Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Anadolu'da Alevi ve laiklere baskı olduğunu iddia eden "Din ve Muhafazakarlık Ekseninde Ötekileştirilenler" araştırmasının Türkiye'nin gerçeklerini yansıtmadığını söyledi: "Münferit örnekleri peşpeşe sıralarsak yanlış bir Türkiye resmi çizmiş oluruz."
Açık Toplum Enstitüsü ve Boğaziçi Üniversitesi'nin desteğiyle yapılan "Türkiye'de Farklı Olmak, Din ve Muhafazakarlık Ekseninde Ötekileştirilenler" araştırmasını değerlendiren Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, "Münferit örnekleri peşpeşe sıralayarak Türkiye resmini yanlış çizersek ve kamuoyuna 'bak Türkiye nereye gidiyor' mesajı vermeye kalkarsak, bu inandırıcı olmaz ve milletimize karşı haksızlık olur" dedi. Prof. Dr. Binnaz Toprak başkanlığında yapılan araştırmada Anadolu'da Alevilere ve laiklere baskı olduğu olduğu iddia edilmiş, iddialar günlerce tartışılmıştı.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Türkiye'deki sosyal hayatı ve ilişkileri en iyi bilebilecek kurum olduğuna dikkat çeken Bardakoğlu şunları söyledi:
EN UÇ NOKTADA BİLE VARIZ
"Ben şahısları veya belli bir araştırmayı hedef almaksızın görüş bildirmek isterim. Türkiye'de 100 bin civarında personeli olan ve Türkiye'nin en uç noktasında görevlisi olan tek kurum biziz. Dolayısıyla Türkiye'deki dini ve sosyal hayatı, sosyal ilişkileri en iyi izleyen kurumlardan biriyiz. Türkiye dün kurulmuş bir çadır devleti değil. Bu topraklarda asırlardır farklı dine ve etnik kökenlere mensup insanlar bir arada yaşadı. Böyle olduğu için de 'şu şekilde inananlar ötekilere baskı yapıyor' gibi Türkiye'nin resmini genelleme yaparak farklı göstermenin bizim gerçeklerimize oturmadığı kanaatindeyim."
ARADIĞIMIZI BULABİLİRİZ
"Bir imamın, öğretmenin veya polisin yanlış, çirkin bir davranışını gördüğümüz vakit üzülürüz ama Türkiye'nin 70 milyon olduğunu unutmayalım. Çocuğuna baskı yapan anne-baba örneğini binlerce bulabiliriz. İbadetinin, dininin herhangi bir gereğini yerine getirmek istediği halde getiremeyen insan örneği bulabiliriz. Herhangi bir dini vecibeyi yerine getirmediği için kınanan insan örneği de bulabiliriz. Toplumun genel akışını, tavrını yansıtmaya özen göstermeliyiz. Birbirinin aynısı 50-100 örnek peşpeşe sıralayarak genel bir Türkiye resmi çizmeye kalkarsak bunun yanıltıcı olduğunu çok kolay farkederiz."
TÜRKİYE'YE HAKSIZLIK OLUR
"Ben siyasi tartışmaların alevlendiği, siyasi çekişmelerin ve kamuoyu oluşturma arzularının öne çıktığı dönemlerde bu tür araştırmaların çok sağlıklı şekilde kullanılmadığı, farklı amaçlar için çok alelacele kullanıldığını söyleyebilirim. Araştırmalar kendine göre bilimsel yöntemle yapılmış olabilir. Türkiye'de Alevi olduğu için incitilen, rencide edilen, dışlanan insan olabilir. Hiç böyle örneğimiz yoktur diyemeyiz. Bunların olmaması gerektiğini, yanlış olduğunu hep söylüyoruz. Fakat bu münferit örnekleri peşpeşe sıralayarak da Türkiye resmini yanlış çizersek ve kamuoyuna 'bak Türkiye nereye gidiyor' mesajı vermeye kalkarsak, bu inandırıcı olmaz ve milletimize karşı haksızlık olur."
Baskılara beraber karşı çıkalım
İnancı, düşüncesi, hayat tarzı, giyim kuşamı sebebiyle bir insan kem göze, incitici bir davranışa maruz kalırsa buna hep birlikte karşı çıkalım. Baskı hangi yönden gelirse gelsin karşı çıkmalıyız. Bu konuda ilkesel olmak zorundayız. O zaman her türlü baskıyı, dayatmayı, hak engellemesini birlikte kınarız ve ortak bir bilinç oluşur.
Ben toplumun buluşma noktasının özgürlükler olduğu kanaatindeyim. Baskı, dayatma ile insanları birarada tutmak yerine, insanlara birey olma bilincini aşılayarak, bilgilendirerek, özgürlükleri genişleterek barışı, huzuru sağlayabiliriz.
Dizilerdeki aileler marjinal ve sahte
Bardakoğlu, televizyon dizilerindeki hayatların Türkiye gerçekleriyle örtüşmediğini söyledi: "Bugün medya ciddi bir algı yanılmasına yol açıyor. Televizyon dizilerinde ve medyada aile hayatının normal akışını değil de aldatmaları, kötü modelleri, sahte hayatları, sofrasında içkisi eksik olmayan, ayakkabı ile eve giren, çocuklarının özel hayatlarına hiç karışmayan anne-babaları, serbestçe ilişkileri, evlilik dışı birlikteliği tabii olarak karşılayan yaklaşımları, toplumda marjinal sayılabilecek hayat tarzlarını görüyoruz. Bu aslında bir geniş kitlede 'algı yanılmasına' yol açıyor. Toplumun hep böyle olduğu, bunun da normal durum olduğu zannedilmeye başlanıyor. Toplumda böyle aileler ve hayatlar olabilir. Bu onların özgürlük alanıdır. Ama toplumun kahir ekseriyetinin yaşadığı, izlediği hayat ve aile çizgisinin bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Belki de programların izlenebilmesi, dikkat çekmesi için belli bir sıradanlıktan kurtulması gerektiği düşünülüyor. Peki diğer olumsuz sonuçlar da düşünülüyor mu? Yanlış, bize uygun olmayan hayat tarzları giderek sıradanlaşıyor ve herkesin normal karşıladığı hayat tarzları haline gelmeye başlıyor.
ASLIHAN ALTAY KARATAŞ ANKARA
YENİ ŞAFAK - 31.12.2008