AKP ve MHP türbana serbestlik için anlaştı. İki partinin hazırladığı ortak pakette, Anayasa’nın 10 ve 42. maddeleri ile YÖK Yasası’nın ek 17. maddesinde değişiklik yapılması teklif ediliyor.
Demek ki AKP, demokratik-sivil anayasa oyunundan sıkıldı. AKP’nin sahip çıkıp çıkmadığı belli olmayan anayasa taslağının, ne demokratik ve ne de sivil olduğu açığa çıkmıştı. 9-10 Şubat Anayasa Konferansı’nda Türkiye Barış Meclisi tarafından tartışılmaya devam edilecek.
Farklı kimlikler için yeni anayasa taslağının hiçbir anayasal güvence içermediği görülüyor.
Hepi-topu, başlangıç bölümünde “Farklılıklarımız zenginliğimizdir” yollu beylik bir edebi açılım… Ancak, hem başlangıç ilkelerinde, hem diğer tüm maddelerde, tekçi söylem mevcudiyetini sürdürüyor. İnançların eşitliği ve laiklik ilkesi bakımından da yeni taslak gerçekte hiçbir yenilik içermiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı kurumsal mevcudiyetini sürdürüyor, Sünni İslama göre biçimlenmede bir eksik-gedik yok.
Demek ki AKP, Alevilerle barışma güldürüsünden de sıkıldı. Hele şu, iftar yemeğine 298 Alevi kurumundan sadece 6’sının katılmasıyla Alevilerin kolay lokma olmadığı anlaşıldıktan sonra…
Demokratik ve kuşkusuz sosyal bir devlette; yükseköğrenim dahil, eğitim temel bir insan hakkıdır. Tıpkı sağlık hakkı gibi. Dolayısıyla, eğitim hakkının başkaca hiçbir şarta bağlanmaması gerekir, yurttaşlar arasında hiçbir fark gözetmeden bu haktan yararlanmak için tam eşitlik olmalıdır. Zengin-fakir ayrımını engellemek için eğitimin parasız olması gerekir. Öğrenciler arasında dil-din-ırk-mezhep-siyasi inanç-cinsiyet-cinsel yönelim vb. fark gözetilmemesi gerekir. Dil farkının eşitsizliğe yol açmaması için anadilde öğretim hakkı sağlanabilmelidir. Bu eşitlik sağlandığı takdirde gerçekten de özgürlükçü-demokratik-sosyal bir hukuk devletinden söz edebiliriz.
AKP, türban sorunu nedeniyle yükseköğrenim hakkından yoksun kalan kız öğrencilerin bu mağduriyetini gidermek üzere daha fazla beklemek istemediğini söylüyor.
YÖK Kanunu ve yönetmelikleri, yalnız türban yönünden değil pek çok yönden yükseköğrenim hakkını sınırlayıcı nitelikte. Anadilde seçmeli eğitim hakkı talebi nedeniyle hiçbir şiddet hareketi içermediği halde siyasi inançları nedeniyle puşi taktıkları için vb. nedenlerle yüzlerce genç yükseköğrenim hakkından mahrum ediliyor. Binlercesi ise yükseköğrenim harçlarını ödeyemediğinden üniversitenin dışında kalıyor. Peki onların mağduriyetleri ne olacak? Her şey dururken, sadece türbana özgürlük getirmek, açık bir tercihe işaret ediyor.
Demek ki AKP, sorunlar arasında bir seçim yapıyor. Burhan Kuzu, Meclis kürsüsünden “Eşcinseller de hak istiyor, verecek değiliz” diyerek, Başbakan İspanya’daki basın toplantısında “Türban siyasi simge olsa dahi yasaklayabilir misiniz” diye konuşarak tercihlerini açığa vurmuş durumdalar. Tercih; eğitim hakkının önünü açmak değil, Sünni-siyasal İslamın önünün açılması yönündedir.
Mesele, inanç özgürlüğünü sağlamak da değildir. Böyle olsa idi, nüfusun yüzde 20-30’unu oluşturan Alevilerin, 200 yıllık Selçuklu, 600 yıllık Osmanlı, 85 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca süren mağduriyetini gidermeyi öncelikleri arasına alırlardı. AKP Mebusu Mustafa Özbayrak, “Alevilere bir tahsisat yapılırsa Mecusiler, satanistler gibi gruplar da benzer taleplerle gelebilirler” diye konuşmuştu… AKP’nin Sünni Müslümanlar dışında, sadece Aleviler değil başka inanç grupların özgürlüğü ve ihtiyaçlarıyla da hiç ilgisi olmadığı görülüyor. Tercih, inanç özgürlüğü değil Sünni İslam inancına ayrıcalıktır.
Diyanet İşleri Başkanı, “Müslüman kadın başını örter, başörtüsü dinin gereğidir” diyor. Başbakan bağırıyor: “Kişiler laik olmaz, devlet laik olur!..” Doğru! Devlet, inançlar arasında sadece birini değerli buluyor, ona hizmet ediyor, onun fetvavari dini yönergelerini dinliyorsa, o zaman devlet de laik olmaz.
Yıldız İmrek KOLUAÇIK
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy98082 = 'yimrek' + '@';
addy98082 = addy98082 + 'mynet' + '.' + 'com';
var addy_text98082 = 'yimrek' + '@' + 'mynet' + '.' + 'com';
( '' );
98082 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
EVRENSEL - 31 Ocak 2008