BAHÇELİEVLER, Anıtpark yakınında oturuyorum. Lozan’ın yıldönümü nedeniyle Anıtpark’ta Çankaya Belediyesi’nin bir kutlama etkinliği vardı.
Lozan gerçekten Mustafa Kemal’in ’tam bağımsızlık’ ülküsünün tarihe kazındığı bir yazıt olup, tarihimizdeki bu şeref ve gurur gününün yıldönümünde, insanları Mustafa Kemal’in yattığı tepenin ardına toplayıp bir etkinlik düzenlemek ve anmak çok güzel bir düşünce.
Gelin görün ki, etkinliğin konusunu bilmeyen birisine parktan gelen sesleri dinletseydiniz, büyük ihtimalle burada "Alevilere ait özel bir gün kutlanıyor herhalde" diye cevaplardı. Sahneye çıkan türkücülerin hepsi Alevi türküleri okudu. Konuşmacıların hepsi izleyicilere "Merhaba dostlar, hoşgeldiniz canlar" diye hitap etti. Aslında sadece dün değil, Belediyenizin bugüne kadarki tüm etkinliklerinde durum hep böyle olmuştur; yani bir Alevi düğünü veya bayramı havasında.
Değilim ama Alevileri ve kültürlerini çok severim. Alevi ağızlı bir türkü duyduğumda çok duygulanırım, onun büyülü ezgisi ve basit ama derin anlamlı sözleri içimi taşırır. Buna rağmen, Alevi olmayıp da onları bu kadar seven birisi olarak ben bile isyan ediyorum artık. Varın gerisini siz düşünün. İnsanlara gına geldi, bıktılar, küstüler, kustular. Koskoca Çankaya Belediyesi’nin söyleyecek başka sözü, dinletecek başka türküsü, anlatacak başka öyküsü yok mudur? CHP kendisini sadece Alevilerin desteklediğini mi düşünüyor? CHP’yi sadece Aleviler mi kurdu da biz bilmiyoruz? Yoksa Türkiye Cumhuriyeti’ni sadece Aleviler mi kurdu da bize öğretilmedi? Hani nerede Diyarbakır’ın, Urfa’nın türküleri? Hani nerde Karadeniz horonu, Erzurum barı?.. Hani nerede ’Arda Boyları’nı anlatan Kırcaali türküleri? Hani çökertme, hani zeybek, hani Rumeli? O türkülerin insanları da emek vermedi mi, oy vermedi mi bu partiye, can vermedi mi bu ülkeye? Kurtulsun bu vatan, kurulsun cumhuriyet diye Mustafa Kemal "Size ölmeyi emrediyorum" deyince ölmediler mi?
Sahnede okunan türkülerin birinde (Aşık Mahzuni’den) ’Sarı saçlım mavi gözlüm, nerdesin, Doooost’ diye seslenen türkücünün tam da arkasındaydı aradığı ’mavi gözlü dev’. Az ötedeki tepede yatıyordu. Bereket versin yatıyordu da kalkamıyordu. Bir kalksa, çizmelerini ayağına geçirip de oradaki organizasyonu düzenleyen kim var kim yok, bu arada başkan, maşkan dinlemeden herkesi kovalardı, benim partimi ve Çankaya’mı ne hale getirdiniz diye.
Ben ki Mustafa Kemal’in adını, hele sesini duyunca boğazına düğümler düğümlenen biri, benim bile, onun partisinin ve Çankaya’sının düzenlediği etkinliği evimden çıkıp 50 m. yürüyerek yakından izlemek gelmedi içimden... O sahnede atılan nutuklar, yapılan yapmacık, içi boş konuşmalar, okunan şiirler, söylenen türküler heyecanlandırmadı beni. Oradaki atmosfer kucaklamadı beni, en küçük bir kıvılcım hissettiremedi içimde. Dün oradaki CHP sahiplenemedi beni, ben de onu sahiplenemedim. Yabancıydık birbirimize. Aksine sinirlendirdi beni orada olup biten herşey...
Evden çıkıp meşhur Yedinci Cadde’ye doğru yürüdüm; cadde ana-baba günü gibiydi. Hepsi de aydınlık yüzlü, çağdaş görünümlü insanlardı. Aralarında pırıl-pırıl gençler çoğunluktaydı. Kolunda ay-yıldız döğmesi olan da vardı, Mustafa Kemal resimli tişört giymiş olan da... Aynı beni olduğu gibi bu gençleri de yanına çekememişti CHP ve Çankaya Belediyesi. Cezbedememişti o Atatürkçü gençleri, kucaklayamamıştı.
Aynaya bakın ne hale geldiğinizi görün, aslınıza dönün, halkın partisi olun
(Not: Bu yazı Çankaya Belediye Başkanına ve ChP Genel Merkezi’ne de gönderilmiştir.)
A.N.P.-BAHÇELİEVLER
HÜRRİYET - 31 Temmuz 2008