BİR öğrencinin e-posta adresinden, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hitaben yazılmış bir not aldık dün.
Şöyle diyor: "Ben Özge (17) ve kardeşim Ezgi (14) iki kız kardeş İstanbul Esenyurt’ta yaşıyoruz. Annemiz 2004 yılında 36 yaşında kansere yakalandı ve altı ay içinde öldü. Annem vefat ettikten kısa bir süre sonra babamız işsiz ve parasız kaldı. Yaklaşık iki yıl önce bizi terketti. Bize ninemiz bakmaya çalışıyor; o da zor şartlar altında... Fatih Sultan Mehmet Lisesi II. sınıfında okuyorum; kardeşim de ilköğretimde... Derslerim çok iyi takdirname aldım. Ancak zor günler geçirdiğimiz için okulllarımızı bırakmak durumunla karşı karşıyayız. Kimseden destek alamıyoruz."
Mektup daha sonra yardım isteği ve Cumhurbaşkanı’nın elini öpme faslı ile bitiyor.
Özge, telefonunu verdiği için daha sonra kendisiyle konuştuk. Sakindi ve akıllı şeyler söylüyordu.
Not ortalaması 4.70 imiş; sayısal bölümdeymiş. Esenyurt İnönü Mahallesi, Çeşme Yolu Caddesi’nde oturuyorlarmış. Babaannesi, biri evli iki amcası ve onların çocuklarla birlikte tam 9 kişilik bir aile; yokluk ve kıtlık içinde bir yaşam söylediğine göre. Konu komşunun desteğiyle bugüne kadar gelmişler.
- AKP’li Esenyurt Belediyesi size yardım yapmıyor mu?
- Bir keresinde 150 YTL lira verdi. Babaanneme de kömür verildi. İki amcamdan biri tekstilde, biri de şoför olarak çalışıyor. Birinin kart borcu var. 500 YTL felancivarında maaş alıyorlarmış. 300 YTL kira ödüyorlar. Onlara yük olduğumuzu biliyoruz. Gazi mahallesinde oturan teyzemlerin de durumu iyi değil. Okuldaki arkadaşlarımızın aileleri de fakir; öğretmenlerimiz de...
TUNCELİLİYİZ
- Siz nerelisiniz?
- Tunceli, Hozat’ta doğduk.
- Çocuk Esirgeme’den 12 yaşındaki bir kız çocuğuna ’gönüllü aile’ olmasından ötürü mü Cumhurbaşkanı’na bu mektubu yazdın?
- Hayır öyle bir talebimiz yok. Sadece durumumuzu, çaresizliğimizi anlatmak istedim. Çünkü ne anne-ne de baba var. Valiliğe yazı yazdım, belediyenin Beyaz Masa’sına gittim. ’Ararız’ dediler ama hiçbir cevap gelmedi. Babam arada bizi görüyor ama hiçbir faydası yok. Cumhurbaşkanımızdan sadece babama bir iş bulunup, birlikte oturmamızın sağlanmasını istiyoruz.
- İlerde ne olmak istiyorsun?
- Ben doktor, kardeşim de veteriner...
- Cep telefonu kullanıyorsun?
- Oto aksesuarında muhasebecilik yapan halam var, arada 10 YTL’lik kontör yüklüyor.
Kızların yaşadığı Esenyurt’un Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, Emine Erdoğan’ın sevdiği eski bir Büyükşehir bürokratı. Emine Hanım, yerel seçimlerde bir tek Kadıoğlu’nun kampanyasına destek vermişti. Gerekli desteği sağlasaydı; belki de gazetelerde Gül’le ilgili ’gönüllü aile’ haberlerinden esinlenilerek böyle bir yazı yazılmazdı Özge...
Yoksa bu ’görmezliğin’ arkasında ailenin Tunceli kökenli olması mı yatıyor?
Esenyurt’a dikkat
"RAMAZANDA öğretmen bir kız öğrencinin yemek yediğini görünce ’Sen niçin oruç tutmuyorsun’ diye sordu. Sunni olan arkadaşım ’öğretmenim hastayım’ dedi. Bunun üzerine öğretmen ’İçinizde Alevi var mı?’ diye sordu. Ayağa kalkıp ’Ben Aleviyim’ dedim. ’Siz Aleviler neden oruç tutmuyorsunuz? Senin benden çekeceğin var’ diye çıkıştı. O günden sonra okul hayatım kabusa dönüştü. İki kez dayak yedim. Bacağıma vurduğunda yaranın hala izi var. Yazılı sınavlardan sıfır verdi. Derslerin büyük bölümünde dinle ilgili söylemler anlatıyor."
Esenyurt’ta Ali Kul Lisesi’nde 14 yaşındaki B.K.’nin sınıfta başına geliyor. Babası Ziram Kul’un
TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na başvurması üzerine ve kendisini dinleyen AKP’li Prof. Zafer Üskül’ün başkanlığındaki komisyona karşı söylüyor.
Komisyon araştırması sonucunda edebiyat öğretmeni Zeki Yılmaz’ın ’insan hakları ihlali yaparak kusurlu’ bulduğuna karar veriyor. Ayrıca, öğretmenin son olarak Hatay’dan Esenyurt’a ’sürgün’ geldiği ve görev yaptığı yerlerde sorunlar yaşadığı da komisyona iletilen bilgiler arasında.
MERZİFONLU ÖĞRETMEN
Çorum Merzifonlu olan Ziram Kul olayın dün medyada geniş şekilde yeralması üzerine bize "Önce komisyona çok teşekkür ederim "diyerek şöyle konuşuyor:
"Bu, ciddi bir toplumsal olaydır. En ilginçi, öğretmen beyle aynı yerden Çorum Merzifon’nız.
Eşim sünnidir; namaz kılar, oruç tutar. Oğlum da cuma ve bayram namazlarına gider. Bu olaydan sonra çocuğumun psikolojisi bozuldu, ailemizde huzur kalmadı. Biz önce insanız, bırakın insanlar inandığı gibi yaşamalı; alevilik-sunnilik ayrımı olmamalı. Eğitim kurumlarında bu gibi davranışlar kafa karıştırıyor. İnsanların mezhebinden kime ne? Hepimiz bu toprakların insanıyız. Bazı kafalar önyargılardan kurtulmalıdır artık. Yoksa, insanlar kamplara bölünürse 1980 öncesinde yaşanan acı olaylarla karşı karşıya kalabiliriz, endişem budur."
İstanbul Milli Eğitim Müdürü Özer Atay, aileyi arayıp "psikolog ve avukat ister misiniz?" demeyi akıl etti mi?
Yalçın BAYER
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy18834 = 'ybayer' + '@';
addy18834 = addy18834 + 'hurriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text18834 = 'ybayer' + '@' + 'hurriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
18834 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
HÜRRİYET - 9 Aralık 2007