Özgür MUMCU / Radikal
Madımak'tan utançla yüzleşecek bir müze çıkmadı ama çok güzel siyasi kariyerler çıktı. Yakanların avukatları koltukları kaptılar.
Bundan 18 sene evvel Sivas’ta toplanan bir güruh, Madımak Oteli’nin etrafını sardı ve şehirlerine bir kültür festivali için gelmiş insanları yaktı. Öyle bir anda değil, saatlerce süren hazırlık sonucu, herkesin gözü önünde insanlar yakılarak öldürüldü.
Polis baktı, asker baktı, vali baktı, başbakan baktı, bakanlar baktı, belediye başkanı baktı. Herkes yerlerine kurularak, kimisi çekirdeğini çitleyerek televizyondan, kimisi “Bir şey olmaz, merak etmeyin” diye yananları oyalayarak telefondan. Herkes ama herkes bir şekilde Madımak’ta yananları izledi. Kimsenin ama kimsenin kılı bile kıpırdamadı.
Bir katil sürüsünün en rahat, en göz önünde cinayet işleyebileceği ülke o 2 Temmuz 1993 günü Türkiye’ydi. Dünyanın en vahşi, en beceriksiz ülkesi o gün Türkiye’ydi.
Her fırsatta laiklik diyerek konuşmaya bayılan ordu o gün boyunca yoktu. Alevilerden oy almayı tabii hakkı zanneden partinin bakanları yoktu. Diğer partilerin çoğu zaten yananları suçlamak için sıraya girmişti. Onların besleme gazeteleri de öyle. Arşivler ortada. Bugünün ekran gevezelerinin saçtığı irinlerle o gazetelerin sayfaları hâlâ iltihaplı ve ıslak.
Katilleri seven, canlı yayında alevli bir katliamı ilgiyle izleyen bu memleketten bir müze istendi. O Madımak Oteli müze olsun, altında kebapçı olmasın dendi.
Kalemlerindeki pası kâğıtlara sürterek yazdı gazetelerin lime lime beyinli kanaat önderleri: “Müze olacak ne malzeme var?”
Madımak’tan utançla yüzleşecek bir müze çıkmadı ama çok güzel siyasi kariyerler çıktı. Yakanların avukatları AKP’den milletvekilliğini, bakanlığı, yüksek yargıda koltukları kaptılar.
Kontrgerilla iddiası
Madımak’ın arkasında Kontrgerilla olduğunu itiraf edenler çıkıyor. Şaşırtıcı olmaz. Hem Kontrgerilla’nın sicili belli hem de koca bir devletin Madımak’ın yakılmasına göz yumması mide bulandırıcı.
Bu derhal açıklığa kavuşturulması gereken bir iddia. Bu iddianın arkasına sığınarak kendilerinin yangındaki payını unutturmaya çalışan ve müttefiklerini aklamaya çalışanlar da Kontrgerilla’nın ahmak oyuncağıdır.
Müze olsun istendi Madımak. Büyük bakan Ertuğrul Günay yaptı bir şeyler. Müze olmadı Madımak. Sivas İl Özel İdaresi Bilim ve Kültür Merkezi oldu. Böyle Kültür Bakanı’na böyle kültür merkezi.
Binanın girişine idareten öldürülenlerin adı yazıldı. Yanlarına, öldürürken hızını alamayıp ölen iki saldırganın adı da eklendi. Bakana sorarsanız ‘ibret olsun’ diye, valiye sorarsanız ‘insan merkezli’ davrandıkları için.
Bakan maharet sergiledikten sonra iltifat bekleyen her canlı gibi ‘teşekkür’ beklediklerini ifade etti.
Zeynep’in tepkisi
O teşekkür Madımak’ta öldürülenlerin yakınlarından geldi. Metin Altıok’un kızı Zeynep şöyle yazdı: “18 yıldır duygusal sebeplerle Sivas’a adım atmadım. Sadece bir utanç müzesi ya da bir insanlık anıtı yapılırsa gideceğimi söyledim. Şimdi gerekirse oraya gider o plaketi sökerim. Beni buna mecbur etmeyin. Bir zahmet siz kaldırın. Hemen!”
Katille maktulün adını aynı yere yazıp eşitlediler. Binanın geri kalanını ise çocuk kütüphanesi yaptılar.
On sekiz sene evvel insanların yakıldığı yerde şimdi çocuklar masal kitabı okuyacak. Duvarlarda Pamuk Prenses, Keloğlan resimleri.
Nesimi Çimen’in türküleri yok, Behçet Aysan’ın, Metin Altıok’un şiirleri yok, Asım Bezirci’nin kitapları yok, Asaf Koçak’ın karikatürleri yok, gencecik öğrencilerin semahları yok.
Keloğlan var, Pamuk Prenses var, katillerin unutulmasın diye gözdağı verir gibi yazılmış isimleri var. Bir de iyi bir şey yaptığı zannıyla teşekkür bekleyen solcu çıkması bakanlar, Madımak avukatlığından kendine siyasi kariyer devşirmiş avukat eskileri var.
Alınız Sayın Bakan, Zeynep Altıok’un cevabını. Teşekkür niyetine her gün aç karnına okuyunuz. Ve zannetmeyin ki o plaketi sökmeye giderken Zeynep’i yalnız koruz.
Radikal - 4 Temmuz 2011