L.Doğan TILIÇ / BirGün
Bir şeyler olduğu kesin. Yoksa bunca insan; çoluk çocuk, yaşlı, kadın neden yerini yurdunu bırakıp bir bilinmeze yelken açsınlar.
Bir şeyler olduğu kesin, ama ne? Bu soruya verilen değişik yanıtlar var.
En sık duyduğumuz yanıt; Beşar Esad yönetiminin hürriyet isteyen halka saldırdığı, silahsız sivillerinin özellikleri Cuma günleri gerçekleştirilen barışçıl gösteriler sırasında kurşunlandığı.
Hatay hastanelerindeki yaralıların durumu bu yanıta kanıt olarak gösterilebilir. Boynundan, gözünden, belden yukarısından kurşunla yaralanmış insanlar var.
Sınıra yığılanların anlattıkları da bu savı destekliyor.
Tarih tekerrür ediyor, bu savın sahiplerine göre. Geçmişte de Hafız Esad’la kardeşi Rıfat Esad; Rıfat sertlik yanlısı, ordunun kontrolünü elinde tutan, özel kuvvetlere bizzat komuta eden kişiydi ve Hama katliamının baş sorumlusuydu.
70’lerin sonundan itibaren Müslüman Kardeşler şiddeti tırmandırmış, rejim buna aynı şiddetle karşılık vermiş, Şubat 1982’de Sünni kasabası Hama’da bir ayaklanma başlamış ve Hama “kurtarılmış” ilan edilerek, “kafir” Şam hükümetine karşı isyan çağrıları yapılmıştı. Yanıt Rıfat Esad’ın özel kuvvetlerinden gelmiş, önce havadan bombalanan kent günlerce top ateşiyle dövülmüş, Müslüman Kardeşleri son üyesine kadar temizlemek için zehirli gaz da kullanılan Hama’da taş üstünde taş bırakılmamış, Uluslararası Af Örgütü’ne göre 10.000-25.000 arası insan öldürülmüştü.
Hatay’ın Halep Pazarı’nda o günlerde kaçıp Türkiye’ye sığınan bir Suriyeli ile konuşuyorum. “Şimdi de aynısı oluyor” diyor. “Beşar iyi polisi oynuyor. Kardeşi Mahir özel kuvvetlerin başında katliam yapıyor.”
İşin “mezhep boyutu”, Türkiye açısından sorunu “sığınmacılar”ın ötesinde bir vehamete taşıyor. Hatay’da “provokasyon” endişesi duyanlar var. Alevilerin Esad’a destek gösterileri düzenlediği, düzenleyeceği söylentileri var. Nüfusunun ezici çoğunluğu Alevi olan Samandağ’a işaret ediliyor.
Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir “provokatif söylemler”in farkında. Ancak, halk arasında bunun hiçbir karşılığı olmadığını vurguluyor.
Yine de, bir yandan sığınmacılarla ilgilenen Türkiye’nin, öte yandan henüz yalnızca ucu görülen bu söylentilerin önüne geçmesi ve önlem alması şart.
“Suriye’de ne oluyor?” sorusuna verilen ilk yanıtta Hama katliamının öncesine hiç değinilmezken, ikinci yanıt katliama götüren süreçte yaşananları anlatılıyor yalnızca. Yine Müslüman Kardeşler’in adı telaffuz ediliyor ve bu örgüt ya da türevi silahlı yapılar tarafından Alevilere, askerlere, kamu görevlilerine saldırıldığı, katliamlar yapıldığı ve Cisr Eş Şuğur’un 3 gün boyunca bu isyancıların kontrolüne kaldığı anlatılıyor.
Bu yanıt, rejimi kendisini savunmak için harekete geçmiş asıl “kurban” olarak tanımlıyor. Geçen gün AA’nın Cisr Eş Şuğur’dan geçtiği izlenimler bu yaklaşımı destekler nitelikteki ilk “Batılı” ya da doğrudan Suriye ağzından çıkmayan açıklamalardı. Orada, maskeli katillerden kendilerini kurtaran askerlere ağlayarak sarılan, önlerinde kurbanlar kesen (muhtemelen Alevi) köylüler anlatılıyordu.
Bu yaklaşımın, belki üçüncü yanıt denilebilecek bir versiyonu ise, uluslararası güçlerin parmağına ve karıştırıcı müdahalesine vurgu yapıyor. “Arap baharı” sürecinde Suriye’yi hedef tahtasına oturtan emperyalist güçlerin Esad yönetiminden kurtulma hamleleri bunlar, deniliyor.
Bu yanıtlardan birini seçip ona sıkı sıkıya sarılabilirsiniz. Hemen herkes bunu yapıyor zaten. “Hangisi doğru?” diye bir kuşku duymadan. Doğru, belki üç yanıttan da parçalar içeriyor.
Ancak, buradan, Suriye sınırından baktığımda benim gördüğüm; dram. Yalnızca dram! Güveççi’nin hemen karşısında kendi kurdukları derme çatma çadırlarda aç perişan barınmaya çalışan kadınlar, çocuklar. Ölen çocuklar!
Yayladağı’nda, Altınözü’nde, Boynuyoğun’da çadırlar arasında koşturan ve henüz yaşadıkları dehşetin pek de farkında olmayan çocuklar!
Buradan bakabildiğinde insan, iktidar çatışmalarının taraflarından çok kurbanlarını görüyor. En çok da çocukları; koşuşturan ve ölen çocukları!
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy49692 = 'dogantilic' + '@';
addy49692 = addy49692 + 'birgun' + '.' + 'net';
var addy_text49692 = 'dogantilic' + '@' + 'birgun' + '.' + 'net';
( '' );
49692 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Birgün - 18 Haziran 2011