Sivas'ın yolları

Sivas'ın yolları

Sivas'ın yolları HÜSEYİN KAYA* / Evrensel“Baba galiba sonumuz geldi” diyor on bir yaşında bir çocuk. Baba çaresiz, olup...

A+A-

Sivas'ın yolları Sivas'ın yolları

HÜSEYİN KAYA* / Evrensel

Baba galiba sonumuz geldi” diyor on bir yaşında bir çocuk. Baba çaresiz, olup bitenleri anlamaya çalışırken bir yandan da savunma hazırlıkları yapan arkadaşlarına yardım etmeye çalışıyor. Korktuğunu hissettirmeden oğlunu cesaretlendirme gayretinde. Kültür merkezinin içinde korkunun, kaygının ve çaresizliğin isyanı havayı kaplamışken, dışarıda sayıları binleri bulan azgın kalabalık kontrolden çıkmış durumda. En önde kana susamış, ağızlarındaki salyaları akıtan mahluklar, pervasızca içeri girmek için önlerine ne gelirse parçalayıp yıkıyorlar. İçeride sayıları iki yüzü bulan kadın-erkek, genç-yaşlı ve çocuklardan oluşan topluluk, azgın kalabalığın kapanına kısılmış kendilerini çaresizce savunmaya hazırlanıyorlardı. Oysa ki, adı kültür merkezi olan bu yerde çocuklar, gençler, kadınlar kendi kültürlerini tanıyacaklar, öğrenecekler; deyişler, türküler söyleyecekler, semah döneceklerdi. Yapılan konuşmalar, söylenen türküler kardeşlik, sevgi ve barış, üzerineydi. Türkülerin bazıları haksızlıklara karşı başkaldırı ve mücadelenin onurunu tatlı bir ezgiyle yüreklere dolduruyordu. Bu türkülerdeki direnişin ilk sınavını şimdi veriyordu gençler ve çocuklar. Dışarıda kendilerini sevmeyen, varlıklarını hazmedemeyen, kültürlerine saygı duymayan kalabalığa karşı yaşamda kalma mücadelesini vermeye hazırlanıyorlardı. Biliyordu baba, dışarıdaki kalabalığın büyük bir bölümünün niçin orada bulunduğunu dahi bilmediğini. Birileri bir yalanla onları oraya toplamıştı, Onlar da sürü psikolojisi ile bağırıp çağırıyor, yanındakine kendini gösterme çabasına giriyorlardı. Bu kadar insanın aynı anda aklını yitireceğine inanamıyordu baba.

Aşıklar diyarıdır Sivas. Sivas toprakları bereketlidir. Bu topraklara yüzyıllar boyunca sevgi tohumları ekilmiştir. Bir günde nefret ve düşmanlık biçilemez. Cahit Külebi şöyle demiyor muydu? “Sivas yollarında geceleri, katar katar kağnılar gider, tekerlekleri meşeden. Ağız dil vermeyen köylüler, odun mu, tuz mu, hasta mı götürüler? Ağır ağır kağnılar gider, Sivas yollarında geceleri.” Sayısı hızla arttan kalabalık, daha da saldırganlaşıyordu. Cahit Külebi’nin bahsettiği “Ağız dil vermeyen” Sivaslılar bunlar mıydı? Bunlar olamazdı. Yoksuldu, emekçiydi, ekmeğini taştan çıkarıyordu o köylüler. Yaşamlarını bin bir güçlükle sağlayan, Sivas’ın ilikleri donduran soğuğuna karşın ekmeklerini alınlarından çıkan terle sulayan, hasta eşini kağnıyla taşıyan, çocuğunun nafakasını her akşam eve yetiştirmek için tırpan sallamaktan elleri nasırlaşmış, Sivaslı, bunlar olamazdı. Peki kimdi bunlar? En önde yer alan ve kudurmuş gibi tekbir getiren, salyalarını kara sakallarına akıtanların kim olduğu belliydi. Onlar ki yıllardan beri halkının dini duygularını rant aracı görmüş, bir avuç yobaz asalaktan başka bir şey değildirler. Devletin derin güçlerince kışkırtılmış basit birer piyondan başka bir şey değillerdir. Peki geride anlamsızca bağıran o kalabalık kimdi? Aralarında neden bir tek kadın yoktu? Acınası o kuru kalabalık kimlerden oluşuyordu? Ekmeği alınan, alın teri sömürülen, birilerini yıllarca sırtında taşıyan, bu insanların ne işi vardı orada. Hepsinin ortak yanı eğitimsiz, düşünmekten yoksun bırakılmış, eleştirel düşünemeyen, sırtından kırbaç hiç inmemiş, küçük yaşlardan beri din olgusu hücrelerine kadar işlenmiş, kısacası Anadolu’nun geri bırakılmış zavallı yoksul insanları. Yani emekçileri.

1 Temmuz günü yapılmak istenen katliam, derin devletin daha uygun bulduğu 2 Temmuz günü Madımak Oteli’nde gerçekleştirilecekti. Kültür merkezi önünde 1 Temmuz günü toplanan kalabalık, 2 Temmuz’da 35 canı devletin gözü önünde yakacaktı. Katliamı burjuva devleti, meclisinden hükümetine, askerinden polisine kılını bile kıpırdatmadan izledi. İnsan, doğası gereği kendi ve diğer insanların yaptıklarını sorgulayabilir. Yaptıklarının iyi mi kötü mü olduğunu, bilinciyle anlamlandırabilir. Aklını kullanarak iyiyi gerçekleştirebilir. Bunun gereği olsa gerek Türkiye halkı, devlet gibi bu katliamı izlememiş bulunduğu her yerde lanetlemiştir.

Alevi kültürünün mayasında hoşgörü ve insan sevgisi vardır. Alevi bir aileden gelmemin, erken yaşlarda Marksist düşünceye sahip olmamda önemli bir payı olduğunu düşünürüm. Ötekileştirilmiş bir kültürün bireyi olmam belki eşit, sömürüsüz bir dünya özlemimde önemli bir rol oynamıştı. Bu toplumda öteki olmak çok zordur. Gördüğünüz baskı ve zulümler sizi yalnızlaştırıp baskılandırırken bazen aksi etki yapar, daha da çelikleşirsiniz. Öyle de olmuştur. Yüzyıllarca Alevilere uygulanan baskılar Alevi kültürünü yok edememiş tam tersi Alevilerin kendi kültür ve alışkanlıklarına daha fazla sahip çıkmasına neden olmuştur. Bu gün ise baskının, saldırının en sinsisini, en alçağını hem aleviler hem de Kürtler yaşıyor. Öteki olmaktan çıkartılıp aynılaştırılmak, yani asimile edilmek. Bugün büyük kentler kapitalizmin kalbidir. Kapitalist kültür kentlerde diğer kültürleri yok ediyor. Bütün insanlara kendi kültürünü dayatıyor. Kürtlerin dinin pençesine itilmesi, İslamlaştırılması; Alevilerin de ulusallaştırılması bunun örneğidir. Etnik bir öteki olan Kürtlerin İslamlaştırılıp aynılaştırılmasının yanında, mezhepsel (Aslında sadece bir görüntü) öteki olan Alevilerin ulusallaştırılması emperyalist hegemonyanın ve kültürün sonucudur. Şöyle bir yanılsamaya düşmeyelim. Bu durumda burjuvazi halkların farklılıklarını ortandan kaldırıyormuş görüntüsü verebilir. Halkları birleştirmesinin burjuvaziye ne yararı olabilir sonucu çıkabilir. Burjuvazi burada halkların farklılıklarına saygı duyarak emekçileri birleştirmiyor. İdeolojisi gereği, kendine hizmet edecek en geri anlayışta ve kültürde aynılaştırıyor. Dönem dönem Kürtlerin din üzerinden Alevi düşmanlığı yapmasını sağlıyor. Bazen de Alevilere ulusalcılık üzerinden Kürt düşmanlığı yaptırıyor. Maraş, Çorum, Sivas katliamları unutulmadan, Alevi gençlerin kendi kültürlerini tanımaları ve savunmaları oldukça önemli. Alevilerin kapitalist kültür kuşatmasını kırarak, sınıf kültürü ve bilinciyle halkların kardeşliği temelinde örgütlenmeleri, 2 Temmuz katliamının hesabını soracak en güzel yanıttır.

* Eğitim Sen Ankara 3 No’lu Şb. Örgt. Sekreteri

Evrensel - 22 Haziran 2010 

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.