Şükrü KÜÇÜKŞAHİN / Hürriyet
HÜKÜMETİN aynı sürece denk düşen “demokratikleşme”, “Alevi”, “Ermenistan” başlıkları altında toplayabileceğimiz üç açılımının etkileyeceği en önemli alanlardan biri de eğitim olacak.
Peki, bu açılımlarda Milli Eğitim Bakanlığı nasıl bir politika izleyecek?
Bakan Nimet Çubukçu ile yaptığım sohbetten edindiğim izlenimleri aktararak soruya yanıt vermeye çalışacağım.
En çok merak edilen konu Kürtçe eğitim tartışmaları.
Böyle bir uygulamaya devlet okullarında gitmek söz konusu olamaz; bunun yaratacağı sorunlar büyük ve dünyada da örneği yok.
Özel okullarda Kürtçe eğitim ise ayrı bir tartışma konusu yapılabilir; ancak böyle bir karar alınırsa da o zaman ortaya öğretmen sorunu çıkacak.
Öğretmeni yetiştiren kurumlar üniversiteler ve de unutmamak gerekir ki bu da yıllar süren bir ön çalışmayı zorunlu kılar.
ALEVİLİK YENİDEN YAZILACAK
Bakanlık Alevi çalıştaylarını çok önemsiyor ve yakın takibe aldı; çalıştaylar bittiğinde ders kitaplarındaki Alevilik bölümleri yeniden yazılacak.
Gelecek yılki ders kitaplarına yetişecek bu değişiklikte temel bakış şu olacak:
“Önemli olan Alevilerin kendilerini nasıl ifade edip, nasıl anlatmak istediğidir. Yeni yazımda hedef bu anlayışı gerçekleştirmek.”
Ermeniler de dahil azınlık okullarıyla ilgili bakanlığın kararları, bu cemaatler üzerinde memnuniyet yaratmış durumda.
Öğrencisi olmayan okullara, sırf eğitime açık tutulması amacıyla, Türk müdür yardımcısı atanması uygulamasına son verilmesinden söz ediyorum.
Bakanlığın bu kararı azınlık vakıflarını çok rahatlatacak; çünkü sözkonusu okul binaları yüz milyonlarca dolar gelir yaratacak kıymette görünüyor.
Bakanlık, Ruhban Okulu’nu yarın eğitime açacak şekilde hazırlıklı; ancak Yunanistan, Türk azınlıkla ilgili bir adım atmadan kimse, Türkiye’nin bu okulu açmasını beklemesin.
Dışişleri Bakanlığı takipte, Yunanistan adım atarsa okul hemen açılacak.
Bakanlığın üç açılım ilgili politikası bu kadar da değil; belki de şimdiye kadar sıraladıklarımdan daha önemli bir karar söz konusu:
Sayıları 210 bini bulan öğretmenlerin, bu konularda yetkin, objektif, konuları kendi kişisel bakışlarından uzak ve doğruları anlatabilir hale getirilmeleri.
Bu amaçla yaygın bir hizmet içi eğitim çalışması yapılacak.
Örnek mi; Kürt, Alevi veya azınlıklara bakış... Az da olsa kimilerinin bu üç kesime yönelik bazı yanlış bakışları olduğu bir gerçek. Bu noktada önemli olan iki nokta var.
Birincisi bu bakışı değiştirmek, ikincisi bu bakışı sürdüren olsa dahi, bunu eğitimde dillendirmesinin önünü “kesinlikle” kesmek.
ÖĞRETMEN SEÇİMİ
Öğretmen konusuna girince kalite sorunu da gündeme geliyor.
Malum öğretmenler de kamuya alınacak herkesle aynı KPSS sınavına giriyor.
Yani Türkçe, fizik, beden eğitim öğretmeni de aynı tür soruları yanıtlıyor. ÖSYM’nin yaptığı KPSS’nin, bilgi ölçen, objektif ve adil olduğu kesin; ama ya öğretme yeteneği, kendi alanındaki bilgi düzeyi ve değerlendirme yeteneği?
En azından öğretmenleri ayrı bir KPSS’ye sokmak, bu KPSS’yi hiç değilse yakın branşlar temelinde birkaç bölüme ayırmak mümkün mü, diye düşünülüyor. ÖSYM’nin mevcut yükünün büyüklüğü ve ciddi maliyet sorunu aşılırsa, evet.
Şükrü KÜÇÜKŞAHİN
Hürriyet - 03.09.2009