Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen; o aptaldır, ondan uzak dur…
Bilmeyen ve bilmediğini bilen; o basit bir insandır, ona öğret…
Bilen ve bildiğini bilmeyen; o uykudadır, onu uyandır…
Bilen ve bildiğini bilen; o akil insanıdır, onu takip et”…
Alevilik akıl ve insan eksenli bir inançtır. İnsanı anlamak ve açıklamak için sadece akla başvurmasını ister. Akılla izah edilmeyen hiç bir şey Alevilikte yer edinemez. İnsanın günlük yaşamında kendisine yabancı olan her şey Aleviliğe de yabancıdır. Alevilikte “La Mekân” yoktur. Buna rağmen ısrarla birileri Aleviliği hurafelerle dizayn etmek istiyor. Bazı alevi aydınlarımız da her ne kadar Alevilik insan eksenli bir inançtır deseler de takiyye yapmakta sınır tanımaz oldular. Aleviliği tarif ederken akıl ile izah edilemeyecek söylemlerde bulunuyorlar.
Aydın olmanın sorumlulukları ağırdır. Aydın insan inanmadığı bir şeyi söylemez. Aydın insan güce göre şekillenmez. Aydın insan dürüst insandır. Dürüst insan bir ömür “Doğruya doğru, eğriye eğri” diyebilmektir. Kendinden sonraki nesillere iyi bir miras bırakmak istiyorsa, birinci koşulu, inandıklarını söylerken, yani saf tutarken koşullar ne olursa olsun asla takiyye yapmaz. Bu aydın insanın doğasında vardır. Takiyye yapanlar her şeyden önce kendisine saygısızlık yapmış olur. Bilmelidir ki; her yaptığı takkiyenin de zamanı geldiğinde bir bedeli olacaktır.
Aleviler bugün tarihi bir dönemeçten geçiyorlar. Aydınlarımıza büyük sorumluluklar düşmektedir. Yavuz Selim katliamından sonra yaklaşık beş asırdır Alevileri Müslümanlaştırmak için uyguladıkları asimilasyon politikası bugün hâlâ da devam ediyor. Devletin gerici çağdışı zihniyetine karşı, Aleviler inançlarına sahip çıkarak devletin bu kirli oyununu boşa çıkarmaya çalışırken, inançlarıyla da yüzleşmeye başladılar. Bugüne kadar “esas Müslüman biziz” söylemi takiyyeden başka bir şey olmadığının farkına vardılar. Aleviler bugüne kadar zamanı değildir bekle gör politikası güden gerçekleri yazmayan
Takiyye yapan aydınları sorgulamaya başladılar.
Bundan 5 yıl önce ‘Aleviler Müslüman olabilir mi?’ diye yazmış olduğum makaleyi yayınladıktan sonra gençler tarafında olumlu karşılanırken, Aleviliği geçim kaynağı olarak gören kendilerine “esas Müslüman biziz” diyen Alevilerin saldırılarına maruz kaldım. Sanal âlemde aleyhimde karalama kampanyaları başlattılar. Kolay değildi, yaklaşık beş asırdır “esas Müslüman biziz” diyen Alevilere biz Müslüman değiliz demenin elbette ki bir bedeli olacaktı. Açıkçası saldıracaklarını, hakaret edeceklerini tahmin ediyordum. Yapılan hakaretlerden üzülmedim mi, elbette ki üzüldüm. Pirimiz Pir Sultan diyor ya ‘Dostun gülü yaralar beni’
Bugün ise gelinen aşamada Alevi gençliği inancıyla yüzleşiyor. Okuyan araştıran inancı ile yüzleşen, tarihini sorgulayabilen hurafeci anlayışlarla hesaplaşan gerici İslami anlayıştan arınan İslami değil 4 kapı 40 Makam öğretisini ile donanan bir Alevi gençliği yetişmektedir.
Alevi gençliği Aleviliğin İslam’la bir alakası olmadığını görüyor ve bu anlayışı sorgular hale geldi. “esas Müslüman biziz” söylemi Alevileri asimile etmek için Osmanlılar tarafında tezgâhlanmış bir yalan olduğunun farkına vardılar. Aydınlarımız ve alevi kurumları ise bu gerçeği bilmelerine rağmen, bedel ödemeyi göze alamadılar. Yeni yeni yazmaya başladılar. Alevi kurumları ise hala takiyye yapmaya devam ediyorlar. Gençlik ise bu durumdan hoşnutsuz. Müslüman olmadıklarını yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Alevi Kurumları ise tartışmaların dışında kalmaya çalışsalar da gittikleri alanlarda kendilerini tartışmaların içinde buluyorlar. İnancı ve tarihi ile yüzleşen donanımlı gençlik karşısında Müslüman olmadıklarını söylemek zorunda kalıyorlar.
Bu olumlu gelişmeler takiyye yapan aydınlarımızı da cesaretlendirdi. Daha düne kadar zamanı değildir bekle gör politikası izleyen aydınlarımız bugün bizim çağırdığımız Ali; Arap Ali değildir demeye başladılar. “Hakk- Muhammed- Ali” algısını Ay ve Güneş anlamına geldiğini söylüyorlar. Bu arkadaşlarımız yine de samimi davranmıyorlar. İki yanlış bir doğru etmiyor. Bu anlayışın kendisi Alevilerle Müslümanları karşı karşıya getiriyor. En önemlisi Bu anlayışın kendisi hem Alevilere hem de Müslümanlara hakarettir. Takiyye yapmaktan vazgeçin. Samimi olun ve kim olduğunuzu doğru dürüst tarif edin. Güce göre değil doğrulara ve Alevi inancına göre şekillenin. Aksi takdirde tarih sizleri de yargılayacaktır.
Alevi kurumlarımız ise yeniden yapılanmalıdırlar. Bugüne kadar yapılan yanlışlarla mutlaka yüzleşmelidirler.
Her ağaç kendi kökü üzerinde yükselir. 4 Kapı 40 Makam öğretisine göre şekillenmek zorundasınız. Artık İslami söylemlerden vazgeçmelisiniz. Aleviler biz aleviyiz Müslüman değiliz demedikten sonra kimse ciddiye almaz ve hiç bir hakta alamazlar. İnancımız ve tarihimizle yüzleşmek zorundayız. Bu süreç biraz sancılı olabilir. Bu süreci hep birlikte göğüslemek zorundayız. Kazanan aleviler olacaktır. Aleviler gerçek anlamda inançlarıyla yüzleşecekler. Bunu başarmak zorundayız. Başaramadığımız takdirde Aleviler bölünmeye devam edecekler. Alevilere yönelik baskılar daha da artacaktır. Buda sistemin işine gelecektir. Dün olduğu gibi Alevileri birbirine düşürecektir.
Tarih tanıktır. Pir Hallac-ı Mansur ve Nesimi’nin derisini yüzenler, Pir Kalender Çelebi güçlerini bölenler, Pir Sultan Abdal’ı taşlayanlar, Pir Ali Şer’i katledenler, Pir Seyit Rıza’ya ihanet edenler kendi aslını inkâr eden “esas Müslüman biziz” diyen işbirlikçi Alevilerdir. Tarihimizde ders çıkarmak zorundayız. Alevilik korkakların, namertlerin, kendi aslını inkâr edenlerin, takiyye yapanların inancı asla değildir. Aleviyiz Müslüman değiliz...
Barış Aydın