Metin Münir / Milliyet
(...) Sünni Türkler bu ülkenin gerçek sahibi addediyorlar kendilerini. Rejimin bekçileri onlardır. Ülkenin kremasını onlar yiyor. Bal tutup parmağını yalayanlar da onlardır....
Türkiye Türklerin değildir. Türkiye Türklerindir. Kürtlerindir. Alevilerindir. Sünnilerindir. Lazlarındır. Yahudilerindir. Rumlarındır. Ermenilerindir. Boşnaklarındır. Çerkezlerindir. Çeçenlerindir. Abazalarındır. Süryanilerindir. Azerilerindir. Araplarındır. Arnavutlarındır. Dağıstanlılarındır.
İmparatorluk yıkılırken ve yıkıldıktan sonra Türkiye’de yaşayan veya oraya sığınan ve sığınmaya devam eden Osmanlıların torunlarınındır Türkiye.
Herkes eşittir. Herkesin önü açıktır. Herkes aynı fırsatlara sahiptir. Kimse hor görülmez. İstediği tanrıya dua eder veya hiçbir tanrıya dua etmez. İstediği peygambere inanır, azize mum yakar.
Herkes orgeneral olabilir. MİT başkanlığına yükselebilir. Emniyet genel müdürü olabilir. Dev baraj, otoyol ihalesi alabilir.
Doğru mu yanlış mı?
Yanlış, tabii.
Yanlış olduğuna göre ne Kürt açılımı vardır ne de, olsa bile, laftan ileri gidebilir.
Rejimin bekçileri!
Sünni Türkler bu ülkenin gerçek sahibi addediyorlar kendilerini. Rejimin bekçileri onlardır. Ülkenin kremasını onlar yiyor. Bal tutup parmağını yalayanlar da onlardır.
Diğerleri, Kürtler ve Aleviler, onların verdiğiyle yetinmek zorunda.
Diğer diğerleri, yani Rumlar, Ermeniler, Museviler -Kaç tane bıraktık onlardan?- daha da kötü durumda. Onlar Osmanlı’nın azınlıklara gösterdiği kibirli hoşgörünün sınırındaki göçmen kamplarında yaşamak zorundadırlar.
Osmanlı kendini yönetici, yani üstün; onları yönetilen, yani ikinci sınıf olarak görüyordu. Biz de.
Sorun da çözüm de kafalarımızdadır.
Hükümetin yeni Kürt açılımından, eğer buna açılım denebilirse, özlü bir şey çıkmayacak. “Bir gıdım daha verme” operasyonundan ileri gidemez.
Çünkü ülkemizdeki yönetim kadrosunda, hâlâ, aynen Osmanlılarda olduğu gibi, “Ben senden üstünüm, sen benim verdiğimle yetinmek durumundasın” anlayışı hâkim.
Lafta eşitlik
Herkes lafta eşittir.
Hükümet bir ara Alevi açılımına da kalkışmıştı. O girişim yarıda kaldı. Alevi açılımını terk eden hükümet ondan çok daha zor ve hassas olan Kürt konusunda ne yapabilir? Fazla bir şey yapamaz.
Heybeli’deki ruhban okulunu açacak cesarete bile sahip olmayan hükümet ne Kürt açılımı yapacak?
Azerbaycan dişlerini gösterir göstermez hükümet Türkiye-Ermenistan hududunu açmaktan vazgeçti. Abdullah Öcalan’ın zindanının kilidini mi açacak?
Türkiye’nin 1923’te üzerine inşa edildiği etnik formül, Osmanlı’dan devraldığımız kompleksler, katı Sünnilik, bir türlü demokrasiyi özümseyememe... Bunlar Ankara’daki kifayetsiz yönetici elitin aşmaya muktedir olmadığı bir dağdır.
Ve bu hâlâ, cevabı belli olmayan bir muammadır: Türkiye Kürt sorununu mu çözecek, Kürt sorunu Türkiye’yi mi?
Metin Münir
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy45284 = 'mmunir' + '@';
addy45284 = addy45284 + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text45284 = 'mmunir' + '@' + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
45284 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Milliyet - 8 Ağustos 2009