Yeni Sivas’lar yaşamamak; kana, gözyaşına batmamak için sürekli uğraş verelim derim
Elime, Kemal Özer’in Yordam’dan çıkan şiir betiğini aldığımda, o ana dek uzaktan duyumsadığım yanık kokularını daha bir algılamaya başladımdı.
Bu koku önce 2 Temmuz 93 Sivası’ndan, sonra da bin yılın ötesinden geliyordu burnuma. 93’te Sıvas, “etleri softa çimdikleriyle oyulan”, kırbaçlanan, kolları, bacakları kesilerek asılan, boynu vurulan, sonra yakılarak külleri havada rüzgâra savrulan Hallac-ı Mansur’un dünyasından daha beter yandı, kavruldu. Devrimi güzellemek isteyenlerin kazanımlarıydı soldurulmak istenen.
Bu olayın anlam ve derecesi, varlık ve yokluğumuz derekesinde büyüktür. Emperyalizmin, onun kışkırtıcı çalışmalarının, başlangıçtan beri, ikilik yaratarak kızıştırmalarından çıkan, bir başka sonucuydu.
Bu olayın anlam ve derecesi, varlık ve yokluğumuz derekesinde büyüktür. Emperyalizmin, onun kışkırtıcı çalışmalarının, başlangıçtan beri, ikilik yaratarak kızıştırmalarından çıkan, bir başka sonucuydu.
‘Yüzleşmek gerekiyor’
Karşı devrimciliğin eylem alanıyla, Cumhuriyet yönetiminin ilk eylem alanı, aynı yerde karşı karşıya getirildi. Yirmilerde halk yönetiminin temellerinin atıldığı ve tarihsel önem taşıyan bu kentte bir toplu kırım gerçekleştirildi. Sorumluları kimdir? Bilinesidir. Yüzleşmemiz gerekiyor oysa ki.
İnsanlık tarihine baktığımızda, haksızlıklara başeğmeyerek susmayanların türlü şekilde öldürülmeleriyle başlayan kanlı süreç, bizde, geriye dönüş özlemciliğinin Mansur’un külleri, Nesimi’nin derisi, Pir Sultan’ın ve Bedrettin’in kelleleri, Kubilay’ın kesilmiş başıyla şahlanan, 1 Mayıs 77’de, K.Maraş’ta, Çorum’da olanlarla beslenerek gelmesidir. Onların bu tip eylemlerde bulunmaları eski zihniyetleri olup yönetsel erkin de unutturmak isteği ya da olaylara seyirci kalması gibi bir sorunsal vardır tarihimizde.
“Temmuz İçin Yaralı Semah”ı okurken bu “Yangın Şiirleri” betiğinin, biçiminden biçemine olan süreçte, kullanılan kâğıt rengi, hazırlanan iç tasarım (Savaş Çekiç), şairinin seçtiği sözcük ve sözcelemler, imgesel durum, söyleyişteki tutumluluktan doğan dokunduruculuğun gücü algılanır. Çekilen tinsel ve bedensel acıların kendinden çok başkalarıyla olan ilişkisinde, adaletsizliğin ve kıyıcılığın yarattığı etkinin toplamı olan mağdurluk işlenmiştir. Zaman denilen anlar toplamının devrimci kalkışması ve onun dolayımında geliştirilip oluşturulmuş yapıtın, halkın huzuruna çıkartılmasının seçikleştirilmiş oluşumudur bu yanık et kokusu.
Bu şiir betiği Temmuz’un (hareket ve doğurganlık tanrısı - tanrıça) döl yatağını kurutmaya çalışanlara, toprağına ateşlerle, dumanla bir zehir akıtmaya yeltenenlere karşı sanatsal savunuyu ortaya koyup unutturmamak adına ayakta tutmaya odaklanmıştır.
‘Onlar ölmediler’
A. Bezirci, M. Altıok, B. Aysan, U. Kaynar, N. Çimen, Hasret, Muhlis, Edibe, Gülender ve diğer cangilleri Özer’in şiirlerinde ve ozan sorumluluğuyla can buluyor yenileyin!
Onlar ölmediler, kendi ürünlerinde de yaşıyorlar yazdıklarıyla ve daha alevler içerisinde semah dönüyorlar, insanın tükenmezliği, evrenin sonsuzluğu, el almak ve emeğin hakkı için döne döne yürüyorlar.
Şairinin: O RESME BİR DAHA BAKILIRSA
Ucu göğe dayalı
bir merdivendi zaman
beklediler basamaklarında
çıkmadı hiçbiri yukarı
beklediler kaygıları suskun
sona ermişti de konuşmaları
birkaç sözcüktüler geride kalan
birbirinden ayrılarak her biri
dağılmışlardı basamaklara
ellerinde bekleyişin önlemi
dediği gibi.
Yeni Sıvas’lar yaşamamak; kana, gözyaşına batmamak için sürekli uğraş verelim derim.
MÜSLİM ÇELİK
CUMHURİYET - 6 Temmuz 2008