Siyaset, hukuk ve Aleviler sempozyumu

Ercan KARAKAŞ

Geçtiğimiz hafta Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi Aziz Köklü Salonu’nda önemli bir sempozyum düzenlendi. Üç gün süren (8-9-10 Nisan) ve bizim de konuşmacı olduğumuz sempozyumun başlığı; “Tahta Zülfikarlılar: Siyaset, Hukuk ve Aleviler” olarak belirlenmişti.

Alevi örgütlerinin yanı sıra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi ve Alevi Araştırma Dokümantasyon ve Uygulama Enstitüsü’nün de düzenleyici olduğu sempozyuma ilgi ve katılım büyük oldu. Yedi oturum olarak gerçekleşen toplantıda Alevilik her yönüyle tartışıldı. Mevcut sorunlar ele alındı ve çözüm önerileri irdelendi.

Bilindiği gibi daha önce AKP hükümeti tarafından “Alevi Açılımı” yapıyoruz denilerek çalıştaylar düzenlenmişti. Devlet Bakanı Faruk Çelik’in başkanlığında yürütülen çalıştaya biz de davetli olarak katılmış, görüşlerimizi dile getirmiştik. Bu çalıştaylarda Alevilerin temel sorunları ve talepleri ele alınmış ve hükümetin çözüme yönelik olarak atması gereken adımlar tartışılmıştı.

Çalıştayların sonunda ilgili Devlet Bakanlığı 4 Şubat 2010 tarihinde Alevi Çalıştayları “Önraporu”nu yayınladı.

“Önrapor” Alevi örgütleri arasında düş kırıklığı yarattı. Çünkü rapor toplantılarda dile getirilen görüşlerin bir özet tekrarından ibaret. Raporda somut çözüm önerilerine yer verilmediği gibi, Aleviliğin tanımı yapılmaya çalışılmakta. Oysa devletin böyle bir tanım yapması doğru değil. Bırakalım tanım gerekiyorsa, insanlar bunu kendileri yapsın.

Nitekim bu konu Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki sempozyumda da dile getirildi. Ayrıca hazır anayasa değişiklikleri gündemde iken, anayasanın 24. Maddesinde değişikliğe gidilerek din dersinin niçin seçmeli ders haline getirilmediği soruldu. Bu konudaki AİHM kararına rağmen hükümet tarafından hiçbir adım atılmaması eleştirildi. Alevileri yok sayan Diyanet İşleri Başkanlığı konusunun da bugüne kadar ele alınmamış olması haklı olarak eleştiri konusu oldu.

Sempozyumda bizim katıldığımız oturumun başlığı; “Alevilerin Sorunları mı, Alevicilik Sorunu mu?” olarak belirlenmişti. Oturumdaki konuşmamızda da belirttiğimiz gibi sorun aslında bir demokrasi, eşit yurttaşlık ve laiklik anlayışı ile ilgili bir sorun. Demokrasi ve laiklik tam olarak kavransa ve uygulansa sorun büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Çünkü laik ve demokratik anlayışta, devlet dinsel inançlar karşısında tarafsızdır. Onlara eşit mesafededir. İnançlar arasında ayrım yapamaz. Örneğin bir inanca ya da mezhebe her türlü desteği verirken, diğerlerini yok sayamaz. Hepsine eşit davranır. Laik bir sistemde zorunlu din dersi de olmaz.

Görüldüğü gibi çözüm, eşit yurttaş ilkesinin ve laiklik ilkesinin tam olarak yaşama geçirilmesinden geçmektedir. AKP hükümeti meseleyi bu anlayışla ele almadığı, kendine göre bir Alevilik tanımı yapmaya çalıştığı için, çalıştaylara rağmen sorunun çözümünde bir ilerleme sağlanamamaktadır.

Ahmet Türk’e Yapılan Saldırıyı Kınıyoruz

Ahmet Türk’e Samsun’da yapılan saldırı son derece vahim ve endişe verici. Kendisine buradan geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Önceden uyarılmalarına karşın emniyetin gerekli önlemleri almamış olması kabul edilemez. Bu saldırıyı “kişisel bir kinin” patlaması olarak geçiştirmeye çalışmak yanlıştır. Böyle yapılırsa siyasette şiddet ve saldırılar yaygınlaşır ve sonuçta demokratik siyaset büyük yara alır. İşlevini yerine getiremez duruma düşer. Van’da CHP otobüsüne yapılan saldırı da, Türk’e yapılan saldırı da ciddi biçimde soruşturulmalıdır. Her iki olaydaki emniyet güçlerinin tutumu da mutlaka araştırılmalı ve gerçekler ortaya çıkartılmalıdır.

Gerçek Gündem - 14 Nisan 2010