Hz. Ali ve Atatürk'lü Muharrem orucu "iftar yemeği"
Zeynel CAN : Çalım mı, açılım mı?
Daha önce MHP ve ANAP'ın kendilerince yaptıkları bir 'Alevi açılımı' olmuştu
Ülkemizdeki "Alevilik sorunu" öncelikle evrensel boyutuyla insan hakları sorunudur. Türkiye boyutuyla da demokrasi ve laiklik sorunudur ve Alevilerin değil Türkiye'nin temel bir sorunudur. Hem de bekletilmeden, öncelikle çözülmesi gereken bir sorunudur. Ortada sorun olunca da "tarafları" olan bir olguyla karşı karşıyayız demektir. Eğer yönetenlerin, dolayısıyla sorunu çözmekle yetkili olanların yaklaşımı gerçekten çözümden yana ise bunun ilk koşulu sorunun mağduru kesimin muhatap alınmasıdır. Çözümden yana samimi bir anlayış ortaya konmuşsa "muhatap almak" bir lütuf değil zorunlu "teknik" bir yaklaşımdır. Bir şeyin sorun olarak kabulünden sonra içeriğe yönelik tespitler, talepler, beklentiler ortaya konarak bütün bunların analiz ve sentezi yapılır ve çözüm önerileri tartışılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışır. Gerisi bir süreçtir. Çözümden yana bir anlayış ortaya konmuşsa süreç işler ve mutlaka bir sonuca ulaşılır.
Buradan gelelim "Alevi açılımı" konusuna. Daha önce MHP ve ANAP'ın kendilerince yaptıkları bir "Alevi açılımı" olmuştu. Ancak bu "açılımlar" da sorunun taraflarını görmezden gelen, kendi siyasal yaklaşımları doğrultusunda bu olguya yönelik siyasal yatırım yapmak amacını taşıyan doğuştan sakat "açılımlardı". Ama yanlış da olsa üzerinden tartışılarak doğru yaklaşıma varmak ve konuyu gündeme getirme açısından önemsemek gerekir.
Çok ilginç, bir o kadar da gariptir ki, Alevilerden bugüne kadar neredeyse blok oy alan CHP "açılım fakiri" bir parti durumunda. Baykal Kürtleri gözden çıkardığı, Alevileri de "çantada keklik" saydığından sağa açılarak "dört nala gelip uzak Asya'dan" oklarının altısını da sağdan oy almak için fırlatıyor. Fırlatıyor da ne oluyor: Baykal'ın deyimiyle "CHP yüzde 20 platosuna oturmuştur." Baykal ve ekibi "platolarında" sefalarını süredursunlar biz gelelim AKP'nin "açılımına".
Gündeme oturması ve iktidar olması bakımından AKP'nin "açılımı" bizce ayrı bir önem taşıyor. Öncelikle geçmişinde ve beş yıllık iktidarları boyunca Alevilere ve Alevi örgütlülüğüne karşı samimi olmayan, zaman zaman ağır hakaretler içeren söz ve davranışlar bir yana, birdenbire "hidayete ermişcesine" yapılan "hamle" birçoklarını şaşırtmış olabilir. Ama biz şaşırmadık, beliyorduk. Kendince alanı boş bulan Başbakan soruna yönelik hiçbir somut yaklaşım göstermeksizin klasik "surda gedik açma" yöntemine başvurdu. Mecliste Alevilerin gerçek temsilcilerinin olmayışı Başbakan'ı yanıltmasın. Örgütsel ve kurumsal alan doludur ve özellikle Alevi Bektaşi Federasyonu (AFB) bileşenleri aşılarak sözde "çözüm" arayışlarının anlamsız olacağı 11 Ocak'ta Ankara'da verilen "iftar" yemeğinde ortaya çıktı.
Başbakan'ın "iftar yemeğindeki" söylevi gerçekten etkileyici ve şiirseldi. Belli ki Çamuroğlu'nun metnin hazırlanmasında belirleyici katkısı olmuş. Sadece duygulara hitap eden "gönül okşayıcı" söylevler iletişim biliminde "retorik" olarak adlandırılır. "Retorik"te amaç sorunu çözmek değil, hedef kitleyi manipule etmektir. Yani "çalım atmak, arkaya dolanıp puan almaktır" amaç. Bunun haksız bir eleştiri olduğunu düşünenler Başbakan'ın yaptığı uzun konuşmanın metnini tekrar okuduklarında Alevilerin sorunlarına ilişkin tek bir somut cümlenin olmadığını görecekler. Konuşmasından bir gün önce bir gazetecinin sorusuna verdiği yanıtta da Alevi hareketinin ön saflarında mücadele yürüten önderleri için de "mamalarını kestik onun için karşı çıkıyorlar" cümlesini kullanması ise yaklaşımda ciddi bir samimiyet sorunu olduğunun açık bir kanıtıdır.
Alevi sorunun çözümüne ilişkin AKP adına bir misyon yüklendiği açıkça gözüken Çamuroğlu da bu garip "açılımın" hilkat garibesi bir "saçılımı" olarak sorunun çözümüne katkı sunmak bir yana "soruna sorun ekleyen" bir handikap olarak ortaya çıktı. Çamuroğlu AKP tarafından "Alevilerden de bir temsilci olsun" kabilinden safiyane bir şekilde milletvekili yapılmış biri değil. Özel olarak seçildi. 80 öncesi sol-devrimci bir çizgiden Barış Partisi'ne, oradan da Çiller'li, Ağar'lı Doğru Yol güzergahında bir süre yürüdükten sonra, Gülen cemaatinin Abant organizasyonu üzerinden AKP'ye evrildi. Alevi hareketinin kadrolarıyla, inanç önderleriyle, aydınlarıyla geniş Alevi kitlesiyle kavgalıdır.
Başbakan "şiirsel" söylevinin bir bölümünde "duvarı yıkmanın çok kolay, örmenin zor olduğu" anlamında bir cümle kullandı. Niyet "teşbih sanatından" bir üst örnekle gönülleri okşamaktı. Ancak eminim benim olduğu gibi yüzbinlece Alevinin gönlü okşanmak yerine ruhu kanadı: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde dozerleri dayayıp dünyadaki tüm Alevilerin dört büyük dergahından biri olan Karacaahmet Sultan Dergahı'nı yıkma teşebbüsünü hatırladık. Evet Başbakan, sizlere ve temsil ettiğiniz anlayışa yönelik olumsuz çok şey var. Bizler hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. İnce eleyip sık dokuyacağız. Bir anlayış değişimi olduğunun adımlarını atmak size düşüyor. Bunun göstergeleri bellidir: Doğru zamanda, doğru yerde, doğru kurum ve kişilerle meseleyi masaya yatırmaktan geçer.
ZEYNEL CAN: ABF MYK Üyesi
27 Ocak 2008 - RADİKAL 2