Solu Bitirme Projesi ve CHP

Solu Bitirme Projesi ve CHP

Solu Bitirme Projesi ve CHPErol Kızılelma* CHP’yi değerlendirirken asla neo-liberallerin ve onların işbirlikçilerinin tuzağına düşülmemeli,...

A+A-

Solu Bitirme Projesi ve CHPSolu Bitirme Projesi ve CHP

Erol Kızılelma*
 
CHP’yi değerlendirirken asla neo-liberallerin ve onların işbirlikçilerinin tuzağına düşülmemeli, CHP onların gözüyle değerlendirilmemelidir. Öncelikle görülmelidir ki, şimdi bir ‘solu bitirme’ projesi uygulanmaktadır. ABD’nin bölgeye yönelik planlarının hayata geçirilmesi ile küreselleşmenin olumsuz etkilerinin ve neo-liberal soygun politikalarının halka kabul ettirilmesi aynı döneme denk gelmiştir. Bu olumsuzlukların sorunsuzca uygulamaya geçirilebilmesi için, uygun bir iktidar ve etkisizleştirilmiş bir sol gerekliydi veya tamamen ortadan kaldırılmış bir sol.

Uygun iktidar bulundu. Tayyip Erdoğan, Milli Görüş gömleğini çıkardı. Düne kadar ABD’ye söverken, bir anda can ciğer oluverdiler. Zaten o sıralarda Türkiye parti sistemi çökmüş, merkez partileri erimişlerdi. AKP de kendini iktidarda buluverdi. AKP, ABD ile ilişkilerinde hizmette kusur etmezken, konjonktürün de yarattığı fırsatla, olabildiğince kendisi ve çevresi için de çalıştı. Adeta bir talan dönemi yaşandı. Cumhuriyet döneminin büyük olanaksızlıklar içinde yarattığı maddi değerler har vurulup harman savruldu.

CHP’yi değerlendirirken bunlar da gözden uzak tutulmamalıdır. ABD-AKP politikalarının hayata geçirilmesinde toplumda yaratılan kutuplaşmanın çok önemli katkısı oldu. Kutuplaşma ve gerginlik politikalarından yarar ummak, AKP iktidarının genel karakteristiği oldu. Bu kutuplaşmalarla toplumun enerjisi, dikkati başka yerlere çekildi, halkçı güçlerin bölünmesi sağlandı.

Öyle bir kutuplaşma ki, bir yanda karanlık bir projeyle 2000’li yıllarda Türkiye’nin başına geçirilmiş, sistematik olarak ulusal değerleri ve kurumları aşındırmaya çabalayan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla hesaplaşma peşinde olan ABD güdümlü ümmetçi bir anlayış var. Cumhuriyet’in kuruluşunda etkin olmuş anlayışı ve bu dönemi, Kemalist diktatörlük dönemi olarak mahkûm etmeye çalışıyor, yaptıkları da işbirlikçileri tarafından demokratikleşme olarak lanse ediliyor. Oysa Türkiye darbe dönemlerinde bile görülmemiş şekilde bir korku devletine dönüştürülmüş durumda.

Kutuplaşmanın öbür yanında, ABD’nin her zaman kullanma olanağı bulduğu, ümmetçi anlayışın antitezi, kafatasçı bir milliyetçilik anlayışı. Bunlar da çağdışı bir milliyetçilik akımını, doğal alarak, halklar arasında bir düşmanlık, bir iç savaş çizgisine taşımaktadırlar.

Bu ana kutuplaşmanın dışında olan sol ise, bir yarılmayla bu kutuplara itilip dağıtılmak istenmektedir. Yarılmanın bir yanında, kendini enternasyonalist kabul eden ve bunu ulusal değerleri yok saymak sanan, o nedenle de ulusal değerleri hep aşağılayan, alaya alan, küçümseyen ve her fırsatta aşındıran, Kemalistlere karşı ümmetçilerin desteklenmesi ile demokratikleşmeyi geliştireceğini sanan/savunan, kendisi gibi düşünmeyenleri de ötekileştiren, darbeci ilan eden, liberallerin kucağına itilmiş yeni sol anlayışlar var.

Yarılmanın diğer tarafında ise, darbecilikle suçlanan, ısrarla milliyetçi kutba itilen bir sol. Aralarında, sosyal demokrasiye evrimleşmesi tamamlanmamış, solundan arındırılıp devlet partisi olarak yaftalanan CHP de var.

CHP EVRİMİNİ TAMAMLAYAMAMIŞTIR

Görüldüğü gibi bu tuzak proje, her şekilde ABD güdümünde tutulabilecek ve onun beklentilerine hizmet edecek bir kutuplaşmayla, Türkiye solunu da bitirmeyi amaçlamaktadır.

Bu tuzak önce görülmeli sonra da kırılmalıdır. Solun enternasyonal olması, enternasyonal değerleri benimsemesi, yurtseverliği terk etmesi anlamına alınamaz. Sol elbette yurtseverdir. Hatta bu toprakları ve bu topraklarda yaşayan insanları sevdiği için, sadece bunun için bile yurtseverdir. Bu ülkede beraber yaşadığı insanların çıkarını koruduğu, soyulmasına, sömürülmesine, ezilmesine karşı olduğu için yurtseverdir. Ulus devletler var olduğu sürece enternasyonalist dayanışmanın yanında ulusal değerleri de savunmaya devam edecektir.

Neo-liberal saldırı çok cafcaflı sloganlarla solu iğdiş etmeye kararlı bir görünüm veriyor. Ama artık yalnız başına demokrasi, özgürlük söylemlerinin sol olmaya yetmediği görülmüştür. Kaldı ki, demokrasi ve özgürlüklerden ne anlaşıldığı da ayrı bir tartışma konusu. Çünkü soldan uzaklaşarak talep ettiğiniz demokrasi ve özgürlüklerin, kimin kar cetveline yazıldığı artık gizlenemiyor. Sol,  neo-liberal rüzgârların tesirinden kurtulduktan sonra ister istemez yeniden şekillenecektir.

CHP, ortanın solunda olduğunu ve sosyal demokrasiye evrimleşmeyi hedef seçtiğini söyleyen bir partidir. Ama demokrasi gibi sosyal demokrasi de bir kültür meselesi. Siyasi partiler bir sihirli değnekle sosyal demokrat olamıyor. Bunun için eğitilmiş ve sosyal demokrasiyi içselleştirebilmiş kadrolara ve kamuoyuna gereksinim var. CHP’nin evrimleşmesi, zaman zaman kötü yönetilmesinin yanında askeri darbeler ile özellikle 12 Eylül’de kapatılması ile büyük ölçüde engellenmiştir.

AKP, CHP’NİN SOLUNDA DEĞİLDİR

CHP’nin sağa kaydığı konusunda eleştiriler var. Sosyal demokrat partiler geniş bir yelpazeyi kucaklar. Bu yelpaze sınırları içinde konjonktürel etkilerle, zaman zaman sağa, zaman zaman sola kayabilir. Bizim sosyalist solumuz çoğulcu bir kültüre yabancıdır ama sosyal demokrasi, geniş bir yelpazeyi kucaklaması nedeniyle çoğulcu kültüre daha yatkındır. O nedenle sosyal demokrasiyi farklı yorumlayan görüşler parti içi demokrasinin güvencesi ile bu çatı altında birarada olabilmelidir. CHP’de yapılması gereken tek şey parti içi demokrasinin tam olarak uygulanmasıdır. Yoksa partinin programı da, tabanı da sosyal demokrat çizgidedir. CHP bu kimliğini, geçmişte baskıcı iktidarlara karşı emekçi haklarının, demokrasinin geliştirilmesinde kanıtlamıştır. Buna rağmen ısrarla CHP’nin faşistlerin kucağına itilmek istenmesi, ben soldayım diyene sen faşistsin demek, ABD kaynaklı tuzak projesindeki yarılmaya ve soygun düzenine hizmet etmekten başka bir anlam taşımamaktadır. CHP gibi, büyük bir kitleye hitap eden bir partiyi faşist olarak göstermek, faşizme meşruiyet kazandırmaktan öteye geçmez.

AKP’nin CHP’den solda olduğu söylemi de, yine projenin işbirlikçileri tarafından ileri sürülen bir abartılı uydurmacadır. AKP sol olmak bir yana, emekçilere, çalışanlara düşman yüzünü kanıtlamış, mevcut neo-liberal soygun politikalarının uygulayıcısı, dikta özlemi içinde olan bir partidir. Demokrasi talepleri konjonktürel olup, sadece kendisi içindir.

CHP’nin sağa kaydığını ileri süren bazılarının, eleştirel uyarılar yerine, CHP’yi soldan uzaklaştırma çabası içinde olmaları, kendilerine politika yapabilecekleri bir alan açmayacağı gibi, solun bütününün zayıflamasına yol açmaktadır.

Şimdi söz sırası CHP’de. Toparlanmak ve solu toparlamak gibi tarihsel bir yükümlülüğü var.

*Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Başkanı

BİRGÜN PAZAR - 21 Şubat 2010 

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.