Sezai SARIOĞLU : Aşk Dediğin Haram Olurdu, Bildim
Aşk Dediğin Haram Olurdu, Bildim metin altıok’a... behçet...
Aşk Dediğin Haram Olurdu, Bildim
metin altıok’a... behçet aysan’a...
gözümü karartıp düşlediğimde üç telli bağlamadır sivas
bir efsaneye göre abdalların türkülere ricası
eski bir rivayete göre, yangın sıcağından çok önce
soğuk erzurum’luydu da sivas’ta otururdu,
ateşi doğru, yangını yanlış hatırlıyorum
lokman’ı behçet, behçet’i lokman hatırlıyorum
külün ana fikrini gittim, ateşin imlasını kendim bildim,
şiirine devlet olmayan şairleri içim bildim
şairden ve şiirden zarar etmeden çok önceydi
masalları uyutup evden kaçan çocuktu hayat
imge yangından, şair devletten hızlı yayılırdı
şarkılardan ve türkülerden zarar etmeden evveldi
en son, bir bildirinin doğu’sunda görmüştüm behçet’i
en ilk, yeni türkçe bir pankartın ayak ucunda
tasarlanmış bir girit hüznüydü de,
telaşsız ege’ye aşkdeniz aşısı yapıyordu
haram kuşlarla altını çiziyordu dumanlı gökyüzünün
şiirlerle sağlamasını yapıyordu pir sultan’ın
onu evvel, ağız mızıkalı on üç yaşında salıncakta salacak
onu sonra, aynı koğuşta leyli meccani talebe
ve siyasi tutuklu selimiye kışlası hatırlıyorum
gaybın anahtarları şairlerin elindedir, diyen yalvacı gözbağcı bildim
davayı divana bırakmadım, kendimi muhammed’e davacı bildim
feveran bir şehirden zarar etmeden çok önceydi
gayri resmi bir hatıranın taşrasında görmüştüm onu
behçet’i ilk, hayatı, üç başından üç ortasından üç sonundan
şiire dönüştürmenin serçe telaşında hatırlıyorum
lokman’ı behçet, behçet’i lokman hatırlıyorum
onu en ilk, kıyıya varmaya üşenen denizin elinden tutarken
onu en son, aslı’sının suretinde ateşi temize çekerken hatırlıyorum
dağlardan ve devrimden zarar etmeden evveldi
bir kürt çocuğa şiirlerle mem-u zin aşısı yapıyordu
onu evvel, suretine velvele düşmüş narhsız bir gül,
onu son, biri vesveseli iki hisseli iki gönül hatırlıyorum
bütün suların tuz’a çekimli olduğunu geç bildim
tek hücreli, çifte minareli halkı suya üşengeç bildim
sözümü külleyip rüyalandığımda şuara suresi’dir sivas
bir efsaneye göre türkülerin abdallara gönül borcu
sure’den ve suret’ten çok önce, eski bir aşığa göre
aşk hiçbir yerliydi de, berceste mısralarda otururdu,
aşkı doğru, aşıkları yanlış hatırlıyorum
metin’i süveyda, süveyda’yı metin hatırlıyorum
onu evvel, iyi şairler iki kere asılırmış cümlesinde pir metin
onu son, ateşin susuzluğuna çare arayan mecnun hatırlıyorum
yalvaca kafiye, katile sahabe şairi, sureye işbirlikçi bildim
şairden çekildim, araf’ı ve arafat’ı cehenneme günübirlikçi bildim
ipek ve kılabtan’dan zarar etmeden çok önceydi
vahyin emri, ayetin kavliyle hece hece öldürülmeseydi
yangında ilk kurtarılacak aşkı ve leylakları
aşk ödevi verecekti öğrencilerine altıok metin
şiirimi sırlayıp düşlediğimde,
ilk çözümlemede bir kibrit çakımı soneler
son çözümlemede alaturka tragedyalardır altıok metin
imge ile saçma arasında alkollü dost meclisi
ama bir misillemeyle öldürülmeseydi altıok metin,
her aksak aşka ve her boynu bükük devrime
boynu bükük ve iyi kalpli baston olurdu
onu evvel, felsefe’den yetim tarihten öksüz bingöl
onu son, kimlik kontrolüne takılmış ahmede hani
onu son, muğlak ve çocuk cemal süreya hatırlıyorum
akıntıya yürek çektim, şiiri her dem haram bildim
ateş şairin tabiatına uygun, ölülerimi yaram bildim
ilk ölümden ve son semahtan zarar etmeden çok önceydi
kırgın desenlerinden sapardı bazı zamanlarda bize
ateşin imla hatası üflemeli yangında öldürülmeseydi
her yıl doğu’ya ölmeye giden nafile kuşları
parmakları mürekkep kınalı gerilla ölülerini
felsefe ödevi verecekti asi ve aksi öğrencilerine
ve sonra damıtıp iç çekişlerini düz rakıya vuracaktı kendini
imkanlı içkiyi tarih düşecekti evlerin tersi sokak çocuklarına
sonra da, içinden dışına kaçarak kaktüs deseni çizecekti kardeşine
ve her panele tek sözcükle katılacaktı: “şiir insanı sevmeye yarar”
merdiveni kurtarılmış bölge, karaçalı sakalını ho amca hatırlıyorum
onu evvel, “hesap işi şiirler” yazan yönsüz bir kırlangıç
onu son, inceldiği yerden kokuşan halkın cinnetinde hatırlıyorum
ukkaz panayırında muhammed’i müjdeleyen şairleri sebep bildim
ah gittim, uz gittim, bir aşk çekmeyi karşı ki dağlara edep bildim
halik’ten ve halktan zarar etmeden çok önceydi
dağları şerbetle karıyordu, leylakla zamanı tartışıyordu
onu ilk ve son, bedenini boşlukta iyilikle tamamlarken,
yangını azad edip dumanları şiirlerle ovarken hatırlıyorum
kavimler kapısı’nın kilitli olduğunu anahtar bildim
hatırlamak kuşlardır, dedim, şairi göğe makastar bildim
közümü ağlayıp hallendiğimde cankırıkları’dır sivas
bir efsaneye göre şairlerin şiirlere ricası
içi dışından çok, hem tarih hem coğrafya bir aşığa göre
aşk galat-ı meşhurdu da, mağlup aşıklarda otururdu,
ateşi temiz, suyu cünüp, halkı beş vakit yanlış hatırlıyorum
kendine ve ötekine devlet olmayan şairleri ziynet bildim
yangına yenilmişi köz, köze redif düşmüş sözü kıymet bildim
ateşten ve külden zarar etmeden çok önceydi
eski bir gramofona sağdırdığım müzikhal çocuklardı
yağmurlardan ve kuşlardan zarar etmeden evveldi
en ilk, şiirde peşrev olmaz ne çıkarsa aşk, hallerinde
en son, hissesiz kuşların ana fikrini sorarlarken
ilk ve son, ateşin özgül ve özgür ağırlığını
tenlerinde sınarlarken hatırlıyorum onları
devleti taammüden derin yanlış,
yanlışı taammüden derin devlet hatırlıyorum
tarihten ve coğrafyadan zarar etmeden çok önceydi
hisseli bir kabahatti siyaset, halk sürç-ü insandı
evvel ve sonra, adlarına sikke bastırılacak aşıklardı
metin’i ve behçet’i, haram şiir ve haram aşk hatırlıyorum
aşk dediğin haram olurdu, iki, üç daha fazla kıssa bildim
helal olunca aşk olmazdı, sivaslı veysel’den hisse bildim
Sezai Sarıoğlu
Varlık Dergisi Temmuz 2002 sayısı
ALEVİ HABER AJANSI - 05 Temmuz 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.