Sosyalizm Işığında Alevilik

Sosyalizm Işığında AlevilikFehmi SALIK“Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser.”-K. Marx-Hallac-ı Mansur’lardan Nesimi’lere;...

Sosyalizm Işığında Alevilik

Fehmi SALIK

“Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser.”
-K. Marx-

Hallac-ı Mansur’lardan Nesimi’lere; Şeyh Bedreddin’lerden Pir Sultan’lara; Baba İlyas’lardan Seyit Rıza’lara bu başkaldırılar, bu idam sehpalarına çıkışlar, bu cellatlara gerek kalmadan çıkılan kürsülere tekme atışlar, sadece ‘din/mezhep’ uğruna mı yapılmıştır?

Bu gözlerini kırpmadan ölüme gidenlerin istemleri neydi; ne suç işlemişlerdi de bu insanlar, insanlık dışı bu işkencelere layık görülüp canlarına kıyılmıştı?

Bu insanların istemi özetle şuydu:

Hak/hukuk, adalet, eşitlik olsun. Herkes kimliğini çekinmeden açıklayabilsin; dilini özgürce kullanabilsin; inancının gereklerini korkusuzca yerine getirebilsin; zindanlara atılmasın; işkence görmesin; horlanmasın; aşağılanmasın; ezilmesin; sürülmesin. İnsanlar düşündüğünü ister söz, ister yazıyla ortaya dökebilsin; kendisi gibi insan olanlarla paylaşabilsin; insan olduğu için, tüm ‘insan hakları’ndan yararlanabilsin…

Böylesi bir sistemin adı ne olursa olsun; yeter ki böylesi bir sistem olsun.
      
Ama insanın, hayvanlıktan kurtulup iki ayağı üzerine dikilişinden bu yana baskı, ayrımcılık, çıkarcılık, ikiyüzlülük, emek düşmanlığı, beleşçilik ve kıyakçılık gibi kavramlar da iyice çoğalıp sözlüğümüze girmeye başladı.Bu tür kavramları bir yasa buyruğuymuş gibi uygulayan ‘düzen’in adı ne olursa olsun; böylesi bir ‘düzen’, olmaz olsun.
      
Egemen güç, ‘din’den, ‘mezhep’ten, ‘iman’dan çok; çıkarını/saltanatını düşünür. ‘Egemen güç’ün anlamı, kapitalizmin içinde daha belirgindir. Marx’ın yukardaki tümcesi, kapitalizmin ne olduğunu yansıtan dupduru bir aynadır. Bunu, kan kokan Osmanlı tarihinde çok rahat görürüz. Baba oğulu, oğul babayı, kardeş kardeşi gözünü kırpmadan, acı duymadan boğazlatmış; dökülen kan gölü üstüne kurulan tahtında gününü gün etmekten çekinmemiştir.
      
‘İNSANLIĞIN HARMANLANDIĞI YUVA’NIN KAPISI ÜSTÜNDE ‘SOSYALİZM’ YAZAR.
      
Che Guevara, bu yuva için Bolivya dağlarında genç bedenini taşların o soğukluğuna terk edip dökülen kanını, sosyalizmin destanını yazmak için tüm dünya devrimcilerine mürekkep olarak sundu.
      
Che Guevara, Alevi miydi ki tüm duyarlı Alevilerin gönüllerine taht kurdu?
      
Deniz Gezmiş, o kutsal kavram uğruna değil miydi ki Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’la birlikte o genç yaşta, cellatın yağlı kemendine boynunu umursamadan uzattı. O genç fidanların akıllarının ucundan geçmezdi ‘Alevilik/Sünnilik’.
      
Mahir Çayan ve arkadaşları, Kızıldere’nin rengini daha da bir kırmızılaştırıp koyulaştırırken dünyalarını ‘Alevilik/Sünnilik’ için mi değiştiriyorlardı?
      
Nâzım Hikmet, o kutsal kavram için bedenini hapislerde çürüttü.
      
Ahmed Ârif, Enver Gökçe, Sabahattin Ali, Musa Anter, Mehmet Uzun onca serencamı, boşuna yaşamadılar..
      
Hrant Dink, Ermeni’ydi; bir çapulcunun kurşunuyla devrildiğinde Alevi’siyle/Sünni’siyle; Ermeni’si/Süryani’siyle; Laz’ı/Çerkez’iyle; Kürt’ü/Türk’üyle yüz binlerce insan, o gün hep bir ağızdan “Hepimiz Hrant’ız” diye bağırdı.
      
Sivas’ta yakılanların içinde Aziz Nesin,(zorlukla kurtulmuştu o gün.) Asım Bezirci gibi dünya çapında insanlar da vardı.
      
Demek ki Alevilik’ten daha geniş, Aleviliği de içine alan kutsal bir kavram vardır; bunun adı: ‘SOSYALİZM’dir işte.
      
Georges Cognıot, “Engels’e Göre Tabiatın Diyalektiği” adlı yapıtında şöyle bir görüş ileri sürüyor:
      
Yalnız sosyalist toplumlarda insanlar, bilime ve tekniğe karşı olumlu bir davranış gösterebilirler. Bu toplumlarda el ve kafa işçilerinin gayretleri, üretimin iyileştirilerek geliştirilmesine, üstün bir tekniğin yaratılmasına yönelmiştir. Bu yapılanlar, sırf teknik aşkı için değil, bilakis insanlara hizmet ve onların ihtiyaçlarını karşılamak içindir. İşçi sınıfı üretimi geliştirirken, sosyalizmi heyecanla kurarken, iş için gerekli bilimsel temelleri de atmaktadır…
      
Günümüzde teknik alanda gelişen kapitalist ülkeler, ürettiklerini insanlığın yaşaması için değil, ölümü için kullanmaktadırlar.
      
Özellikle ülkemizdeki iktidarların tutumu ortada. Bunlar mı bilime ve tekniğe önem verecekler; ya da bilim ve tekniği, işçinin/emekçinin yararı doğrultusunda bir kaynakça, bir başvuru merkezi olarak görecekler?
      
Sorunları, problemleri ‘elhamdülillâh’larla çözmeye çalışan bir zihniyet, bilimin ve tekniğin dostu olabilir mi?

İşte Aleviliği bu zihniyetle kıyasladığımızda, Alevilik öğretisinin, çağın istemlerine daha çok yakıştığını görürüz. Yoksa kendini bilen, bilime ve tekniğe inanan hiçbir Alevi, sınıf bilincinin üstünlüğünü görmezlikten gelip de inancın ‘dogmatik ve nakli’ kurallarına kolay kolay teslim olmaz: İsa’nın su üstünde yürüdüğünü; beş ekmek, iki balıkla beş bin kişiyi doyurduğunu; Muhammed’in Mirac’a çıkarken kapıda bir aslan gördüğünü; aslanın yol vermesi için parmağındaki yüzüğü çıkarıp aslanın ağzına attığını; sonradan bu aslanın Ali olduğuna tanık olduğunu; çünkü yüzüğü sonradan Ali’nin parmağında gördüğünü; Allah’ın, Muhammed’in, Ali’nin (üçünün de) kandilde bir nur olduğunu; Ali, savaş anında Zülfikar’ı kınından çektiğinde kılıcın 60 arşın birden uzadığını; Ali’nin Hayber Kalesi’nin kapısını koparıp kalkan yaptığını; Düldül’ün, Necef Deryası’nı, bir kenardan diğer kenara kuş gibi uçup geçtiğini günümüz Alevileri, artık bunların o günkü koşullarda ‘inançları perçinlemek’ için aktarılan ‘söylenceler’ olduğuna inanırlar…

Fehmi SALIK

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy80880 = 'fehmisalik' + '@';

addy80880 = addy80880 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text80880 = 'fehmisalik' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

80880 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


Alevihaber.com - 18 Ekim 2008

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku