"Türban... özgürlük... laiklik... şeriat" üstüne "iç savaş ruhu" edinenleri birleştirecek, ki onlarca yıl hep birleştirmiştir, başka bir "üniversite ile özgürlük ve suç" meselesi sunayım.
Nasılsa diğer meselede, her kanattan, kanaatten fetva mercilerinin eline su dökemeyiz!
***
Öğrenci Hayrullah'ın 10 yıla...
Öğrenci Ferhat'ın 30 yıla...
Öğrenci Sedat'ın 56.5 yıla...
Öğrenci Muzaffer'in 76.5 yıla...
Öğrenci İhsan'ın 91.5 yıla...
Öğrenci Berat'ın 96.5 yıla...
Öğrenci Şenol'un 108 yıla kadar hapsi...
***
Bu Dicle Üniversitesi öğrencileri, bir ihbar üzerine, marketlere molotof kokteyli atmaktan tutuklandılar.
Yargı, bu suçu işleyip işlemediklerine, bu suçu onların işleyip işlemediğine karar verecek.
Ancak, "örgüt üyesi" olarak suçlanmak ve yukarıdaki cezalara müstahak görülmek için biliyorsunuz bunlar yetmeyebiliyor.
Mesela, Yasin Hayal Trabzon'da (Erhan Abisinin teşvikiyle yaptığını söylemişti) hamburgerciyi bombaladığında, yakalandığında, tutuklandığında, öyle kapsamlı bir suçtan mahkum olmamış, üstelik bir süre sonra tahliye dahi edilmişti. Dosyası Yargıtay'da masada bekleyip dururken hem de. O arada da...
Yukarıdaki öğrencilerin onca hapsi gerektiren "diğer suçları" da, Dicle Haber Ajansı'nın haberine göre, şöyle imiş:
- Evlerindeki kitaplar, CD'ler, dergiler...
- Üniversitede fidan dikilmesi eylemine katılmaları...
- Üniversitede çöplerin toplanması eylemine katılmaları...
- Hasankeyf'in sular altında kalmasına karşı Hasankeyf gezisine katılmaları...
- Gezide şarkılar eşliğinde halay çekmeleri...
***
Patlayıcı, yanıcı atmak elbette suçtur. Kanıtlanırsa.
Ama, bir "ön" yargı halimiz, "örgüt suçu" tesis etmek için, aslında suç olmayan yahut hafif suç olabilecek her şeyi de "büyük suç" kabul eder, kendimizi bildiğimizden beri. Ondan önce de elbette.
Bir eylem, fikrinizle, sözlerinizle, tavırlarınızla birleştirilir yahut onlara bir eylem, hatta "muhtemel eylem" isnat edilir; devletin ve toplumun mutabık olduğu önyargılarla değerlendirilerek, hak ettiğinden öte, orantısız ceza konusu haline geliverir.
"Afiş asma suçu" hafiftir; hatta suç dahi olmayabilir; ama "örgüt propagandası" na sokulursa, afişe misilleme siz asılmış kadar olursunuz. Misal, işkence askısına!
Biz de bu cezaları, "adam öldürdüler de ondan verildi" zannedip dururuz.
Binlerce genç kendi hayatlarını sarsmış olabilir ama binlerce gencin hayatı böyle de kararmıştır.
Eğitim hakları, hayat hakları, muhalefet hakları, protesto hakları, gençlik hakları, özgürlük hülyaları karartılmış, aslında fiilen işlemedikleri "terör suçu" onları birer katil, birer katliamcı gibi mahkum etmiştir.
Bunun için de yer yerinden oynamamıştır!
"Özgür laik üniversite" de, "türbana özgürlük" isteyenler de pek kılını kıpırdatmamıştır.
Üniversiteler...
(Piyasacı muhafazakâr hükümetin çoğaltmak istediği) Vakıf üniversiteleri zaten bir, iki istisna dışında, ya patronun şirketi gibi, ya uslu çocuk yuvası gibi veya ikisi birden.
(Hükümetin paralı yapmak istediği) Kamu üniversitesi ise, azıcık aykırı gençlere "düşman gibi" bakan, okuldan atan, cezalandıran yönetici zihniyetle dolu.
Türban konusunda kapışabilirler ama bu konularda hükümetle rektörlerin, muhafazakar demokratlıkla muhafazakar cumhuriyetçiliğin kadim büyük mutabakatı vardır zaten!
Umur TALU
SABAH - 12 Şubat 2008