ENVER AYSEVER / BİRGÜN
Tarihin kırılma noktaları vardır
Güzel günler göreceğini umut eden bir halkın çocukları için, giderek daha hüzünlü bir karanlığın altında eziliyor olmak acı veriyor. Tüm dünyada alıp başını giden iktisadi bunalım, bizim coğrafyamızda siyasi açmazlarla büyüyor. Görünen o ki; yakın gelecekte halının altına süpürdüğümüz sorunlar, bu karmaşa döneminde gün ışığına çıkacak. Toplumbilimin doğası, bu tür hallerde ciddi çatışmaların yaşanabileceğini söylüyor. Kimileri için bu çaresizlik hali, elbet bir fırsat! Sinsi, acımasız, haince bir fırsat…
KASIMPAŞALI OLMAK YETER Mİ?
Kasımpaşa’da gençliğini geçirmiş bir adamın, gün gelip ülke yöneteceğini düşünmek, ilk bakışta heyecan verici. Dahası; bir düşünce uğruna mapus yatmak kişiyi olgunlaştırır; halkından aldığı destek ve güvenle, dünyayı yönetenlerin suratına şamar atmak da, egemenlere boyun eğmeyen olmak da kitleleri harekete geçirir. Bir halk çocuğunun, seçkinler arasında sıyrılıp, başarı elde etmesini övmek olanaklıdır. Nitekim bu durumu büyük bir devrimci gösterge olarak sunanlar var. (Bakınız TARAF yazarı Yıldıray Oğur)
Bir kişiliğin ergin olabilmesi için, biçim ve öz arasında tutarlı bir ilişki bulunmasını beklemek hakkımız. Diyeceğim; yoksulluktan gelen, özel okullarda okumamış, sokakta savaşmış, zalime karşı direnen biri olmak önemlidir. Ama yetmez öyle kalmak gerekir!
Eğer gün gelip iktidar olduğunuzda, kavga verdikleriniz gibi davranırsanız; IMF’ye el açıp, halkınızın ürettiği değerleri özelleştirirseniz; ABD başkanının mihmandarı olmayı kabul edip, medeniyetler buluşması diye sunulan küresel zırvanın tarafı olursanız; yurttaşlarınızı azarlayıp, neoliberal politikaları acımasızca savunursanız; yanı başınızdaki halkların tepesinden bombalar yağarken, yatağınızda rahat uyuyabiliyorsanız; ötesi birilerinin yaşam biçimini değiştirmeye kalkışıp, yeni bir sermaye sınıfı oluşturuyorsanız, o kişiye devrimci değil, düzenin adamı derler… Ne ‘öteki’dir, ne ‘zenci’! Hele asla devrimci olamaz! Mazlumu oynamak, geçici iktidar sağlayabilir, ama mazlumu savunmak gerekince maske düşer…
Recep Tayyip Bey ve dostlarını doğuran tek kutuplu dünya iklimi, beraberinde ülkedeki tüm siyasi oluşumların pusulasının şaşmasına da neden oldu. Karşısında sözde İslamcı bir hareket bulan kimi solcu, milliyetçi güçler bir ittifak çerçevesinde buluştular. Militarist bir dil, farkında olmadan ırkçılaşan bir yaklaşımla muhalefet etme gayretine girdiler. Oysa iktisadi anlayışı olmayan bir ideolojinin yaşaması olanaklı değildi. Karşınızda kapitalizmin yarattığı bir siyasete, ‘ben daha iyi kapitalistim’ diyerek yanıt vermeye kalkınca, ortaya saçma bir durum çıktı. Biri küresel şirketlerin koynuna girerek iktidar olmayı başarıyor, diğeri devlet kapitalizmini savunarak muhalefet etmeye kalkıyordu. Neydi fark?
Ulusalcılık denen olgu yazık ki ölü doğmuş bir anlayıştır. Askere göz kırpan, iktisadi öneriler getirmeyen, ülkenin temel sorunlarına (Kürt ve Alevi örneğinde olduğu gibi) toptancı yaklaşan bu anlayış, en kötüsü korkular üzerine kuruludur. Tükendi.
Bizi diğerlerinde ayırt eden temel unsurlar vardır ve bunlara ulusalcılığın yanıtları muğlaktır; Ekmeğimizi nasıl bölüşeceğiz, bunu bilmek hakkımız. Yurt sevgisi yeterli gelecek mi, yüreklere sızmış milliyetçi ilkelliğin dinmesine?
Liberaller bu sözde İslamcı hareketle kol kola girerek nasıl tarihi bir yanılgıya düştüyse, kimi sosyalistlerin yolunu şaşırıp, milliyetçilerle kol kola giren ve adına ‘ulusalcı’ denen kanatta o kadar büyük bir hata içindedir. Toplumda karşılığı yoktur. Değişen dünya dengeleri sahici sosyalistleri işaret etmektedir!
TÜRKAN HOCA YA GELİNCE DURUN BAKALIM!
Elbet yukarıdaki değerlendirme, tüm Kemalistler yanılgılar içindedir diye yorumlanmamalı. Özellikle Cumhuriyet devriminin doğurduğu, yetiştirdiği bir büyük gövde vardır ki; zamanla sola doğru eğilim göstermiş ve eğer yolları darbelerle kesişmemiş olsaydı, Müslüman topraklardaki önemli bir devrimci hareket olmayı başaracaklardı. Bir diğer toptancı anlayış, liberallerin ‘Bütün Kemalistler cuntacıdır’ dayatmasıdır. Kemalizmin bir damarı ırkçılığa yakın, postal ilişkilerinden ötürü kirlenmiştir, doğru. Ama bu diğer aydınlanmacı, bilime, akla dayanan damarı bağlamaz ve etkilemez. Kantarın topuzu da burada kaçmıştır işte!
Türkan Saylan bu ülkenin gözbebeği olan bir aydındır. Geri kalmış ülkelerin temel sorunları eğer sağlık ve eğitimse, hocanın yaptığı katkının ve planın önemi ortaya hemen çıkar. Cüzzam gibi bir hastalığı bu topraklardan kazımıştır neredeyse. ÇYDD ile de, yoksulun, cahilin kapısından girmiş ve bir büyük eğitim seferberliği başlatmıştır. Öğreniyoruz ki, Kürt aileleriyle iletişim kurmak için bu dili öğrenmiştir. Soruyorum şimdi; böyle bir aydına, Kemaliste can kurban denmez mi?
Kendini bilmez kimi Kürt akademisyenlerin, ırkçı/şoven bir söylemle “Haydi Kızlar Okula” kampanyasını bir asimilasyon anlayışı olarak değerlendirdiğini, burada anımsatmak isterim. Diyeceğim; Türkan Hoca herkesi rahatsız eden bir aydın! “Ne şeriat ne darbe” dediği için, son Cumhuriyet Mitingi’nde konuşturulmayan hoca, niçin hedef alınıyordu sorusunun yanıtı açıktır aslında! Ülke, ya bir cemaatin eğitim anlayışıyla yetişen kuşaklara devir olacak ya da sorgulayan, aydın, bilimsel bilgiye inanan çocukların yetiştiği özgür bir cumhuriyet olacak! Esas kavga, gelecek tasarımına yöneliktir.
Ülkedeki tüm ilerici güçler Türkan Hoca’nın yanında durmalıdır!
ŞİMDİ NE OLACAK?
Toplum bu ağır havayı daha uzun süre taşıyamaz. Kimi liberal-solcular(!) bile son olanlardan sonra ‘pes’ dediler (Örnek Aydın Engin). Hızla ulusalcıktan uzaklaşan, sahici bir sol söylemle toplumun büyük kesimlerini bir araya getirme zamandır. Yoksulluk, acılar ortaklaştıkça, önümüze yeni bir seçenek doğar. Tarihin en büyük işsizlik oranına ulaşılan şu günlerde, 1 Mayıs fırsat bilinip, tüm emekçiler bir araya gelmelidir.
Unutmayın “Onlar umudun düşmanıdır.”
ENVER AYSEVER
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy27244 = 'enveraysever' + '@';
addy27244 = addy27244 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text27244 = 'enveraysever' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
27244 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
BİRGÜN - 15 Nisan 2009