Dünkü gözaltılar duyulunca ilk gelen tepkilerden birisi AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir beyden çıktı: “Yargının işine karışmayalım” dedi Dengir bey.
Hemen her gün Anayasa Mahkemesi’nde görülen AKP davası konusunda görüş bildiren, ‘Kapatırsanız bedelini ödersiniz’ diye aba üstünden sopa gösteren Avrupa Birliği yetkilileri ‘Ergenekon soruşturması hakkında bir şey diyecek mi’ diye bekledim, tıs yok!
Henüz iddianame hazırlanmadığı için daha önceki ‘Ergenekoncuların’ ne ile suçlandıklarını bilmiyoruz. Ama gözaltılar devam ediyor! Yazarlar, işadamları, emekli generaller...
Ne yapmışlar? Adam mı dolandırmışlar?
Denizi doldurup üzerine otel mi dikmişler?
İşkenceyle adam mı öldürmüşler? Bir gecede köşeyi mi dönmüşler?
İnsanları otellere doldurup yakmışlar mı? Sokaklarda ‘Benim dinimden değil’ diye adam mı kesmişler?
Görülen bir davaya etki etmeye kalkışmamalıyız. Ama karışmamak için en azından o davanın neye ait olduğunu, insanların ne ile suçlandığını bilmeniz gerekmez mi?
‘Ergenekon’ davası adı verilen olay çerçevesinde tutuklanan ve gözaltına alınanları aynı kefeye koymakta zorlanıyorum. İddiaları ve kanıtları duymak hepimizin hakkıdır, diye düşünüyorum.
Ve gene o dehşetli olayın, Madımak’ın yıldönümü.
Gündelik faşizmin bilinçaltından bilincimize tırmandığı gün.
‘Efendim, olmuş bir kaza, durmadan ısıtıp ısıtıp ortaya getirmeyelim’ diyenler var. Bence Madımak olayını ve benzerlerini bıkıp usanmadan tekrar tekrar gündeme getirmeliyiz. Günlük yaşamımızdaki faşizmle tanışmalıyız, hesaplaşmalıyız, onu ortadan kaldırmak, en azından etkisini azaltmak için çabalamalıyız.
‘Faşizm’ (otoriterlik) en yaygın ideolojilerden veya siyasal tavır alışlardan birisidir. Bazen sağcı, ulusçu, militarist bir biçime bürünür, bazen solcu, Marksist eşitlikçi bir kılığa girer, bazen de dincidir, şeriatçıdır, Allah adına kılıç sallar, insan yakar!
Ama hangi kisveye bürünürse bürünsün, gizil faşizm, demokrasinin en büyük düşmanıdır.
Yalnız Madımak olayı değil, Maraş katliamı, rahip cinayetleri, Sabancı suikastı, misyoner cinayetleri, Hrant Dink cinayeti, devletin işkence yapabileceğini kabul eden yüzde 51’imiz, karısına dayak atan erkek çoğunluğumuz, bütün dünyayı potansiyel düşman gören halkımız...
Hepsinde ‘gizil faşizmin’ imzası var.
Anayasayı yenileseniz, Anayasa Mahkemesi’ni, Yargıtay’ı, Danıştay’ı kapatsanız, AKP’yi kapatsanız veya kapatmasanız, gene de değişmeyecek olan bir faşizm türüdür bu.
Eğitimle, kültürle, toplumsal yapılanmayla, kuşkuculukla, zihinsel özgürlükle, çoğulculukla ilgili bir faşizm türü. Yani sorun askerlerin veya dincilerin iktidarı ele geçirmesinden ibaret değil. Daha derinlere giden bir faşizan yanımız var. Çocukların eğitiminde başlayıp, mezara kadar peşimizi bırakmayan.
Türker ALKAN
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy90630 = 'talkan' + '@';
addy90630 = addy90630 + 'media' + '.' + 'ankara' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';
var addy_text90630 = 'talkan' + '@' + 'media' + '.' + 'ankara' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';
( '' );
90630 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
RADİKAL - 2 Temmuz 2008