Yüksel IŞIK : Alevilerin örgütlenme deneyleri

Yüksel IŞIK : Alevilerin örgütlenme deneyleri  Son dönemin gözde siyaset alanlarından birini de Alevilik oluşturuyor. AKP’nin...

Yüksel IŞIK : Alevilerin örgütlenme deneyleri
 
Son dönemin gözde siyaset alanlarından birini de Alevilik oluşturuyor. AKP’nin Reha Çamuroğlu’nu milletvekili yapması; ardından da O’nun üzerinden Alevilere yönelik “açılım” yapma girişimi de bakir kalmış bu “oy kitlesi”ni elde etme amacı taşıyor. Çamuroğlu’nun, “Alevileri, CHP’nin arkabahçesi olmaktan çıkaracağız” sözleri de, İslamcı bir damardan gelen AKP’nin ilgi alanına giren Aleviliğe ilişkin merakları da kamçılıyor. Öte yandan yıllardır “mecburen” CHP’ye oy veren Alevilerin zaman zaman bu “mecburiyet” fasitini kırmak için kimi girişimlerde bulunsalar da, dönüp dolaşıp sandıkta CHP’nin oy kütlesini artırıcı reflekslerinden vazgeçmedikleri de biliniyor.

Cumhuriyet Türkiyesi’nin tarihsel süreci içinde Alevileri, siyasetin gidişinde etkili söz sahibi olduğunu söylemek güç olsa da, Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı öncesinde Haci Bektaş’a gidip rızalık alması ya da 3. Demirel Hükümeti’nin 1971 bütçesinin onaylanması sırasında beş Alevi kökenli vekilin evet oyu vermesi örneğinde olduğu gibi, kritik dönemlerde belirleyici rol oynadıkları görülüyor. Ancak ne dernek tarzı örgütlenmelerinin hangi süreçlerden geçip gelindiği ne de politik örgütlenme modellerinin nasıl bir seyir izlediği pek bilinmiyor.

Gazeteci Kelime Ata ile öğretim görevlisi Sabır Güler’in aynı zaman dilimine denk düşen kitapları, bu bilinmezliğin kapısını aralıyor. Ata’nın Şubat 2007’de okurun karşısına çıkan kitabı, esas olarak, (Türkiye)Birlik Partisi’nin serüvenini anlatırken; Sabır Güler’in yüksek lisans tezi, (Türkiye)Birlik Partisi ekseninde modernleşen Türkiye’de Aleviliğin siyasetin hangi süreçlerden geçtiğine ayna tutmayı amaçlıyor.

’61 Anayasası’nın sağladığı demokratikleşme ortamından 12 Eylül askeri darbesine kadar geçen süreçte Aleviler adına politika yapan bir parti görünümündeki (T)BP’nin kuruluş sürecini, geçirdiği evrimleri, çizdiği zikzakları, seçilen milletvekillerinin ve parti yetkililerinin farklı ideolojik çizgilerini ayrıntılarıyla işleyen Ata’ya göre (T)BP, bir Alevi partisi olmaktan çok, Alevilerin de içinde yer aldığı bir parti görünümü çiziyor. Kurucu genel başkanının sağa yakın ve istihbaratçı emekli bir general olmasıyla politik duruşu itibariyle merkez solda pozisyon tutmuş son genel başkanı örneğinde olduğu gibi kozmopolit bir kimlik çizen (T)BP’nin, gene de, yüksek oy tabanını Alevilerin yaşadığı Tokat, Amasya, Erzincan gibi yerlerde yakaladığı görülüyor. Güler’in de ayrıntılarıyla yer verdiği oy tabanı, esas olarak, Alevi kitlesinin önemsediği Ulusoy ailesinin etki alanında olması da bir rastlantıdan çok, bilinçli bir tercihe işaret ediyor.

Güler’in, aynı zamanda yüksek lisans tezi de olan kitabı, genel olarak Aleviliğin çerçevesini çizmeye çalışan bir bölümle başlıyor; ikinci, üçüncü ve dördüncü bölümleri (T)BP’nin örgütlenme, parlamentodaki tutumu ve modernleşme karşısındaki çözülmesini tahlil ediyor. Kitabın sonunda hem (T)BP açısından hem de Alevi örgütlenmeleri açısından önem arzeden (T)BP’nin son Genel Başkanı Mustafa Timisi ile bir mülakatı içeriyor.

Güler, kitabında, Alevi kimliğini yeniden şekillendiren dört ayrı “özcü” yaklaşımdan söz ediyor. Yakından bakıldığında dört ayrı başlık altında toplanan bu yaklaşımları iki temel başlık altında kategorize etmek mümkün görünüyor. Güler’in birinci “özcü” yaklaşım olarak tanımladığı “Atatürkçü Alevilik” ile dördüncü “özcü” yaklaşım olarak tanımladığı “Alevi İslam” yaklaşımları, gündelik siyasette de birbirini tahkim eden yaklaşımlar olarak biliniyor. İkinci “özcü” yaklaşım kategorisine sokulan “Aleviliğin muhalifliği” ile üçüncü “özcü” yaklaşım tanımlaması içinde değerlendirilen “heterodoks karekterli” oluşu da birlikte değerlendirilmeyi hak ediyor.

Güler, kitabını, esas olarak, “Alevilik, tarihsel olarak hep aynı biçimde kurulmadı ve homojen bir yapı arzetmedi”(s.15) tezi üzerine inşa etmiş bulunuyor. Güler, kitap boyunca, Aleviliğin genel olarak muhalif bir kimlik olmadığını; kökeni 9. ve 10. yüzyıla dayanan muhtelif bir siyasal kimlik etrafında şekillendiğini söylüyor. Doğru bir noktaya temas etmiş olmakla birlikte, Alevilerin Osmanlı Devleti’ne topyekun karşı olmadıkları ve bununla bağlantılı olarak Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyet’e de topyekun destek vermedikleri iddialarının ise maddi temeli bulunmuyor. (Ayrıntılarının Ali Yıldırım’ın Osmanlı Engizisyonu kitabında bulunabileceği gibi) Osmanlı ile Aleviler ilişkisi, hep bir varlık yokluk mücadelesi şeklinde sürüyor; Cumhuriyet ise Aleviler açısından büyük ölçüde bir umut ışığı olarak karşılanıyor. Zira, Osmanlı’da geçerli olan hukuka göre hak dinlerin dışında duran ve İslam’ın farklı yorumlanmasıyla “zındık ve mülhid” kategorisine giren Aleviler’in katlinin vacip oluğu, fermanlarla ve yaşanan sürgünlerle belgelendiği biliniyor.

Alevi örgütlenmeleri içinde pozisyon tutmuş şahsiyetlerin, aktif rol oynadıkları sürece ilişkin bilgi verirken sıkıntılı bir ruh hali içinde olmaları dikkatten kaçmıyor. Ata’nın görüşmek istediği emekli general Celil Gürkan’ın, sürece ilişkin bilgi vermekten kaçınması, bu ruh halinin çarpıcı bir örneğini oluşturuyor. Ata ile mülakat yapmayı reddedip Güler’le mülakat yapmayı kabul eden Timisi’de de bu ruh hali kendisini ele veriyor. Sorulan soruları formel cümlelerle geçiştiriyor; örneğin Ata’nın kitabında dile getirdiği, “BP’nin kuruluşunu, TİP’i bölmek için Demirel teşvik etti” iddasını bile, “hayır Kelime Hanım doğru söylemiyor” şeklinde geçiştiriyor. Oysa sandıklardan çıkan oy oranları da, (T)BP’nin oylarını, esas olarak, bir önceki seçimlerde TİP’e giden oyların oluşturduğunu kanıtlıyor. (T)BP’nin, bütün politik gelişmelerden ve bütün politik oluşumlardan bağımsız bir örgütlenme olduğunu söylemek güç görünüyor. Zira Ata’nın da ayrıntılarıyla incelediği gibi, sağcısından istihbaratçısına kadar geniş bir yelpazenin (T)BP içinde pozisyon tuttuğu görülüyor. Bu haliyle Güler’in, “...BP, ortaya çıktığı tarihsel koşullarda Kemalist, Atatürkçü, laik, sol-sosyalist kimliklerin eklektik bir görüntüsünü sunmaktadır” iddiası gerçeklerle örtüşmüyor. Ata, ilk genel başkan olan Hasan Tahsin Berkman’ı, “siyasi görüş olarak sağcı, aşırı Sovyet aleyhtarı, ABD yanlısı bir general” olarak tanımlıyor. Ata, Timisi’den sonra “halkçı bir söylem”in ağır bastığını belirtiyor; bence de, söz konusu örgütlenmenin baştan tarifi yapılmış ve izleyeceği yol çokça belirlenmiş görünmüyor. Örneğin toprak reformu konusunda AP’ye yakın olan (T)BP, lakilik konusunda CHP ile aynı çizgide buluşuyor.

Önümüzdeki politik sürecin önemli öznelerinden birinin Aleviler olacağı görünüyor. AKP’den MHP’ye, CHP’den DSP’ye başa oynayan her politik partinin gözde topluluğuna dönüşen Alevilerin süreç içinde, çokça eleştirilen “arka bahçe” konumuna dönüşmemeleri için tarihsel deneylerden dersler çıkarmaları gerekiyor. Kelime Ata’nın, “Alevilerin ilk Siyasal Denemesi, (Türkiye) Birlik Partisi(1966-1980)” araştırma kitabıyla Sabır Güler’in “Aleviliğin Siyasal Örgütlenmesi, Modernleşme, Çözülme ve Türkiye Birlik Partisi” adlı kitapları, bir tarihsel döneme ışık tutuyor. 

1. Kelime Ata, Alevilerin İlk Siyasal Denemesi (Türkiye) Birlik Partisi (1966-1980)

Yayınevi: Kelime Yayınevi, Ankara, Şubat 2007, Delta Dağıtım.

2. Sabır Güler, Aleviliğin Siyasal Örgütlenmesi, Modernleşme, Çözülme ve Türkiye Birlik Partisi, Dipnot Yayınları, Ankara, 2008.

Yüksel IŞIK
Alevi Haber - 9 Nisan 2008

ADI GEÇEN KİTAPLAR İÇİN BAKINIZ :

Kitap Tanıtımı : Aleviliğin Siyasal Örgütlenmesi

Kitap: Alevilerin İlk Siyasal Denemesi

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku