Tarhan ERDEM : Fazıl Say'la görülen

Tarhan ERDEM : Fazıl Say'la görülen

Tarhan ERDEM : Fazıl Say'la görülen Bayramınız kutlu olsun. Bayramı inançlarının bir parçası olarak görenlerin yaşam muhasebelerini...

A+A-

Tarhan ERDEM : Fazıl Say'la görülenTarhan ERDEM : Fazıl Say'la görülen

Bayramınız kutlu olsun. Bayramı inançlarının bir parçası olarak görenlerin yaşam muhasebelerini gözden geçirecekleri günlerdeyiz. Son günlerin iki olayını, özellikle iktidar liderleri iyi anlamalıdır:

Biri, toplumu şimdiye kadar rastladığımızdan da farklı bir gerginliğe taşıma potansiyeli olan DTP Genel Başkanı'nın tutuklanmasıdır. Bunu bir başka yazıya bırakıp diğerine geçeceğim:

Diğeri, Fazıl Say'ın toplumun gerilime gidişini ortaya çıkaran sözleridir.

Say'ın sözleri yorumlanırken, geçmişte çoğunlukla ters düşenlere davranış dersleri(!) verildi. Onlara göre, 'çoğulculuğa inanılıyorsa', 'çoğunluk anlaşılmaya' çalışılmalıdır. Eski günler geride kalmıştır, artık azınlık çoğunluğa uyacaktır!

Toplumu gerilime iten bu anlayıştır. Son seçimlerden sonra, bu gidiş ivme ve cesaret kazandı. Böyle bir yönelim var mıdır, yok mudur? Sınıra yaklaştığımızı sanıyorum. Bu görüşümü anlatmaya çalışayım:

Toplumda, dinin gereklerine uyma alışkanlığı çok değişiktir. Sayısı çok az olan 'inançsızları' bir yana koyarak, dinsel davranışlarıyla toplumu şöyle tanımlayabiliriz:

Bağnazlığı aşırılığa vardıran, başkalarına baskı yapan yobazların sayısı azdır. Yobazlar her olayı, her sorunu dinsel kurallarla yorumlar, ayrıntılarına kadar toplum hayatında ve insan ilişkilerinde din kurallarının uygulanmasını isterler. Bunlar inançlarını her değerin üstünde tutarlar.

Yobazlar dışındaki gruplardan biri, dini inançları güçlü ve dini kurallara bağlı 'dindarlar'dır. Bunlar ibadeti ihmal etmemeye çalışırlar, inançlarının gereklerine önem ve öncelik verirler.

Dindarlar kadar olmasa da, dinine saygılı, zaman zaman ihmal etse de ibadetle koşulları bağdaştıran 'inançlılar' vardır. Bunlar bayramda, hayatın önemli günlerinde, ölümde doğumda dinin kurallarına uyarlar.

Bir diğer grup, kendisini Müslüman sayan, ancak dinin gereklerinden uzak sayılabilecek 'Müslüman sayılanlar'dır. Bunlar dinlerinin kurallarını bilseler de sınırlı uygularlar, dini törenlere katılırlar.

Bu tasnif içinde dindarlar, inançlılar ve Müslüman sayılanlar toplumun büyük çoğunluğunu birbirine yakın oranda kapsarlar. Bu gruplar kesin çizgi ve tanımlarla ayrılamazlar; iç içedirler, bazı özellikleriyle birinin içinde olan diğer özellikleriyle diğer grupta sayılabilir.

Bu gruplar birbirine saygılı olduğu, biri diğerini kendisine benzemesi için zorlamadığı sürece toplumda gerginlik olmaz.

Fazıl Say'ın sözleri üzerine açıkça ortaya konulan 'Eski günler geride kalmıştır, artık azınlık çoğunluğa uyacaktır' anlayışı, toplumsal barışı bozacak karekterdedir.

Bu anlayışın gerisinde, laikliğin 'inanç gereğinin özgürce uygulanması' olarak tanımlanması vardır. Oysa laiklik, inançlıların ve dindarların ibadetlerini özgürce yapmaları değil, ibadetten geri kalanlar ve duranlara karışılmadığı bir toplum düzeninin adıdır.

Türkiye'de yaşayanlar oruç tutmak ve namaz kılmak için herhangi bir korumaya muhtaç değildir. Laik devlet, oruç tutmayanın dövülemediği bir devlettir. Başı örtülü kadınların kocalarına mevki veriliyor sözünün yayılması, büyük tehlikenin habercisidir. Bugün 'hanımlara mahsus' tek bir otobüs kaldırırsanız, yarın bütün otobüsler harem-selamlık olur.

Kapıdaki tehlikeyi önleyecek olan, iktidar liderleridir. Önlemezlerse, ilk alınacak onların koltuğudur.

Tarhan Erdem
RADİKAL - 20 Aralık 2007

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.