Tarihte bize çok komik, rüküş görünen bir dönemlerin modası abartılı süslenmiş giysiler, sivil tarih bakışı ile değerlendirildiğinde, sonuçta toplumda kabul görü çabasını yansıtır. Saygınlık, zarafet ile görgüsüzlük, rüküşlük arasındaki sınır çizgisi de elbette algılamalarla değişir. Görgüsüzlük, rüküşlük çizgisini aşmış kimi görüntüler, kimilerine göre de tam tersi saygınlık, incelik, sınıf atlamanın göstergeleridir. Bayan Gül’ün galiba saç şekli verilmeye çalışılmış, Kraliçe’nin kabul yemeğindeki türbanına kimi ünlü modacıların tam not vermeleri tamamen duygusal(!) içerikli olsa da, sonuçta bakış açılarına göre değişken, özel bir değerlendirme.
Bizi ilgilendiren yanı ülkemizi en görsel, en üst kurumda, Cumhurbaşkanlığı katında temsil eden Hanımefendi’nin, kişisel yaşamında türbana bağlılığının yanında, şık olma adına seçtiği, ya da modacıların yönlendirdiği türban modellerinin çağdaş Türk kadını kimliği ile bağdaşıklığı. Bir de AKP iktidarından bu yana milyonlarla daha kadının örtünmesi bağlantılı kitleler üzerinde model oluşturma yansıması var ki...
Besbelli mahalle, aile baskısı, yaşam biçiminin bir parçası, çok azı gönüllü türbanı seçmiş günümüz kadını, İslamın gereği yorumu ile saçını tümü ile kapatma adına türban takmış olsa da, ortaya çıkan görüntüden hoşnut değil. Kadınca bir refleksle gösteremediği saçının yerine türbanla, renklerle oynayarak alabildiğine görünür olmanın yollarını arayıp bulmakta. Artık sokaklarda türbanlı genç kızlar, kadınlarımız, saçı görünen kadınlardan çok daha görünür konumdalar. En çarpıcı renkler, modeller, uzaktan görünen haller onlarda.. Önceleri varoşlarda çoğunluk oldular, şimdilerde kent merkezlerinde de ağırlık onlarda...
***
Hafta sonu, üç günlük tatil ile sıcaklar birleşip, sokaklara, kırlara açılma kitleselleşince, ayrı dünyaların, mahallelerin insanları isteseler de istemeseler de daha bir yoğun aynı mekânları paylaştılar. Hele de kamunun, belediyelerin elinde, yönetimindeki merkezlerde.. Emirgân Korusu, Yıldız Parkı.. İstanbul’u bu tarihi merkezlerden sevenlerle, “Buralar artık bizim” diyenlerin kültürler, mahalleler çatışması gösteri alanları gibiydi. Gidebilenler, görebilenler bilir.. buralarda ben iki gün, birkaç saat içinde onlarla değil, yüzlerle gelin ve nişanlı, düğün ailesinden kadınların başında Bayan Gül’ün başının farklı modellerinde “türbanbaşı” gördüm.
Parlak ipek kumaşlara berberlerin verdiği, hani berberler yarışmalarında saçla da denenen türünden kabarık, şekilli modeller. Tabii söz konusu saç değil de saçı kapatmış ipek kumaş olunca, baş üstündeki renkli, parlak şekil hem baştan çok daha fazla büyüyor, hem de çok daha fazla dikkat çekiyor. Üste oturmuş çok renkli, yerlere sürünen tuvaletlerle tamamlanışı var ki, gün ortasında yüzlerce metre uzaktan hemen dikkat çekiyor..
Bir de AKP, ya da Fethullah Hoca simge, siyasi, örgütlü çalışmaların yansımaları, ürünü görüntüler var ki.. Parklara belediyeler, AKP amblemli otobüsler toplu yolcu taşıyor. Delegeler mi, çalışanlar mı, seçmenler mi? Fark eder mi? Aileler özel hazırlanmış, ayrılmış bölümlerde verilen yemeklerde toplu olarak ağırlanıyorlar. Bir açık başlı kadın görsem dişimi kıracağım. Türban kadar ağırlıkta çoğunluk kadın çarşaflı. Çocukların bile hele genç kızlığa uzananlarının başları örtülmüş. Ama erkekler duruma göre ya kravatlı, ya da spor, güzel havaya uygun özgür ve dünya modasına uyumlu...
Bir başka çok daha çarpıcı, düşündürücü, örgütlenmeyi, yayılmayı yansıtan sistemli çalışma Çanakkale’den; her gün, her saat Çanakkale’ye gidip gelen belediyeler armalı otobüsler var; Türkiye’nin her yerinden belediyeler sadece Çanakkale’ye yolcu taşımak üzere özel otobüsler tahsis etmişler. Kimi günler mahalle mahalle örgütlemiş olarak kadın-çoluk çocuk, kimi günler okul öğrencileri taşıyorlar. Bedava kültür hizmeti hesabından. Gidiş geliş boyunca yenen yemekler, dağıtılan broşürler, akla ne gelirse hepsi bedava.
Ne güzel sosyal proje, sosyal hizmet deyip sevinebiliriz. İşin içinde siyasi İslamın, Cumhuriyet devrimleri, Atatürk, gerçek laiklik karşıtı art niyetli örgütlenme amacı olmasa... Çanakkale, Atatürk’ün kumandanlık yaptığı, emperyal işgal hesaplarının bozulduğu, büyük savaş ve Anadolu’yu savunma destanının tarihi alanları yasadışı rehberler eşliğinde gezdiriliyor. Siyasal İslami akımların tapınma mekânına dönüştürülüyor. Apaçık Anıtkabir’e karşı alternatif kutsal alan yaratılarak, sadece Atatürk’ün rolünün atlanması ile değil, “kurşun işlemeyen dervişler, dini mucize masalları” ile bedavaya gezdirilen kitlelerin kafaları gerçeküstü dinsel efsaneler, inanışlarla dolduruluyor...
İşte içten ve dıştan desteklerle, iğne ile kuyu kazar gibi çalışılan örgütlenme, yayılma politikalarını hafife alanlar için çok sıradan, çok doğal birkaç görüntü.. Yoksa siz hâlâ laikliğin, çağdaş, uygar yaşamın, bilimin, demokrasi ve insan haklarının tehdit altında olduğuna inanmayanlardan mısınız?
Şükran Soner
Cumhuriyet - 20 Mayıs 2008