Salı günü Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ndeki (ODTÜ) yürüyüşte Doğan Haber Ajansı'ndan Fevzi Kızılkoyun'un çektiği fotoğraf, son günlerde ifadede zorluk çektiğim bir duygumu çok iyi anlatıyordu. Üzerinde 'Özgürlükçüyüz ama salak değiliz!' yazılı bir pankartı taşıyan fesli bir genç vardı fotoğrafta.
Bu cümledeki 'Özgürlükçüyüz' kelimesi, ODTÜ'lü gençlerin üniversiteye istedikleri giysiyle gelinebilmesi görüşünde olduklarını ilan ediyordu. Anlaşılan, onlar kız arkadaşlarının giysilerine ve başlarını örtmelerine karışılmaması ilkesini bir kez daha açıklayarak söze başlamak istemişlerdi.
Yanlış anlaşılmasını istemiyorlardı, özgürlüğe bağlılıklarını teyit ediyorlar ve 'Ama' diyorlardı.
Pankartı taşıyan gencin başındaki fes de, özgürlük anlayışına gönderme yapıyor, üniversitede giyim özgürlüğünün sınırsızlığına işaret ediyordu.
'Özgürlükçüyüz'ün arkasından gelen 'ama salak değiliz' tümleci iki aydan beri sahnelenen bir oyunun adıydı: Salak değiliz.
'Salak' kelimesinin 'saf, kolaylıkla aldatılabilen' anlamında kullanıldığını sanıyorum. Biz özgürlükçüyüz ama kolayca aldatılabilen, ne yapılmak istendiğini anlamayacak insanlar da değiliz deniliyordu.
'Özgürlükçüyüz ama salak değiliz' cümlesiyle, son anayasa değişikliği sürecinin halkın saflığının kabulüne dayandığı gösterilmişti; bu pankartla siyasetin halkın kandırılması olarak anlaşılmasına karşı çıkılıyordu.
Son türban oyununun perdesi, ocak ayı ortasında, Başbakan Erdoğan, İspanya'dan ayrılırken 'Velev ki simge olsa...' diye başlayan konuşmasıyla açılmıştı. MHP'nin desteği Başbakan'a cesaret verdi, hızla anayasa değişikliği önerisi hazırlandı, kimin ne söylediği anlaşılmadan, Meclis'te görüşüldü, kabul edildi...
Konu tartışılırken, iki konuşma bana asıl amacın 'özgürlük' olmadığını gösterdi: Biri, yılbaşına birkaç gün kala, gazetelerde Başbakan'ın, türban serbestliğinin kamu kurumlarına taşmasını istemediğini hukukçularına söylediği haberi yayımlandı. Aynı gün Erdoğan partisinin bir toplantısında bu haberi adeta yalanladı, böyle bir isteği olmadığını, bu yönde yapılan
tavsiyeleri kabul etmediğini belli etti.
Bana, Başbakan'ın meselesinin özgürlük değil, başka bir şey olduğunu gösteren ikinci konuşması, evvelki pazar gecesi televizyonda söyledikleriydi. ATV'deki söyleşiye katılan dört gazeteciden ikisi, türban konusundaki endişeleri dile getirdiler. Başbakan bu soruları konuyu başka yerlere taşıyarak geçiştirdi.
Bu iki konuşması bana, türban konusunda Başbakan'ın, eski deyimle fikri müdiri'nin (yöneten fikrinin) özgürlük olmadığını, söylemediği bir şey bulunduğunu gösterdi!
Söylemiyor ama, Başbakan'ın özgürlük anlayışını biliyoruz; o ve bazı arkadaşlar inanç özgürlüğünü, 'insanların dinin kurallarını yaşaması' biçiminde anladıklarını saklamamaktadırlar. Bu tanım asıl hedefi yeter açıklıkta göstermektedir.
ODTÜ'lü öğrencilerin yürüyüşünde, objektife yansıyan 'Özgürlükçüyüz ama salak değiliz!' pankartı, Başbakan'ın söylemediği hedefi açığa çıkarmıştır. Yaşasın toplantı ve gösteri özgürlüğü!
Tarhan ERDEM
RADİKAL - 28 Şubat 2008