca saygı gibi kavramların çok sık kullanıldığı bir ülkede, kamu vicdanının hemen harekete geçip bu sürece müdahale etmesini beklemek normal koşullarda safça bir bekleyiş olmaz diye düşünsek de, böyle olmadığını görüyoruz. Din, iman diyenler bütün manevi duyguların hiçe sayılmasına ses çıkarmadıkları gibi, bu konunun kamuoyu gündeminden düşmesi için de ellerinden geleni yapıyorlar. Çünkü bu ülkenin yüzde 99’unun Müslüman olmasıyla övünenler, asıl olarak yalnızca kendi inançlarını övüyorlar, Sünni inancı dışındaki hiçbir inanç saygı sınırları içinde bile kabul edilmiyor. Örneğin Alevi inancına birazcık saygı olsa Sütlüce’de sonuç böyle olmazdı! Düşünmek istemiyorum ama es kaza böyle bir yer Alevilere değil de Sünnilere ait olsaydı, neler olabileceğini varın siz düşünün!
Nitekim Alevi kuruluşlarının yıllardır gündeme taşımaya çalıştıkları bu haksızlık, İstanbul CHP İl Başkanı Gürsel Tekin’in açıklamalarıyla, gündeme taşındı:
Kalıntıları üzerine bina yaptırılan ve AKP İstanbul İl Merkezi olarak kullanılmaya başlanan Karaağaç Bektaşi Dergahı, İstanbul’da faaliyet gösteren Bektaşi dergahları içerisinde yaklaşık 500 yıllık tarihi ile en eski ve en önemli olanıdır. Yeniçerilerin geleneksel törenlerinde, Karaağaç Dergahı Postnişini olan Baba Erenler, Hacı Bektaş’ı temsil ettiği gibi, İstanbul’da ki Bektaşi dergahlarının içinde en yaşlı olan Bektaşi Babası sürekli Karaağaç Dergahının postnişini olur ve Hacı Bektaş Vekili ünvanını alırmış. Dergah Osmanlı tarafından 1826 yılında yıktırıldığı gibi, dergahın bütün kitapları ve el yazmaları yakılmış, bazı müridleri öldürülmüş ve o dönemde Hacı Bektaş Vekili olarak posta oturan İbrahim Baba ve diğer Baba’lar, Anadolu’nun çeşitli illerine sürgün edilmişlerdir. 1870 yılında yeniden açılan dergah 1925’de kapatılana kadar hizmet vermiştir. Ünlü Alevi Bektaşi şairlerinden Mirati Baba ve Neyzen Tevfik buradan feyz almışlardır. Mirati Baba’nın mezarı dergahta bulunmaktadır.
Böylesine önemli bir inanç merkezinin kalıntıları, inanç özgürlüğü ile ilgili en fazla laf edenlerin başında gelen Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında dozerlenerek kaldırılmıştır. Dergah dozerlenerek kaldırılmış olsa da Alevi kamuoyunda bilindiği için, kendi geçmişine sahip çıkan Alevi Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından sahiplenilmiş ve Vakfın 2004 yılında başlattığı hukuk mücadelesi sonucu, 2006 yılında Kültür Bakanlığı Türk İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü’nün de onayıyla, mahkeme tarafından ‘korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil’ edilmiştir. Mahkemenin bu kararına rağmen dergahın bulunduğu arsa 10 Kasım 2006’da Kiptaş tarafından satılmış, bu satıştan iki gün sonra ise İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile ‘özel proje alanı’ olarak imara açılmıştır.
Alevi Bektaşi kuruluşlarının, İstanbul Mimarlar Mühendisler Odası’nın itirazlarına ve yapılan gösterilere rağmen sonuç değişmemiş, Bektaşilerin en kutsal mekanlarından biri olan ve üzerinde çok sayıda mezar bulunan araziye koc koca binalar yapılmış ve bugün AKP İstanbul İl Binası olarak kullanılmaya başlamıştır. Gücü elinde tutanların mahkemede aldıkları kararlar, karara itiraz eden Alevi Bektaşi kuruluşlarının elini kolunu bağlasa da vicdanlarını bağlayamaz. AKP’li İstanbul Belediyesi ‘vallahi billahi üzerine inşaat yapılan arsa, mezarlıkların bulunduğu arsa değil, kaldı ki diğer arsadan çıkan kemikler tek tek fırçayla temizlenmiş, oynatılmamış ve yerinde bırakılmıştır’ dese de vicdanlara bunu anlatamaz. Kaldı ki, Alevi Bektaşi Eğitim ve Kültür Vakfı yöneticisi ve semah uzmanı Kazım Güvercinoğlu’nun bina temeli kazılırken çektiği görüntüler bu açıklamaları da yalanlamaktadır. Kazılan mezarlar ve torbalara doldurulan kemikler kamera görüntülerinde vardır. Gizli saklı da kalmamış, televizyonlara ve gazetelere de yansımıştır. Bu görüntülere rağmen, işlerine geldiği için ‘yürütmeyi durdurma kararının reddedilmesinin’ arkasına sığınanların kamu vicdanında sığınacakları hiçbir yer yoktur. Din, iman, maneviyat edebiyatı yapanlar, biraz vicdan sahibi olsalar, kendileri dışındaki bir başka inanca biraz saygı gösterseler, yapacakları ilk iş, Alevi Bektaşi toplumundan özür dilemek ve alanı Alevi Bektaşi kuruluşlarına teslim etmek olmalıdır…
Necdet Saraç
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy73599 = 'necdetsarac' + '@';
addy73599 = addy73599 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text73599 = 'necdetsarac' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
73599 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
BİRGÜN - 27 Aralık 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.