Sevgi temeli üzerine inşa edilmiş bir Toplum Örgütlenmesi ve bir Sırlar Öğretisi olarak ALEVİLİK

Alevi erkanının iki büyük amacı vardır

Alevi erkanı Alevi toplum yaşamının bütün alanlarına müdahale eden,bireylerinin sosyal yaşamlarını sevgi ve barış temeli üzerinde biçimlendiren geniş tabanlı bir sosyal örgütlenmedir.Alevi erkanı aynı zamanda bünyesinde kadim sırlar saklayan ve bu sırları,kendi kurumsal yapısı içinde yetiştirdiği ‘İnsan-ı Kamil’ler aracılığı ile sonraki kuşaklara aktaran bir gizem okuludur.

Alevi erkanının iki büyük amacı vardır:

1. Sırlar Öğretisi ve Kardeşlik Örgütlenmesi Olarak Alevilik (4 Kapı 40 Makam)

Alevi erkânının asıl misyonu ve varlık sebebi, insanlığın uzun geçmişinde biriktirdiği (belki de başka bir kaynaktan insanlığa aktarılmış olan) kadim bilgileri (insanlığın gizli sırlarını) semboller içine saklayarak, iyi yetişmiş, yetkin, donanımlı ve erdemli bireyler aracılığı ile sonraki kuşaklara aktarılmasını temin etmektir.

Bu örgütlenme içinde, herkese her bilgi verilmez, bilgi ancak yetkin olana, hak ettikçe ve hak ettiği kadar aktarılır ki değeri bilinebilsin. Kolay ulaşılan ve yetkin olmayan elde toplanan bilginin değerini bulamayacağı, amacından uzaklaşıp ya heba olur gideceği ya da zalimin elinde kötüye hizmet edeceği düşünülür.

Alevi toplumu içinde gizli sırlar kuşaktan kuşağa olgun insanlar tarafından aktarılır. Alevi toplumunda ‘olgun insan’ (insan-ı kâmil) olmak, bireylerinin önüne ulaşılması gereken üstün hedef olarak konulmuştur. Olgun insan olmak, Alevi insanı için yaşamın ütopyasıdır.Bu özelliği nedeni ile Alevilik bir gizem okulu yada sırlar öğretisi olarak tanımlanabilir.

Alevi erkânı mensuplarının ömürlerini adayarak, gerektiğinde canlarını vererek koruma altına aldıkları ve büyük bir gizlilik içinde sonraki kuşaklara aktardıkları bilgiler, sıradan basit bilgiler ve batıl dogmalar değil, evrenin ve yeryüzünün uzak geçmişi ve insanlığın, bu gezegen üzerindeki serüveni ile ilgili çok önemli ve kaybolmaları durumunda bir daha ulaşılmaları mümkün olmayan sırlardır.

Alevi Öğretisinin Temelleri (Dört Kapı Kırk Makam):

Alevi gizem okulu dört sınıflı ve kırk dereceli bir kardeşlik örgütlenmesidir. Alevi terminolojisi içinde bu okul ‘Dört Kapı Kırk Makam’ adı ile tanımlanır.

Alevi gizem okulunda hak edenlere sırası geldikçe aktarılan bilgilerin ana hatları (Dört kapı kırk makam okulunun müfredatı) özetle şunlardır.

- Alemde bulunan her nesnenin kaynağı kendi kudretini taşıyamayan ve bu nedenle yayılıp dağılan ulu bir nurdur/ışıktır (Nur-u Kadim).

Hakk bir gevher yarattı kendinin kudretinden
Nazar kıldı kudrete eridi heybetinden.
Yunus Emre

Büyük ışık kütlesinden kopuş gürültülü bir patlama ile başlamış,ve neticesinde yerler gökler meydana gelmiştir.

Yedi gök yaratıldı ışık ile yapıldı
Toprağa nazar kıldı,Aksırıpduru geldim.
Yunus Emre

Büyük ışık kaynağından dağılıp yayılan kudret (ruh-enerji) milyarlarca yıl sürmüş bir yolculuktan sonra, bir yıldızdan, bir yıldıza geçerek güneşe gelmiş ve güneşten yeryüzüne inmiştir. İnsanın temeli, Nur-u Kadim’den kopup güneşte toplanan bu kudrettir.

Bir kandilden bir kandile atıldım
Turab oldum yeryüzüne saçıldım
Bir zaman hak idim hak ile kaldım
Gönlüme od düştü yandım da geldim
Hatayi

(Bir güneşten bir güneşe atıldım
Toz oldum yeryüzüne saçıldım
Bir zaman gerçek idim gerçekle birlikte kaldım
İçime ateş düştü yandım da geldim)

Kandil Alevi terminolojisi içinde yıldız, güneş ve gezegen anlamlarında kullanılır.


Güneş Nur-u Kadimden kopan kudreti yeryüzüne aktarandır. Yaradılışın kaynağının bilinebilen, görülebilen, seçilebilen yüzüdür. Tüm canlar, güneş vasıtasıyla nurdan hasıl olmuştur, asılları ışıktır/nurdur.

Alevi sözlü geleneği içinde bu inanış çok çeşitli biçimlerde ifade edilmiştir.

Hakk-ı Tala nura tecelli kıldı
O nurdan payımı aldım da geldim.

(Ulu gerçeklik ışığı ğörünür kıldı. O ışıktan payımı aldım da geldim)

Aramaynan Hakk bulunmaz
Çıkıp meydanda salınmaz
Bakmaynan göze görünmez
Aslın nurdadır sevdiğim
Aşık Senem

- Nurdan koparak evrenin dört kuvvetinin denetiminde, kosmosta vücut bulmuş yaşam formlarının içinde en mükemmel olanı insandır. İnsan, olağanüstü maceralarla süslü varoluş sürecinin sonunda yeryüzünde açmış nadide bir çiçektir. O yüzden yaradan (Nur-u Kadim, Zat-ı Mutlak) en görünür ve en müstesna hali ile insanda gizlidir.

İnsanın canı sonsuz kudrettir, asla kaybolmaz. İnsanın teni ölür, canı (ruhu) ölmez. Aslolan candır. Can, kaynağını başlangıcı ve sonu olmayan ilahi kudretten aldığı ve onun bir parçası olduğu için doğal olarak ölümsüzdür. Yoktan var olmamıştır bu nedenle yok da olmaz.

Ölürse ten ölür
Canlar ölesi değil
Yunus Emre

Ko ölmek endişesin
Işık ölmez bakidir
Ölmek senin nen ola
Çünkü canın ilahidir.
Yunus Emre


-Can geldiği kudret kaynağına geri dönünceye kadar kesintisiz bir devinim içinde bin bir değişik formda kendisine yeni yaşam alanları bulur ve yeniden doğuş döngüsü içinde, sürekli bir bedenden diğer bir bedene transfer olur.(Alevi terminolojisinde bu ‘Bin bir donda baş göstermek’ özdeyişi ile özetlenir)

Bu biçimden biçime geçişlerin nihayetinde, ‘her şey aslına rücu edecektir’ ilahi yasası işleyecek ve evrende bulunan tüm varlıklar ve yaşam biçimleri gibi insan da geldiği asıl kaynağa dönerek kendisini sonlandıracaktır.

- Evrende bulunan her şey parçalara ayrılmış tek bir bütündür. Yaratan, bu bütünün tamamı, yaratılanlar da bu bütünün parçalarıdırlar. Yaratan, yaratılmış olan varlıkların uyum içinde birliğidir. O ulu nurdan (ışıktan) koparak alemlere yayılmış, evreni oluşturmuş her nesne o yüce varlığın parçası,aynı zamanda kendisidir.

- İlahi kudretin içinde büyük ve küçük yoktur. Yaratan, yaratılmış olanın içinde tüm nitelikleri ile, zaten vardır. İnsan da tüm diğer yaşam biçimleri gibi kosmosun içinde kosmosun tüm niteliklerini içinde barındıran bir mikrocosmostur.Kısaca ifade etmek gerekirse; En büyük, en küçükte gizlidir.

- Yaratan yaratılmışların dışında her şeyi denetleyen, yargılayan, ödüllendiren ve cezalandıran bir üstün irade değildir. Varlık birdir ve varlığın esası sevgidir. Varlığı yaratan ve yaratılanlar olarak ikiye bölmek ve bir parçayı diğer parçaya üstün ve amir tutmak, yaratılışın esasını, onu ayakta tutan sebebi anlamamaktır. Varlıkta ikilik gütmektir ki, bu da o ulu hikmete karşı gelmektir.

- Yaradılış zıtlıkların ve tamamlayıcı güçlerin dinamik uyumu ile dengede durur. Yaradılışı birbirinden uzak, ayrı parçalar halinde ama birbirleriyle uyum içinde ve bir bütün olarak tutan güç, en küçük canlı hücreden, en büyük gök adası kümelerine kadar varlığın tüm parçalarını çekip çeviren ilahi döngüdür. Ayin-i Cem içinde pervanelerin döndükleri semahlar bu sonsuz ritmi tasvir ederler.




2.Sevgi ve Barış Toplumu Olarak Alevilik

Alevi erkânının ikinci büyük amacı, topluluk üyesi ‘can’ların sosyal yaşamlarını ‘sevgi’yi ve barışı esas alarak düzenlemektir Yemin vererek topluluk içine katılan herkes sevgi toplumu içinde yaşamanın asgari gereklerini yerine getirmek zorundadırlar. Erdemli olmak,huzura ve toplumsal barışa zarar verebilecek davranışlardan uzak durmak toplumun tüm fertleri için olmazsa olmaz bir yasadır.

Topluluğun geniş tabanı, bir yemin töreni (ikrar cemi) ile topluluğun kurallarına ve disiplinlerine uymaya söz verip, topluluğun geniş bahçesine alınmış eli, dili ve beli mühürlü olarak yaşayan yeminli yurttaşlardır. Talipler adı verilen yeminli yurttaşlar kendi köylerinde, şehirlerinde yaşarlar, topluluğun rutin ibadet törenlerine (Ayin-i Cem) katılırlar, sürekli olarak mürşidin, pirin, dedenin kutsal gücünün denetiminde bulunurlar. Bu açıdan bakıldığında Alevilik ruhani bir gücün kutsal otoritesine bağlanmış sevgi ve barış içinde yaşamayı taahhüt etmiş yeminli yurttaşlar topluluğu olarak nitelenebilir..

Aleviliğe Giriş Töreni (İkrar Cemi):

Alevi toplumu bir sevgi toplumudur.Bu topluluğa giriş ikrar cemi adı verilen bir yemin töreni ile olur. Kendi kararlarını kendi verebilecek yaşa gelen kişi önce bir yol kardeşi (musahip) seçer. Yol kardeşleri eşleri ile birlikte bir rehber eşliğinde düzenlenen törende yemin edip ikrar verdikten sonra yola kabul edilirler.

Yemin ederek bu topluluğa katılan kişi yolun gereklerini yerine getirmek ve Alevi erkânının sevgiye ve toplumsal barışa dayalı disiplinlerine uymak zorundadırlar. Alevi yoluna kabul töreninde erkânı yürüten Alevi Piri (Dedesi) yola girmek ve yaşamının kalan bölümünü sevgi ve barış toplumunun esaslarına riayet ederek yaşama arzusunu beyan eden isteklilerin (taliplerin) üzerine‚ ‘üç mühür’ koyar.

Dedenin birinci mührü talibin dudakları üzerinedir. Bu mühürle dede isteklinin ağzını bağlar.

- Bundan sonra talip, topluluğun sırlarını saklar, konuşamaz, ağzını kirletecek hiçbir nesneyi dudaklarını arasından geçiremez, yalan ve kötü söz söyleyemez,dedikodu yapamaz, iftira edemez, yargılayamaz, isnatta dahi bulunamaz Haram yiyemez.

Dede, yemin töreninde ikinci mührü talibin elleri üzerine koyar. Elleri mühürlü olan, talip;

- Öldüremez, hiçbir canlıya bilerek zarar veremez, bir çiçeği dahi sebepsiz koparamaz ve başkasının malına el uzatamaz, çalamaz.

İnsanın tohumu onun tüm duygusal tutkularını simgeler. Dede, üçüncü mührü tohum (bel) üzerine kor. Beli bağlı talip:

- Eşine sadık olur, yuva yıkamaz, yıktığı yuvanın kadını ve erkeği ile evlenemez.Aynı anda birden fazla eş ile birlikte olamaz.

Alevi yoluna giriş töreninde Alevi dedesi yemin ederek yola giren taliplere şöyle seslenir;

‘-Canlarım; ikrarınıza sadık olun, muhkem durun, yemininize yalancı çıkmayın, kötü şehrinde de olsanız her cefa üzerinize de olsa sabır edin. Dünya fenaya da dursa siz incitici olmayın. Kimsenin hakkı kimsede kalmaz. Yol kılıcı gelir, zulmü keser bir gün.

Cümle âleme aynı nazarla bakın. Kendiniz için ne düşünürseniz,dışarısı için de onu düşünün.İncinseniz de incitmeyin

Görmediğinizi demeyin. Gördüğünüzü eteğinizle örtün. Kişinin ayıbını gönlünüzle kapatırsanız Hakk katında daha da makbul olursunuz. İnsan ayıbını yayanın yüzü karadır.

Gittiğiniz yolda durduğunuz darda sizi taşlayacaklar olacaktır. Taş yağmurlarının altında yemininize sığının. Zor günlerinizde kötülerin,inkarcıların hücumuna karşı gerçekleri kalkan edin. Başınıza ne hal gelirse gelsin, nefsinize ağır gelecek bir nesneyi başkası için düşünmeyin.

Elinizle koymadığınızı almayın.

Sözünüzü geçmeyen yerde söylemeyin.

Büyüğe hürmet, küçüğe izzet eyleyin. Bilin ki, küçüğümüz yaş ufağıdır, taş ufağı değildir. Onlar zamanı gelir bileği bükülmez yiğit, bakmaya kıyılmaz ceylan gözlü ana olurlar. Bizim erkânımızda en küçüğümüz en büyüğümüzdür. Küçüklere ihtimamı elden bırakmayın.

Hatırdan gönülden geçici olmayın. Eş ile dost ile iyi geçinin.

Döktüğünüz varsa doldurun.

Ağlattığınız varsa güldürün.

Yıktığınız varsa kaldırın

Gerçekler sizi vardığınız yoldan, durduğunuz dardan verdiğiniz ikrardan ayrı komasın.

Gerçeğe hü.



Alevi erkânında topluluğun tüm fertlerinin önünde ve mürşit huzurunda üç mührün sınırlarını ihlâl etmemek üzere söz verenler, topluluğun önceden belirlenmiş kurallarına uymak üzere toplumun diğer fertleri ile kefilli ve çok şahitli, bir sözlü anlaşma yapmış olurlar. İkrar verip yemin ettiği halde, toplumun sevgi ve barışa dayalı sözleşmesine uymayanlar, toplumun huzurunu ve barışını sağlayan bu üç mühürden herhangi birini fekkedenler (kıranlar) için iki tür ceza öngörülmüştür.

- Düşkün
- Müşkül

Cana kıymak, çalmak, birden fazla evlenmek ve benzeri ağır suçlar‚ ‘düşkünlük’ sebebidir. Yalan söylemek, kavga etmek gibi hafif suçlar‚ ‘müşkül hal’ sayılır. Alevi erkânında “Müşkül hallolur, düşkün hallolmaz”. Müşkül olanlar, Alevi yol kurallarına uygun olarak verilen cezayı yerine getirdikten ve bozdukları toplumsal barışı yeniden tesis ettikten sonra bağışlanırlar, düşkün olan kimsenin sosyal hayata verdiği zarar onarılamaz boyutlardadır.Bu nedenle Alevi erkanında düşkün “yolu, yolumuzdan, malı malımızdan, davarı davarımızdan ayrı olsun” denilerek, sonsuza dek Alevi toplumunun dışına itilir. Alevi terminolojisi içinde bu durum ’Müşkül hallolur,düşkün hallolmaz’ cümlesi ile ifade edilir.


Alevi erkânı içinde,yol kardeşleri birbirlerinin kefili ve denetleyicisidirler.Bu sebeptendir ki. bir talibin işlediği suçtan musahibi de sorumlu tutulur. Aynı ceza suçu işleyenin yol kardeşine de uygulanır. Bu nedenle tüm talipler yol kardeşlerini karşılıklı olarak yaşam boyu denetlerler, gerektiğinde birbirlerini uyararak doğru yoldan ayrılmalarının önüne geçerler.

Alevilik sevgi ve barışı din olarak kabul eder.Alevi nefeslerinde bu sık sık dile getirilir.

Canan bizim canımızdır
Teni bizim tenimizdir
Sevgi bizim dinimizdir
Başka dine inanmayız
Hüdai

Kendisini sevgi ve barış temelleri üzerinde inşa eden Alevilikte sevmek ve barış içinde olmak insan ilişkileri ve toplum yaşamı ile sınırlı değildir.Canlı cansız tüm nesneleri sevmek ve doğa ile barış ve uyum içinde olmak Aleviliğin temel ve en önemli disiplinlerindendir.Alevi köylerinde bir ağacı sebepsiz yere ve köylülerin itirazına rağmen kesen bir kişi mutlaka dede tarafından dara çekilir ve cezalandırılır.(Dara çekilmek, mürşit başkanlığında topluluk önünde ve on iki hizmetli huzurunda kutsal sorgulanmadan geçirilmek demektir)Doğal çevre ile barış içinde olunması gereği Aleviliğin kutsal kitabı olan Alevi sözlü geleneği içinde çok naif söylemlerle dile getirilmiştir.

Bahçevan satma bu gülü
Haramdır parası pulu
Ağlatma dertli bülbülü
Göz yaşını silmez imiş
Hatayi
 

Alevi Kültürü Haberleri

Muharrem Orucu ve Yas-ı Matem Takiyyesi
Alevilik ve İslam farklıdır, Alevilik nedir?
12 imamlar bizden değildir
Binali İpek Alevilerin cennet marağını değerlendirdi
İmam Hüseyin Mazlum mu? Zalim mi?