Sivil Toplum Örgütleri, hükümetten kendilerini, demokratik açılım çerçevesinde hayata geçirilmesi planlanan insan hakları paketinin oluşturulmasında kurucu heyet olarak tanımalarını istedi. Dernek temsilcileri, isteklerinin karşılıksız bırakılması halinde ulusal ve uluslararası düzeyde her türlü girişimde bulunacaklarını bildirdi.
Aralarında Alevi Derneklerinin de bulunduğu 41 sivil toplum örgütü, Mülkiyeliler Birliği’nde ortak basın açıklaması yaptı. Alevi Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Cengiz Güleç, tüm kuruluşlar adına yaptığı açıklamada, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın TBMM Genel Kurulu’nda hükümetin insan hakları alanında yakın vadede yapacaklarına ilişkin bir paket program sunduğunu hatırlatarak, yürütülen sürecin endişe verici olduğunu kaydetti.
Konuya ilişkin başta Paris İlkeleri olmak üzere uluslararası ölçütlerin, bağımsızlığın ancak gerekli uzmanlık ve sivil toplumun katılımı ile sağlanabileceğini gösterdiğine dikkat çeken Güleç, şöyle dedi: "Hükümetin bu kurumları bağımsız olarak nitelemesi yeterli olmayacağı gibi görünüşte çeşitli örgütlere görüşünün sorulması da bağımsızlığı sağlamaya yeterli değildir. Anılan kurumların yeni bürokratik birimler haline dönüşmemesinin ana koşulu hak ve özgürlükleri ihlal edilmiş/edilen grupları temsil eden örgütlerin sürecin tamamında kurucu unsur olarak var olmasıdır. Kurucu unsurdan anlaşılması gereken, hali hazırda bu örgütler dışlanarak oluşturulmuş taslaklar çerçevesinde ve yalnızca bu çerçeveyle sınırlı olarak yönlendirilmiş sorular etrafında şeklen görüş beyan etmeye çağırmak değil, bizzat bu örgütlerin yapılacak çalışmanın her aşamasında kurucu ve olmazsa olmaz asli unsur olarak kabul edildiği bir sürecinin işletilmesidir." İçişleri Bakanı’nın açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla hükümetin tüm açıklık taleplerini hiçe sayarak ve ilgili bütün tarafları dışlayarak, bu paketi çok kısa bir süre içerisinde, oldu bittiye getirip Meclis’e sunmayı planladığını söyleyen Güleç, hükümeti kendilerini insan hakları paketinin oluşturulmasında kurucu heyet olarak tanımaya, şu ana kadar kamu idaresi tarafından oluşturulan tüm taslakları TBMM’ye sunmadan tartışmaya açmaya, tüm hazırlık süreçlerinde ilgili hak örgütlerinin katılımını sağlamaya davet etti.
Güleç, "Sürecin geldiği aşama ve önemi dikkate alınarak, işbu davetimizin Hükümet tarafından 26 Kasım 2009 tarihine kadar karşılıksız bırakılması halinde kurulacak tüm kurumların meşruiyetini açık bir şekilde sorgulayacağımızı ve teşhir edeceğimizi; ayrıca gerçekten etkin, bağımsız ve meşru alternatif yapıların oluşturulması için ulusal ve uluslararası düzeyde her türlü girişimde bulunacağımızı kamuoyuna ve hükümete duyururuz" diye konuştu.
-"ÖYMENİN SÖZLERİ CHP’NİN POLİTİKASIDIR"-
Gazetecilerin sorusu üzerine Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez, Onur Öymen’in "Dersim İsyanı"na ilişkin sözlerinin çok düşündürücü ve acı verici olduğunu söyledi. Bu konudaki görüşlerinin daha önce dile getirildiğini hatırlatan Geçmez, "Dersim’de yaşanlar bir insan hakları ihlalidir, biz bu sözleri CHP’nin politikası olarak görüyoruz" dedi
MİLLİYET - ANKA - 24 Kasım 2009
STÖ'ler: İnsan hakları paketinde bizler de yer almalıyız
ANKARA - Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren insan hakları kuruluşları, sendikalar, dernekler ve vakıfların bulunduğu çok sayıda sivil toplum örgütü, hükümete insan hakları paketinin oluşturulmasında kendilerini kurucu heyet olarak tanımaya çağırdı.
Hükümetin ‘Demokratik açılım’ kapsamında insan hakları alanında yakın vadede yapacaklarına ilişkin hazırladığı paketle ilgili 41 sivil toplum örgütü Mülkiyeliler Birliği’nde bir araya gelerek açıklama yaptı. Örgütler adına açıklamayı yapan Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Cengiz Güleç, içerisinde ‘bağımsız bir Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu’, ‘bağımsız ve sivil bir Ulusal İnsan Hakları Kurumu, BM İşkenceye Karşı Sözleşme’nin seçmeli Protokolü’nün onaylanmasını takiben bağımsız bir Ulusal önleme Mekanizması’ ve ‘Bağımsız Kolluk Şikayet Mekanizması’nın kurulmasının yer aldığı paketin kendileri tarafından olumlu karşılandığını, ancak yürütülen sürecin endişe yarattığını belirtti.
‘BAĞIMSIZLIK STÖ’LERLE OLUR’
Konuya ilişkin başta Paris İlkeleri olmak üzere, uluslar arası ölçütlerin bağımsızlığın ancak gerekli uzmanlık ve sivil toplumun katılımı ile sağlanabileceğini gösterdiğine işaret eden Güleç, hükümetin bu kurumları bağımsız olarak nitelemesinin yeterli olmayacağının altını çizdi. Görünüşte çeşitli örgütlere görüşünün sorulmasının da bağımsızlığı sağlamaya yeterli olamayacağını, ulusal ve uluslar arası kamuoyu açısından da bir inandırıcılık taşımadığını ifade eden Güleç, anılan kurumların yeni bürokratik birimler haline dönüşmemesi için hak ve özgürlükleri ihlal edilen grupları temsil eden örgütlerin sürecin tamamında kurucu unsur olarak var olması gerektiğini kaydetti.
‘KURULUŞ AŞAMASINDA YER ALALIM’
Sivil toplum örgütlerinin, yapılacak çalışmanın her aşamasında kurucu ve olmazsa olmaz asli unsur olarak kabul edildiği bir sürecin işletilmesini talep eden Güleç, kuruluş aşamasının bu açıdan belki de en önemli dönemi oluşturduğunu vurguladı. ‘Kuruluşu biz yapalım, örgütler sonra katılsın’ düşüncesini kabul edemeyeceklerini belirten Güleç, “Bu zihniyetle oluşturulacak kurumların iddia edildiği gibi bağımsız nitelik taşıması mümkün olamayacağı gibi açılım sürecine bir katkı sunması da söz konusu olmayacaktır” dedi.
HÜKÜMETE ÇAĞRI
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açıklamasında, hükümetin tüm açıklık taleplerini hiçe sayarak ve ilgili bütün tarafları dışlayarak, bu paketi çok kısa bir süre içerisinde oldu bittiye getirip Meclis’e sunmayı planladığının anlaşıldığını dile getiren Güleç, hükümete şu çağrıda bulundu:
“Hükümeti, bizleri insan hakları paketinin oluşturulmasında kurucu heyet olarak tanımaya, şu ana kadar kamu idaresi tarafından oluşturulan tüm taslakları TBMM’ye sunmadan paylaşmaya, tartışmaya açmaya, tüm hazırlık süreçlerinde ilgili hak örgütlerinin katılımını sağlamaya davet ediyoruz. İş bu davetimize hükümet tarafından sürecin geldiği aşamaya ve sahip olduğu öneme uygun bir biçimde ve ivedilikle karşılık verilememesi, gerek ‘açılım süreçlerini’n demokratikliği, gerekse kurulacak tüm kurumların meşruiyetine dair kuşku ve kanaatlerimizi güçlendirecektir.”
Güleç, davetlerinin karşılıksız bırakıldığı koşullarda ise gerçekten etkin, bağımsız ve meşru alternatif yapıların oluşturulması için ulusal ve uluslar arası düzeyde her türlü girişimde bulunmanın en doğal hakları olduğunu vurguladı.
Sivil toplum örgütü temsilcileri açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Güleç, bu çalışmanın hükümetin içtenliğini test edileceğini söyledi.
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, hükümetin açıkladığı insan hakları kurumlarının kendilerine rağmen kurulması durumda değişik şekillerde tepkilerini dile getireceklerini ifade etti.
DERSİM KATLİAMI
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in Dersim katliamı ile ilgili sözlerinin hatırlatılması üzerine, “Bunu CHP’nin politikası olarak görmek lazım. Bu Türkiye’de değişmeyen zihniyetin yeniden hortlamasıdır. Talihsizlikten öte tarih tekerrür etti. 1999’da Deniz Baykal İstanbul’da ‘Kürt ve Alevi olmayan bir il başkanı seçtik’ demişti. Şimdi de aynı durumu görüyoruz” dedi.
ANF - 24 Kasım 2009
DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİNDEN : KAMUOYUNA VE HÜKÜMETE AÇIK ÇAĞRI
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 13 Kasım 2009 Cuma günü TBMM Genel Kurulu’nda demokratik açılım projesinin tartışıldığı oturumda yaptığı konuşmada hükümetin insan hakları alanında yakın vadede yapacaklarına ilişkin bir paket program sunmuştur. Bu programa göre;
• Bağımsız bir Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu;
• Bağımsız ve sivil bir Ulusal İnsan Hakları Kurumu
• Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme’nin Seçmeli Protokolü’nün onaylanmasını takiben bağımsız bir Ulusal Önleme Mekanizması ve
• Bağımsız Kolluk Şikâyet Mekanizması
kurulacaktır.
Bu paket bir bütün halinde tarafımızca olumlu karşılanmakla birlikte, yürütülen süreç endişe vericidir. Konuya ilişkin başta Paris İlkeleri olmak üzere uluslararası ölçütler bağımsızlığın ancak gerekli uzmanlık ve sivil toplumun katılımı ile sağlanabileceğini göstermektedir. Hükümetin bu kurumları bağımsız olarak nitelemesi yeterli olmayacağı gibi görünüşte çeşitli örgütlere görüşünün sorulması da bağımsızlığı sağlamaya yeterli değildir.
Anılan kurumların yeni bürokratik birimler haline dönüşmemesinin ana koşulu hak ve özgürlükleri ihlal edilmiş/edilen grupları temsil eden örgütlerin sürecin tamamında kurucu unsur olarak var olmasıdır. Kurucu unsurdan anlaşılması gereken, hali hazırda bu örgütler dışlanarak oluşturulmuş taslaklar çerçevesinde ve yalnızca bu çerçeveyle sınırlı olarak yönlendirilmiş sorular etrafında şeklen görüş beyan etmeye çağırmak değil, bizzat bu örgütlerin yapılacak çalışmanın her aşamasında kurucu ve olmazsa olmaz asli unsur olarak kabul edildiği bir sürecinin işletilmesidir. Kuruluş aşaması bu açıdan belki de en önemli dönemi oluşturmaktadır. Şu düşünce kabul edilemez: “Kuruluşu biz yapalım örgütler sonra katılsın.” Bu zihniyetle oluşturulacak kurumların iddia edildiği gibi bağımsız nitelik taşıması mümkün olmadığı gibi açılım sürecine bir katkı sunması da söz konusu olamaz.
Bilindiği üzere adı geçen kurulları kurmak için Hükümet bir süreden beri taslaklar geliştirmektedir. Yine bilindiği üzere önde gelen hak örgütleri yaptıkları ortak bir açıklamayla şeffaf bir şekilde yürütülmeyen bu çalışmaların geri çekilerek, gerçek bir katılım sürecinin başlatılmasını talep etmiştir. İçişleri Bakanı’nın açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla hükümet tüm açıklık taleplerini hiçe sayarak ve ilgili bütün tarafları dışlayarak, bu paketi çok kısa bir süre içerisinde, oldu bittiye getirip Meclis’e sunmayı planlamaktadır.
Açıklanan görüşler ışığında aşağıda imzaları bulunan sivil toplum örgütleri olarak Hükümeti bizleri insan hakları paketinin oluşturulmasında kurucu heyet olarak tanımaya, şu ana kadar kamu idaresi tarafından oluşturulan tüm taslakları TBMM’ye sunmadan tartışmaya açmaya, tüm hazırlık süreçlerinde ilgili hak örgütlerinin katılımını sağlamaya davet ediyoruz. Sürecin geldiği aşama ve önemi dikkate alınarak, işbu davetimizin Hükümet tarafından 26 Kasım 2009 tarihine kadar karşılıksız bırakılması halinde kurulacak tüm kurumların meşruiyetini açık bir şekilde sorgulayacağımızı ve teşhir edeceğimizi; ayrıca gerçekten etkin, bağımsız ve meşru alternatif yapıların oluşturulması için ulusal ve uluslararası düzeyde her türlü girişimde bulunacağımızı kamuoyuna ve hükümete duyururuz.
Destek Veren Kuruluşlar:
1. Alevi Enstitüsü
2. Alevi Kültür Dernekleri (AKD)
3. Amargi Kadın Kooperatifi
4. Başkent Kadın Platformu
5. Çok Dilli Ve Çok Kültürlü Midyatı Güzelleştirme Koruma ve Tarihini Araştırma Derneği
6. Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği
7. Çocuk Istismarini ve Ihmalini Onleme Dernegi
8. Dünya Hebsunnes ile Güzel Evrensel Yaşam Derneği
9. Eğitim-Sen
10. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV)
11. İnsan Hakları Derneği
12. İskenderun Mardinliler Derneği
13. İstanbul Protestan Kilisesi Vakfı
14. Kadıköy Sevgi Derneği
15. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA-DER)
16. Kadın ve İnsanca Yaşam Derneği
17. KA-DER Ankara Şube
18. Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği
19. Kafkas Dernekleri Federasyonu
20. Kaos GL
21. Kürt Demokrasi Kültür ve Dayanışma Derneği
22. Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği
23. Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği
24. Midyat Süryani Kültür Derneği
25. Midyat Engelliler Derneği
26. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
27. Mülkiyeliler Birliği
28. Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği (Öz-Ge Der)
29. Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği
30. Roman Dernekleri Federasyonu
31. ROMANKARA
32. Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi Derneği
33. Sami (Mıhellemi) Dinler Diller Ve Medeniyet Arası Diyalog Derneği
34. Türkiye Sakatlar Derneği
35. Sosyal Demokrasi Vakfı
36. Tarih Vakfı
37. Türkiye Barış Meclisi
38. Türkiye İnsan Hakları Vakfı
39. Uçan Süpürge
40. Uluslararası Tehdit Altında Bulunan Halkları Koruma Örgütü
41. Yeşilköy Ermeni İlköğretim Okulu Vakfı
KAYNAK : Alevihaber.com - 24 Kasım 2009