Sinemilli Ocağından Süleyman Deprem Dede: ALEVİLİK Mİ ALEVİCİLİK Mİ?
Hırsızlığı Dolandırıcılığı ve yüz kızartıcı suçları mahkeme kayıtlarınca sabit olan Alevi kökenli “dede” ya da dede soyluların hiçbir şey olmamış gibi yeniden “DEDE”liğe soyunmalarını nereye koyacağız?
Yeni süreçte Alevilik, günün temel konularından birisi olarak yerini almaya başlamıştır. Bu vesileyle tüm siyasi çevreler Aleviliği kendi pencerelerinden ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanma gayretine girmişlerdir. Bu bir bakıma anlaşılabilir bir durumdur.
Asıl ilgi çekici olan ise; Aleviyim diyenlerin Aleviliği “Aleviliğin temel kuralları”na göre değil, birey olarak durdukları zemine göre tarif ve tahrif etmeleridir. Bütün saldırılara ve katliamlara direnerek bu güne kadar varlığını sürdüren Alevilik içinde tüm dönemlerin tahribatlarını da içinde taşımaktadır.
Önümüzde Aleviliği tüm bu tahribatlardan ve yozlaştırmalardan arındırmak ve kendi kurumsal değerlerini güncellemek gibi bir tarihi görevle karşı karşıyayız.
Özellikle Kürt özgürlük hareketinin bölgede geliştirdiği meşru zeminde, diğer toplumsal katmanların gelişen hak talepleriyle birlikte Alevilerin de toplumsal muhalefet girişimleri göze görünür biçimde artış göstermiş olsa da bu durum örgütlülükte ve toplumsal müdahaleden ve de nitelikli birlikten yoksundur. İçinde her soydan ve her boydan sol ve sağ sapmaları barındırmaktadır. Sistemin gizli / açık ajanları içinde cirit atmaktadır.
Ocak kökenli veya SOY bağlantılı “DEDE”lerin çoğu, bulundukları sınıfsal statüleri üzerinden Alevicilik yapma gayretindedirler. Ve özellikle 1960 lı yıllardan bu yana sindirilmiş Alevileri bir ara ya getirmek, Aleviliği tüm kurum ve kurallarıyla yenilemek ve ya güncellemek adına bir gayret göstermemektedirler. Herkes kendi yerini sağlamlama çabasında halka tepeden yaklaşmakta. Rızalık Şehrini uygulayıp gerçek CEM veya bir iç hesaplaşmadan çok uzak durmaktadırlar.
Alevi kurumları ya işletilmemekte ya da folklorik gösterilerin ötesine götürülmemekte -dir.
ELİNE- DİLİNE – BELİNE (EDB- EDEB- EDEBİYAT)
1- (ÊLİNE=yurduna DİL= yürek= sevgi bağı BELİNE= sırt=güç=örgütlülük)
Bu kavramın içine her türlü insani, Ahlaki ve edebi kurallar girmektedir. Eline sahip olmayan yani başkasının malında ve emeğinde gözü olan herkes “DÜŞKÜN”dür. Bu konuyu biraz açalım. Alevilikte sınıf yoktur. Yani zengin de yoktur. Fakir de yoktur. Ortak (komunal) paylaşım esastır. Buradan bakıldığında, günümüzde Kapitalist sistemin yedeği durumundaki Alevi kökenli holding ya da sermayedarları nereye koyacağız?
Hırsızlığı Dolandırıcılığı ve yüz kızartıcı suçları mahkeme kayıtlarınca sabit olan Alevi kökenli “dede” ya da dede soyluların hiçbir şey olmamış gibi yeniden “DEDE”liğe soyunmalarını nereye koyacağız?
“EL” derken sadece organ olarak uzvumuz olan ellerimizin dışında, toplum=yurt olarak ele alırsak, toplumuna ve ya yurduna yaşadığı coğrafyaya ( bu sadece misak ı milli değildir) sahip çıkmak bir YOL- ERK N şartıdır. Buradan bakıldığında, DERSİM-MARAŞ-ÇORUM-SİVAS ve benzeri tarihteki katliamlara rağmen, kendi katili olan sistemden şefaat beklemek düşkünlüğün katmerlisidir. Sistemin sahiplerini afişe ederek cem evlerinin başköşesinde sergilemek tarifi zor bir hastalıktır.
“BEL”İNE SAHİP OLMAK
Bu kavramı da iki anlamda ele almak gerekir.
a) Cinselliğin “NEFS”i duygulara esir olmadan, saygı ve sevgi çerçevesinde değerlendirilmesi.
b)BEL= Güç, Kuvvet, Toplumsal ve siyasal örgütlülük.
Geçmiş Alevi tarihi, onurlu bir Örgütlenme-Direniş ve Mücadele tarihidir.HALLAC I MANSUR-KUL NESİMİ-BABAİSHAK-PİR SULTAN- BÖRKLÜCE- BABEK-Ş.BEDREDDİN-HASAN SABBAH-KARMATİ-ŞAH HATAYİ- ve daha niceleri birer direniş efsanesi yaratmışlardır.bunları görmezlikten gelerek, sadece “Mağdur edebiyatı” ile celladından şefaat dileyen bir toplum olarak Alevileri değerlendirmek yanılgıdır ve asimilasyona hizmettir. Bu direniş tarihini güncellememek, bu yolu tarihi geleneklerinden örneklerle yeniden örgütlememek bir teslimiyettir. Düşkünlüktür.
DİL’İNE SAHİP OLMAK
Aleviler tarihi geçmişlerinde “SIR”larını ifşa(deşifre) etmeden örgütlenmişlerdir. Yani illegalite’ yi çok iyi bilirler. Ayrıca “DİL” bireylerin anlaşma, barışma aracıdır. Bunu bireylere karşı kullanırken, yapıcı ve uzlaştırıcı olma zorunluluğu duyarlar.
Tüm yukarıda sıraladığımız ilkeler ışığında yeniden bir Alevi yapılanmasına gidilirken son 60 yıllık yozlaşmayı görmeden ve sorgulamadan, DEDE veya dede soyluların, kapitalist sistem içinde ve onun yarattığı veya yaratacağı rant hesaplarına tav olarak, Aleviliği daha da yozlaştırmalarına müsaade etmemek gerekir. buradan hareketle CEM’lerin ve SEMAH’ların folklorik gösteri konumundan çıkarılıp, gerçek, sorgulayan, Yargılayan ve çözümleyen “Halk Mahkemeleri”ne dönüştürülmesi için gayret gösterilmelidir.
Alevilikte herhangi bir üst kurum yoktur, hiyerarşik bağlılık bir döngü biçimindedir. Her talibin dedesi olduğu gibi aynı zamanda her dede de bir taliptir. Bu döngü içinde herkes birbirine saygı ve sevgiyle yaklaşır. Emir komuta zinciri yoktur. Aslolan “CEM”de her birey hiçbir ırk,cins,yaş ve mevki farkı gözetilmeden söz sahibi birer “CAN” dır.
SİSTEMİ SORGULAMAYAN ALEVİ DEĞİLDİR.
Alevilik, kadim felsefesiyle ve tüm uygulamalarıyla sistem dışı dır.
Devlet yapılanmasını reddeder. Ortak paylaşımı esas alır.
Komunaldır.
Tarihinde hiçbir sömürü sistemini kabul etmemiştir.
Sınıfsal ayrışmayı reddeder.
Haksız kazancı haram kılmıştır.
Yalan, Riya ve Rızasız lokmayı kabul etmez.
Günümüzde, Aleviyim diyerek hatta “dede”yim diyerek sistemin ipine sarılan sayısız birey varken, hiçbir şey olmamış gibi aynı kişileri dedesoylu olduğu için” post’a oturtmak, maaş vaat eden sistemin peşinden gidenlere ses çıkarmamak, Aleviliğe verilecek en büyük zarardır. Daha düne kadar Alevilik konusunda hiçbir çabası olmayanlar, iktidarın maaş vaadini duyunca (bir tutam ot için önündeki uçurumu göremeden koşan koyun gibi) birden bire dedesoylu olduklarını hatırladılar ve dede olduklarını iddia etmeye başladılar.
Osmanlı döneminin şeyh ül İslamlarından onaylı belge (Hüccet) ile dedeliklerini (12 imam soylu) belgeleyerek ilan edenler, bugün Osmanlı artığı siyasi iktidardan belge alma gayreti içindedirler.
Alevilik belge(hüccet) ile değil, sağlam bir insani duruşla olur.
Kamil İnsan’ın belgesi, Yaşam karşısındaki tavrıdır. AŞK İLE
Süleyman DEPREM
(YEKSANİ)
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.