Alevi-Bektaşi kültürünün yedi ulu ozanından birisi olarak bilinir. XIV. yüzyılın sonları ile XV. yüzyılın başlarında yaşamış bir Anadolu Türk ozanıdır. Seyyit Nesimi’nin yaşamıyla ilgili birçok kaynak vardır. Bu kaynaklar Nesimi’yi çeşitli yerlerde göstermektedirler. Latifi Tezkiresi onu “Bağdat’ta Nesim nahivesi’nde tevellüt etmiştir.”1 diye vermektedir. Yine bir başka kaynak ise ‘Irak halkındandır” demektedir. Tebrizlidir, Diyarbakırlıdır, Nusaybinlidir gibi notlar bulunmaktadır. Bu nedenle Nesimi’nin nerede doğduğu kesin olmadığı gibi, doğum tarihi konusunda da bir kayıt yoktur.
Seyyit Nesimi şiirlerini Türkçe ile yazmış, Türkçe konuşmuştur. Bir yerde fazla kalamamış, sürekli dolaşmıştır. Anadolu’da başka yerleri gezerek mensup olduğu tekkenin fikirlerini ve eylemlerini yaymıştır. Gittiği her bölgede kendine özgü şiirlerini söylemiş, ora insanıyla kaynaşmış, onlardan ayrı birisi olmadığını da göstermiştir.
Seyyit Nesimi için gittiği her yerde, her mekânda kendisi için birçok şeyler söylenmiştir ki, sanki Nesimi o dönemde onlarla birlikte yaşamıştır. Örneğin Hacı Bektaş Velayetnamesi’nde de adından söz edilen Seyyit Mahmut Hayrani ile de ilişki kurduğu, ardından Sultan Sücattnin tekkesinde de bulunduğu, onlarla birlikte çeşitli kerametleri verilmektedir. Sultan Şucaeddin Veli Velayetnamesi’nde Seyit Nesimi adı da böylece geçmektedir. Tebrizli, İranlı, Bağdatlı, Azerbaycanlı gibi yakıştırmalar hep Nesimi’nin gezginciliğinden ileri gelmektedir. Nesimi ile ilgili bilinen en çok bilgi ise onun Aleviliğin bir kolu olan Hurufilik koluna mensup olduğudur.
0 toplumunun hem gözü hem kulağı, sesi olmuştur. Yunus Emre gibi tekkeler arası ilişkileri de yürütmekten gezmekten hoşlanmış, bunu yaşamının bir parçası sayarak içtenlikle yapmıştır. “Eski kaynaklar Nesimi içiıı şunları söylemektedirler: Nesimi nesbi doğru olan yüksek dereceli Seyyitlerdendir. iyi tahsil görmüş ve zamanın medreselerinde okutulan bilimleri öğrenmiştir. Tarikat ve meşayih yani şeyhlerinin gizemlerine iyi aşinalzğı vardır.”2 derken, Latifi Teskeresi’nde ‘Garip ve acaip bir as, ama, kamil, arif ve nukteden biri, erdemli bir kişidir diye tanımlamaktadır.
Nesimi Fazullah Hurufi’nin halifesi olduktan sonra, onun fikirleri ışığında büyük ve uzun geziler yapmış, Hurufilik düşüncelerini yaymağa çalışmıştır. Hurufilik kural dışı kuran yorumu, şeriat ilkelerine açıkça karşı çıkan, kelimelere dayanan bir gizemciliği ifade etmektedir.
Hurufilik düşüncesinin gelişimine kısaca bir göz atmak, bu düşüncenin Nesimiyi nasıl etkilediğini daha açıkça görmemizi sağlayacaktır. Hurufilik düşüncesi ilk kez Fazlullah Hurufi tarafından ortaya atılmış, teoriyi geliştiren, toplumsallaştıran Fazlullah’ın öğrencileri bu teoriden dolayı Hurufilik adını koymuşlardır. Hurufilik konusunda bazı görüşler şöyledir: “Müslümanlığın inanç, ibadet ve melatını tevil ederek ve İslami esaslara aykırı olarak kurulmuş uydurma bir din.”3 Türk Ansiklopedisi Hurufiliği bir din olarak kabul etmektedir. Ancak, Hurufiliğin mezhep ve tarikat hiç olamayacağını da üstüne basarak söylemektedir.” Hele mezhep hiç diyemeyiz, çünkü mezhep bir dinin esas inançlarına bağlı kalmak şartıyla demektir. Yine önemli bir boşluğu doldurmuş olan cumhuriyet döneminde yayımlanmış önemli Ansiklopedilerden birisi olan İslam Ansiklopedisi bu konuda şu bilgileri vermektedir “Hurufilik, ya da Hurufiya, Esterabed’lı Fazl Allah tarafından 1398 senesinde Horasan’ın Esterabad kasabasında kurulmuş bir tarikattır. Fazl Allah o sene kendisini Allah’ın ve kainatın künh ve haki katı kendi zatında tecelli eden bir peygamber olarak ilan etmiştir. Bu zata göre, İslam tasavvufunun umumiyetle belirttiği gibi, Allah’ın asıl mahiyeti bir gizli hazine olup, ilk tezahür ve tecellisi kelam şeklinde görülen ilk illetten ibarettir.
Hurufiliğin önemli görüşleri şöyledir: Hurufiler alemin sürekli bir devrine ve olayların bu devir esnasında meydana geldiğine inanırlar. Tanrı bir insanın yüzünde ve o insanı temizleyen güzelleştiren bir kelamdır. Allahın vahiylerini halka iletmekle görevli peygamberler bir öncekinden daha geniş bilgiye sahiptir. Dolayısıyla Fazhıllah da önceki peygamberlere gelen her şeyin anlamını çözecek anahtara sahiptir. Namaz, oruç, zekat, kelimeyi şahadet gibi islamın beş koşulunu 28 ya da 32 ye bağlayarak insana yüklerler. Tasavvuf felsefesinin özünde de bulunan insanın özünün tanrıda olduğu, dolayısıyla insanın da bir tanrı olduğu görüşü Hurufilik kuramı içinde de yüklü şekilde vardır.
Nesimi Hurufi düşüncesini üstadının ölümünden sonra geliştirmiş, Anadolu topraklarında yaymıştır. Fazlullah Hurufi’nin yüksek sesle söyleyemediği düşüncelerini Nesimi şairliğinin verdiği gücü de katarak en etkili şekilde dile getirmiştir. Kısa sürede Anadolu ve Asya topraklarında Nesimi İsmi yükselmiştir. Hurufihiğin kurucusu Fazlullah Hurufi’nin adı gölgede kalmış, kısa süre içerisinde unutulur olmuştu. Nesimi’nin ünü duygularının etkisi ile kolayca halk tarafından anlaşılır olmuştu. Nesimi büyüleyici etkisiyle herkesi kolayca etkiliyordu.
Seyyit Nesimi sıradan bir ozan olmayıp, kendisini yetiştirmiş, hatta kendisinden önce gelen bütün ozan ve bilginleri incelemiştir. Hurufi düşüncesini Alevilik düşüncesiniıı içerisinde eriterek, bu felsefeye çok şeyler kazandırmıştır.
Nesimi hem Mevlana’yı, Yunus’u okumuş hem de onların şiirlerinde geçen Hallacı Mansur’a büyük bir hayranlık duymuştur. Hallac gibi “Enel Hak” demekten çekinmemiştir.
Yunus ve Mevlana’da var olan bilinci belleğine kazımış, bu fikirleri şiirlerinin derinliklerinde eritmesini bilmiştir. Dilde Türkçeyi kullanmış olmasına karşın Fars Edebiyatı tarzını da sürdürmüş, çoğu kez bu edebiyatın etkisinde kalmaktan kendisini kurtaramamıştır. Nesimi tüm edebi yapıtları okuyup inceler, yorumlarken kuranı yorumlayıp, reformist bir görüş ortaya atmıştır. 0 yüzden de kendisini “zındık” ilan etmekten çekinmeyenler onun aleyhinde propagandalar yaymış sultana şikayet etmişlerdir. Bu yüzden Nesimi zaman zaman halkın arasında saklanma gereksinimi duymuştur. Nesimi, diğer üstatlar gibi tanrının insanın içinde olduğunu, insanın tanrıyla bütünlük gösterdiğini kuran ayetlerine dayanarak ispatlamıştır. Kuranı körlemesine yorumlamanın, körlemesine okumanın yararı olamayacağını, onun bilinçli ve yorumsal bir tavırla okunması gerektiğini sık sık söylemiştir.
Nesimi’nin korkusuzca savunduğu fikirleri yüzünden her yerde aranmış, bulunduğu yerde şeriat hükümleri gereği ortadan kaldırılacağı sıralarda Anadolu topraklarında on yıldan fazla saklanarak fikirlerini ödünsüz biçimde Anadolu insanına, Türklere Türkmenlere ve diğer kavimlere anlatmıştır. Ankara Savaşı öncesi Anadolu Alevi Türkmenleri onu bağrına basmış, kendi görüşlerinden birisi olduğunu, Nesimi’nin de bir Alevi büyüğü ve öncüsü olduğunu çabuk benimsemişlerdir. Bazı kaynaklar Ankara Savaşı öncesinde Hacı Bayram Veli ‘nin kendisi ile görüşmek istemediğini söyleseler de bu pek ispatlanmış bir sav değildir.
Timur belasının Anadolu toprağı üzerinde yaşayan halkları darmadağın etmesi, bunların ürettiklerine sahip çıkarak gasp etmeleri, Osmanlı Beyliği’nin yeniden Yıldırım Beyazıt oğullarıyla gündeme gelmesi sonucu Anadolu topraklarını terk etmeye mecbur hissetmiştir kendilerini.
Timur’un Anadolu topraklarına saldırısı sonucu birçok Hurufi halifesi de bu topraklardan Balkanlar tarafına kaçarken, Nesimi ne yazık ki Halep’e gitmiş, Halep topraklarında ölümün kucağına düşmüştür.
Halep’te de düşüncelerinden taviz vermemiştir. Nesimi, hep zındıklıkla, sapkınlıkla suçlanmış, ancak onun görüşlerine kimse yanıt vermemiş, bu bilinçsiz, tavır Halep Müftüsü’nün can iane fetvasıyla derisi yüzülerek, canilerin ödüllendirilmesi yolu seçilmiştir. Halkın gözü önünde derisi yüzülerek ortalığa bırakılan Nesimi yine de düşüncelerinden ödün vermemiş, yüzülen derisini sırtına örtünerek Halep sokaklarında insanların korkunç bakışları arasında yürümeye devam etmiştir. Hatta şöyle bir söylenti kulaktan kulağa yayılarak bugünlere ulaşmıştır. Nesimi yüzülürken hıncını alamayan fetva müftüsü şöyle demiş “Bunun kanı pistir, bir uzva damlasa o uzvun kesilmesi gerekir. Tam bu sırada Nesimi’nin bir parça kanı katil müftünün şahadet parmağının üstüne sıçramış. Meydanda bulunan halk, “Müftü Efendi fetvanıza göre parmağınızın kesilmesi gerekir.” Bunu duyan Katil Müftü Nesne gerekmez diyerek parmağındaki kanı yıkayarak ortadan kaldırmıştır. Bunun üzerine Nesimi şöyle seslenmiş:
Zahida bir parmağın kessen dönüp halktan kaçar
Gör bu miskin aşığı serpa sayarlar ağlamaz
İşte inançları uğruna öldürülen insanların görüşleri, işte inançsızlıkları ve menfaatleri yüzünden yüreklerini başka zalimlere kiralamış insanlar. Bu insan manzaralarını tarih çok yaşadı.
Nesimi’nin ölüm tarihi olarak 1404 kayda alınmıştır. Nesimi’ nin ölümü ardından Türkmen Alevileri “mehdi, Gayip Erenleri, tanrıya çekildi, gökyüzüne süzüldü, kendisine geldi, kendisiyle bütünleşti derken Halep’in on iki kapısından on ikisinde de aynı anda çıktığını söylemişlerdir. Bu kanlı ölüm onu ölümsüzleştirdi.
Tekkesi ve türbesi derisinin yüzüldüğü yerdedir. Ölüm sonrası sevenleri onu öğretileriyle yaşattılar. Tekkesinde binlerce Nesimi yetişti.
GÜLAĞ ÖZ ( Turna Dergisi)
Sorma be birader mezhebimizi
Biz mezhep bilmeyiz, yolumuz vardır
Çağırma meclis-i riyaya bizi
Biz şerbet içmeyiz, dolumuz vardır
Biz müftü bilmeyiz, fetva bilmeyiz
Kıyl-ü-kal ilmeyiz, ifta bilmeyiz
Hakikat bahsinde hata bilmeyiz
Şah-ı Merdan gibi ulumuz vardır
Bizlerden bekleme züht-ü ibadet
Tutmuşuz evvelden rh-ı selamet
Tevella olmaktır bize alamet
Sanma ki sağmız solumuz vaardır
Ey zahit, surete tapma, Hakkı bul
Şah-ı Velayete olmuşuz hep kul
Hakikat şehrinden geçer bize yol
Başka şey bilmeyiz, Ali’miz vardır.
----------------------------------------------------------------------
Ben yitirdim, ben ararım, yar benimdir kime ne
Gah giderim öz bagıma gül dererim kime ne
Gah giderim medreseye ders okurum Hak icin
Gah giderim medreseye dem cekerim kime ne
Kelb rakip haram diyormus sarabin bir katresine
Saki doldur, ben icerim, gunah benim kime ne
Ben mekamet gömlegini deldim, taktim eğnime
Ar-u namus sisesini tasa caldim, kime ne
Ah Yezid, seccadeni al yürü mescid yoluna
Pir esiği benim kabem kıblegahım kime ne
Gah cıkarım gökyüzüne hükmeder kaftan kafa
Gah inerim yeryüzüne yar severim kime ne
Kelp rakip böyle diyormus güzel sevmek pek günah
Ben severim sevdigimi, günah benim kime ne
Nesimi'ye sordular, yarin ile hos musun
Hos olayım, hos olmayım, o yar benim, kime ne
---------------------------------------------------------
Uykudan uyanmış şahin bakışlım
Dedim sarhoş musun söyledi yok yok
Ak elleri elvan elvan kınalı
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
Dedim ne gülersin dedi nazımdır
Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür
Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür
Dedim ver öpeyim söyledi yok yok
Dedim aydınlık var dedi aynımda
Dedim günahım çok dedi gönlümde
Dedim mehtap nedir dedi koynumda
Dedim ki göreyim söyledi yok yok
Dedim vatanım mı dedi ilimdir
Dedim bülbül müdür dedi gülümdür
Dedim Nesimi şah dedi kulumdur
Dedim satar mısın söyledi yok yok
------------------------------------------------------
Kemter kuluyum ALİ'nin ol şah-ı karemdir
HASAN başımın tacı,HÜSEYN gözümde nemdir
İmam ZEYNEL'ABA,BAKIR mihr-i hürremdir
'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'
İmam CAFER-İ SADIK gibi bir dahi arifan
İmam MUSY-I KAZIM olmaya sultan
Cihan yüzünü görse değer o şah-ı Horasan
'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'
İmam MUHAMMED TAKİ gözlerime ayni ziyadır
İmam NAKİ sayesi ol mürg-ü Hümadır
İmam Hasen-ül Askeri derdimize ayni şifadır
'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'
MUHAMMED MEHDİ zuhur ede nihan kalmaya perde
Havariçler geçse gerek tig-ü teberde
Seyyit NESİMİ mehdin okur şam-u seherde
'Ve salli ala seyyidina al-i Muhammed'
---------------------------------------------------------------------
Yoluna canlar fedadır ya Aliyyelmürtaza
Destgirin hem Hüdadır ya Aliyyelmürtaza
'Lahmüke lahmi' dedi çün ol şefiülmüznibin
Ol da hakkında nidadır ya Aliyyelmürtaza
Zülfikarın haricin boynundan eksik olmasın
Sana Hakktan bu atadır ya Aliyyelmürtaza
Ey şu kimse sevmedi bunda seni anda olur
Havz-ı kevdesden cüdadır ya Aliyyelmürtaz
Kim ki zahir görmedi nakşında nakkaaşı ayan
Bi-basirettir a'madır ya Aliyyelmürtaza
Bu NESİMİ mehdin okur,kıl inayet sen ana
Eşiğinde bir gedadır ya Aliyyelmürtaza
.
---------------------------------------------------------
Erenler Şah'tan gelirler
Ali derler Pirimize
İmamların kullarıyız
Münkür ermez sırrımıza
Pirimiz Kırıklar,Yediler
Bu yolu onlar kurdular
Bizede böyle dediler
Kanarsan ikrarımıza
Muhip mürşidine uydu
Arif olan hisse duydu
Münafıklar nice kıydı
Tiğ çektiler Pirimize
Bildik aslımızdır Adem
Kısmetimiz verdi Hüdam
Halifeler bastı kadem
Taç vurdular serimze
Ateş yanar kazan çoşar
Dalğalanır boydan aşar
Şulesi aleme düşer
Bakın bizim nurumuza
Nesimi sözünü pişir
Özüne muhabbet düşür
Bezirğanlar gevher taşır
Güne gün şarımıza
-----------------------------------------------
Fazlına bel bağladım ya vahid-i ferd-i ahad
Cümlenin mabudu sensin daima hayy-i ebed
Okudum isminde 'Bismillahirrahmanirrahim'
Ay sıfatındır sıfatın 'kulhüvallahü ahad'
Evvel ahir 'hüvel-hayyüllezi' sin layemut
Zahür-ü batın 'hüvel bakisin' 'allahüssamed'
'Lem -yelid' zatın, 'velem-yuled' sıfatın vasfıdır
'Lem-yekün' zat-ı sıfatın 'lehü küfüfen ahad'
Ol zaman kim lütfile bir gevhere kıldın nazar
Zahir ol gevherden oldu cümle eşya la aded
Kaf ile nundan yarattın on sekizbim alemi
Kudretinden erbain günde tamam oldu ceset
Ey NESİMİ daima gönlünde özge nesne yok
Hem dilinde ol fakırın daim eyler ya Ahmed
------------------------------------------
el bana cevr etme sende bulursun
Ya birde ikide yedide onda
Tut mürşid eteğin vasıl olursun
Medet nazargahı yedide onda
Üçlere yoldaş ol eyle niyazı
Hüda kabul eder böyle niyazı
Dün ü gün ah edüp eyle niyazı
Arsa-i aşk içre yedide onda
Nesimi yedide onda mı dersin
Üçler meclisinde onda mı dersin
Elestü bezminde onda mı dersin
Kırıklar dergahında yedide onda
.
----------------------------------------
Gel benim fahr-i cihanım,kıblegahım Mustafa
Cihanın umudu sensin,Padişahım Mustafa
Halil'in kuyuna vardım,hacılar bayram eder
Arafat'ta kurban kestim işte canım Mustafa
Bak şu kelb rakibe ki, yarime neler demiş
Okunan Kur'an hakkiçün,iftiradır Mustafa
Ben ölünce katiplere vasiyet etsem gerek
Yazdıram sinim taşına,intizarım Mustafa
NESİMİ'yem derde düştüm,derdimin dermanı yok
Derdimin dermanı sensin,ah u zarım Mustafa
.
----------------------------------------------------------
Ehl-i iman işlerini şol demde inkar ettiler
Çün NESİMİ'yi Halep şehrinde berdar ettiler
Öyle kim cevr eyleyüp zulm ile hakkı bastılar
Ahsen-i takvimi gör kim nice inkar ettiler
Müftüler fetva verüben hakkı batıl ettiler
Küfr edüp imana gelmez,gelmeğe ar ettiler
Hak bana emreyeledi söyle deyübejn söyledim
Sözlerimi destan edüp alemde destan ettiler
Bileyüben bıçakların çünkü canıma kıydılar
Sag iken ben aşkı gör nice bimar ettiler
Soydular çıkardılar tenimden çün derimi
Yas edüp gökde melekler cümlesi zar ettiler
Ey NESİMİ vasıl oldun Hakk-ı Rahmana sen
Cennet-ül me'vayı buldun,yerin gürzar ettiler
--------------------------------------------------------------
Evliyadan aldık biz bu erkanı
Yana yana zikredelim Allahı
Canda ayan dörgük sırr-ı Suphanı
Yana yana zikredelim Allahı
Daima Suphanın ismin der idim
Derunumda olan perdeyi giderdim
Bir idim vardım ummana erdim
Yana yana zikredelim Allahı
İsyanla kararmıştır yüzleri
Anın için Hakkı görmez gözleri
Bize kar eylemez münkir sözleri
Yana yana zikredelim Allahı
SEYYİD eydür bahre daldım da geldim
Mümkünat ilmini bildim de geldim
hakikatta yerin gördüm de geldim
Yana yana zikredelim Allahı
---------------------------------------------------------------------
Gel beni ağlatma Şah'ım,ben sana kullar olayım
Gel bana ceylan bakışlım,ben sana kullar olayım
Bir gonce bülbül idim,geldim bağında ötmeye
Şanına ağlatma düşmez,ben sana kullar olayım
Açtım zülfün telinden,zülfün ucu mah gibi
Kesipte yabana atma,ben sana kullar olayım
Ey Nesimi can Nesimi,şu derdime bir çare kıl
Ezelden seni severim,ben sana kullar olayım
.-----------------------------------------------------------------------
Sabahın seherinde kakdım uyandım
Meded,günahlarım bağışla sultan
Şah-ı Merdan görünür gözüme
Meded,günahlarım bağışla sultan
Mücizat gösterdi dıvara bindi
Seksen bin erlere ser-çeşme oldu
Rum'un gözcüsü pirimdir kendisi
Meded,günahlarım bağışla sultan
Aman meded arşda,kürsde ulusun
Pirim Hünkar Hacı Bektaş Veli'sin
Günahlar kılmaz Muhammed Ali'sin
Meded,günahlarım bağışla sultan
İmam-ı Hasan'ı yanımda bildim
İmam-ı Hüseyn'in nurunu gördüm
İmamlar serveri Zeynel'den...
Meded,günahlarım bağışla sultan
Ol İmam Bakır'ı seven yorulmaz
Adım kandır günahlara kalınmaz
Okur İmam Cafer sırrı bilinmez
Meded,günahlarım bağışla sultan
Mansur'u dara çektiler dönmedi
Musay-ı Kazım'ın kanı dinmedi
Remiz çalındı kimseler bilmedi
Meded,günahlarım bağışla sultan
Muhammed Taki'den Naki'ye erdim
Askeri dilimde tespihim virdim
Alemler serveri Mehdi...
Meded,günahlarım bağışla sultan
Ademin cennette nurunu gördüm
Rıza ile meydanda durdum
Melekler Adem'e secde etti
Meded,günahlarım bağışla sultan
Seyyid NESİMİ'nin mühib yarisin
.............. şem'in yansın çırasın
Şah-ı Merdan cümlesinden olsun
Meded,günahlarım bağışla sultan
------------------------------------------------------
Kalbim defter,dilim kalem yazarım
Hakikat emrini duyaldan beri
Yitirdim Leyla'mı gurbet gezerim
Mecnun gibi aşka uyaldan beri
Bize dört kitaptan haber verildi
Kamil olduk akıl başa derildi
Kafir Şeytan merdut oldu sürüldü
Hakkın dergahından sürelden beri
Çıkıncak Mi'raca Hazret-i İmam
Diledi Mevladan ümmetin tamam
Nur ile sarıldı bu cümle alem
Saadet tacını geyelden beri
Mahlasım NESİMİ ismim ALİ'dir
Bu çarh dönmektedir,sanman halidir
Şükür kalbim iman ile doludur
Cürm-ü isyanımız bilelden beri
--------------------------------------------------------------
Ey gönül el aynasına bakmanın faydası ne
Sernayeden zararın var satmanın faydası ne
Kendin kadrin bilmeyen ne bilir dostun kıymetin
Merkebin boynuna cevahir takmanın faydası ne
Çobana yazı gerek hem yayıla,hem gerneşe
Çobanı meclise imam etmenin faydası ne
Kargaya üleş gerek hem yiye hem çağıra
Karganın önüne şükker dökmenin faydası ne
Velhasılı Nesimi sen kendimi aleme faş eyleme
Köpeği hamama sokup yumanın faydası ne
.
---------------------------------------------------
Şem'e düşen pervaneler
Gelsin bir hoşça yanalım
Aşka düşen divaneler
Gelsin bir hoşça yanalım
Yanmaktır bizim karımız
Harcedelim hep karımız
Pervaneler yaranımız
Gelsin bir hoşça yanalım
Varın söylen şol bülbüle
Neden aşık olmuş güle
Ermek istersen ol kül'e
Gelsin bir hoşça yanalım
Bülbül yuvan yıkıldı mı
Yavrun yere döküldü mü
Ölüm sana dokundu mu
Gelsin bir hoşça yanalım
Nesimi döğünsün taşlar
Akıtalım gözden hep yaşlar
Hakk tanıktır hey kardaşlar
Gelsin bir hoşça yanalım