Turan Eser
Bu kez Alevi ayrımcılığının ve Alevilere yönelik nefret söyleminin adresi Star Televizyonu ve Mehmet Ali Erbil’in Çarkıfelek programı. Bir kez daha Alevilere karşı beslenmiş karanlık önyargı ve nefret söylemi. Kim suçlu? Mehmet Ali Erbil mi?
Türkiye’de sadece raflarda ve Internet sayfalarında yazılı olarak kalmış, fakat uygulamada özlemini duyduğumuz, basın sorumluluğu, görevleri ve hakları aksi yönde yol alıyor. Basın ilkeleri “Başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerini ve inançlarını (veya inançsızlığını) doğrudan saldırı konusu yapamaz” der. .
Asırlardır bilinçli bir şekilde süregelen “mum söndü” iftirasına karşı, Alevilerin haklı tepkilerine maalesef kulak verilmedi. Bu kavramlara yüklenen iftiralar ve rencide edici içeriklerle, Aleviler, horlanmanın ve aşağılanmanın en soğuk yüzünü yaşıyorlar. Gerek “mum söndü” gerekse başka türden üretilmiş iftiralar, ülkemizde, farklı kültürlerin ve kimliklerin bir arada yaşama istencini tehdit etmekte ve barış ortamını zedelemeye devam etmektedir.
Alevilerde “mum söndürmek” diye bir kavram yoktur. Alevi Erkanı bu türden olumsuz kavramları dışlar. Bir ibadet şekli olarak Cem’de “çerağ dinlendirmek” vardır. Alevilerde “ölmek” diye söz de yoktur. “Hakka yürümek” vardır.
Cemlerde çerağın yakılmasını “çerağ uyandırma” yakılan çerağın ise parmakla söndürme durumuna ise “çerağ dinlendirme” denir. Osmanlı döneminin Şeyhülislamları ve Alevi düşmanı zihniyet tarafından ortaya atılmış, ibadetin bir parçası olan “çerağ dinlendirme” ritüelini, “mum söndürüyorlar” gibi bu karanlık iftiraya dönüştürüp, beyinleri asırladır önyargılarla derinden işgal etmiş olacak ki, 21. yüzyıl Türkiye’si halen 16. yüzyılın karanlık iftirasını yaşatabiliyor.
Suçlu Kim ? Kişi mi Yoksa Tahakküm Mekanizması Kuran Zihniyet mi ?
Alevilere, Gayri Müslimlere, Çingenelere, kısaca egemen resmi kimlik dışında kalan farklı kimliklere yönelik, geçmişten bugüne kadar çok suçlu insan ve çevre ismi sayabiliriz. Bunlarla sınırlı bir mücadele yürütebiliriz. Peki bu çözüm mü? Hayır, çünkü ayrımcılık, karalama, ötekileştirme, itibarsızlaştırma, iftira ve nefret söylemi üreten güçlü bir zihniyet ve tahakküm mekanizması vardır. Bu zihniyet bir çok alanda örgütlü. Devlet olarak, ideolojik ve dinsel akım olarak kendisini farklı olan üzerinde tahakküm kurmak için örgütlüyor.
Mehmet Ali Erbil, Güner Ümit ve benzerleri bu zihniyetin ürünüdür. Mehmet Ali Erbil’ler bu ülkenin devlet müfredatının mezunudur. Öğrencilerin farklı olan eşit gözle bakma tavrı hem mahallede, hem de devlet dersinde öldürülmüştür. Tekelleşmiş ve tektipleştiren milli eğitimin zorunlu din dersinde farklı inançları, milli güvenlik dersinde farklı etnik kimlikleri, tarih dersinde de herkesi öteki görmüş öğrencinin insan odaklı ve eşitlikçi yetişmesi engellenmiştir.
Köklü Çözüm Olmazsa Ayrımcılık Kısır Döngüsü Devam Edecektir.
Dün Osmanlıda medreselerinde ve saraylarında öldürüldüğü gibi. İşte bu nedenle dün Şeyhülislam fetva vererek onbinlerce Kızılbaşı katlettirdi. Zihinleri işgal eden bu ayrımcı zehir ki, bugün varlık vergisi uygulandı. 6.7 Eylül, Maraş, Madımak, Çorum, Dersim, Selendi vahşetleri yaşandı. Bu zihniyetin ve tahakküm mekanizmasının ürünü olan Mehmet Ali Erbil halen bu ülkedeki değişim umudumuzu söndürmeye devam ediyorsa, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’nın referandum sürecindeki Alevi ayrımcılığı sözlerinden cesaret aldığındandır. Çünkü bir ülke başbakanı Alevileri hedef gösterirse, Mehmet Ali Erbiler nefret söylemine sığınır.
Oysa ülkemizde farklı kültürlerden yurttaşlar arasında ayrımcılığı önlemek, eşit koşullarda bir arada ve barış içinde yaşamasını sağlanmak için, iftira ve önyargı üreten odaklara karşı mücadele etmek gerekir. Toplumda düşmanlıklar yerine dostluk ve birlik bağlarını geliştirmek, güçlendirmek gerekir.
Eğer inanca dayalı ayrımcılık ve nefret söyleminin, tarih anlayışımıza, siyasal kültürümüze, ülke yönetim anlayışımıza, eğitim sistemimize ve mahallemize bulaşmış kronik bir hastalık olduğu kabul etmez ve bu hastalığa köklü bir tedavi önermezsek, Mehmet Ali Erbil ve Güner Ümit semptomlarıyla daha çok karışılacağız demektir.
Aslında Çözüm de Bellidir.
*İnsan onuruna, hak ve özgürlüklerine saygıda suç işlemiş olan STAR TV, Çarkı Felek programını derhal yayından kaldırmalı, Alevilerden ve Türkiye’den resmen TV’de özür dilenmelidir. Çarkı programın yayın saatlerini bir ay boyunca Alevi Sivil Toplum Örgütlerinin kendilerini anlatmasına olanak sunmalıdır.
* İnançsal, etnik, ulusal kökene, dine, cinsel yönelime, engellilik durumuna yönelik ayrımcılığa, önyargılara ve nefret söylemine karşı eğitimin tekçi kültür ve ayrımcı dili yerine çok kültürlü ve çok dilli eğitim imkanı yaratılmalıdır.
* İnançsal, etnik, ulusal kökene, dine, cinsel yönelime, engellilik durumuna bakılmaksızın herkese eşit haklar verilmeli ve uygulanmalıdır.
* İnsan hakları dersi konulmalı ve zorunlu olmalıdır.
* Ayrımcılık ve nefret söylemini besleyen her türden kamusal düzenlemeler, metinler, yasalar temizlenmeli ve tek tipçi siyaset ve diyanet diline karşı açıktan mücadele verilmelidir. Ayrımcılık ve nefret söylemi suç olarak değerlendirmelidir.
* Toplumun düşünce dünyasını ve algılarını şekillendirmekte bir güç haline medya kuruluşlarının, nefret söylemine, ayrımcılığa ve karanlık önyargılara kucak açmaması sağlanmalıdır.
* Medya üzerinde toplumun kutuplaştırmak, önyargıları beslemek yerine, farklı kültürlerin tanışmasını, karşılıklı olarak birbirini anlamasını, saygıya ve eşitliğe dayalı kültürler arası diyaloga platforma sunmalıdır.
* Farklı kültürel kimliklerin anayasal güvence altında, kendi kimlikleriyle özgür ve eşit şekilde yaşamasının koşulları ve zeminleri ŞİMDİ yaratılmalıdır. Çünkü Aleviler ve diğer kültürel kimliklerin hak ve taleplerinin ertelenmesi gibi bir siyasal lüks olamaz ve kabul edilemez.
Turan Eser
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy3392 = 'turaneser' + '@';
addy3392 = addy3392 + 'gmail' + '.' + 'com';
var addy_text3392 = 'turaneser' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';
( '' );
3392 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Alevihaber.com - 7 Ekim 2010