ÖNCE düşlerindeki İslam nizamını adım adım getirmek isteyen Başbakan’ın çelişkilerine göz atalım.
Başbakan Erdoğan, partisinin Üsküdar Kadın Kolları Kongresi’nde konuşuyor:
"Başı örtülü olan laik olamaz mı? Niye laik olmasın?"
Arkasından da şöyle diyor:
"Her zaman söylediğimiz bir şey var. Altını çizerek yine söylüyorum. Kişi laik olmaz, devlet laik olur."
Başbakan’a göre Müslüman bir insan laik olmaz.
Bu mantığa göre Başbakan’ın ikinci cümlesi, birinci ile çelişiyor.
Müslüman bir insan laik olmazsa, "Başımı inancım gereği örtüyorum" diyen kişi nasıl laik olabilir?
Devam ediyor Başbakan incilerine:
"Türkiye’de toplumsal mutabakat var ama, kurumsal mutabakat yok. Sorun da zaten burada."
Başbakan bu sorunu da kurumları hizaya getirerek halletmeye çalışıyor.
Anayasa’nın laiklik ilkesinin, yargı kararlarının yanından dolaşarak şimdilik sadece üniversitelerde türban sorununu aşmayı, ilk fırsatta da imam hatiplilerin istedikleri fakültelere girmelerini sağlamayı amaçlıyor.
Sonra sıra ortaöğretime ve ilköğretime gelecek.
Arkasından da kamusal alanlara ve orada hizmet verenlere...
Zaten TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi, AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna baklayı ağzından kaçırıverdi:
"İnşallah hedefimiz kamu hizmetlerinde de, yani kamu hizmeti veren personelde de türbanı serbest hale getirmektir."
* * *
Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Leyla Şahin’in başvurusu üzerine aldığı kararın özü, üniversitelerde laiklik ilkesinin ve bu kurumların laiklik niteliğinin korunması amacına dayanmaktadır.
Devlet ancak kamusal alanları dinsel etkilere, baskılara karşı koruyarak din ve inanç eşitliğini sağlayabilir.
Siz üniversitelerde, ilköğretimde, ortaöğretimde ve kamusal alanda türbanı serbest bırakırsanız bireylerin din ve inançlarına bakmaksızın eşitliği sağlayamazsınız.
Okullarda serbest bırakılan türban, başı açık öğrenciler üzerinde baskı oluşturur.
Kamuda çalışan türbanlı memur da diğer dinlere bağlı kişiler üzerinde olumsuz etki yaratabilir.
* * *
AKP, Prof. Ergun Özbudun ve ekibine sivil, özgürlükçü, birey haklarını öne alan yeni bir anayasa ısmarladı.
Prof. Özbudun ve ekibinin hazırladığı, türbana da serbestlik öneren anayasa taslağı AKP hukukçuları tarafından yeniden şekillendirildi.
Ancak, AKP bu anayasayı beklemeden MHP ile anlaşarak türban konusunda apar topar ilk adımı attı.
Bu girişim anayasa taslağını hazırlayan Prof. Özbudun’u bile telaşlandırdı.
Tehlikeyi gören Prof. Özbudun, AKP’yi uyarma gereğini duydu. "Hiçbir hürriyet sınırsız değildir. Kamu düzeni, inkılap kanunları, genel ahlak, veya başkalarının hürriyetlerini ihlal etmemek şartı gibi sınırlar koyun" dedi.
Prof. Özbudun başına gelecekleri biliyor olmalı.
Onun için yana yakıla Başbakan’a koştu "Aman yapmayın" dedi.
İyi güzel de atı alan Üsküdar’ı çoktaan geçti.
AKP, laik düzeni dilim dilim doğramaya başladı.
Bu tehlikeli gidişte rolü olanlar bundan sonra ne yaparlarsa yapsınlar bu günahtan kurtulamazlar.
Tufan TÜRENÇ
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy29903 = 'tturenc' + '@';
addy29903 = addy29903 + 'hurriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text29903 = 'tturenc' + '@' + 'hurriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
29903 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
HÜRRİYET - 28 Ocak 2008