PRENSiPLi BAKAN
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, ortaöğretimde kız ve erkek çocuklarının ayrı ayrı eğitim görmesini çağ dışılık olarak değerlendirenleri doğru bulmadığını belirterek, bu tür önerilerin uygulanmasında bir sakınca görmediğini dile getirdi. Çubukçu, “Bu meseleyi çağ dışılık, haremlik selamlık olarak değerlendirme her şeyden önce eğitimin planlanması acısından bilimsel değildir” dedi.
Çubukçu, ortaöğretimde kız ve erkek çocukların ayrı okullarda okuması fikrine prensipte karşı olmadığını dile getirdi. Muş-Bitlis ziyareti kapsamında Muş’a gelen Bakan Çubukçu, ortaöğretimin zorunlu bir eğitim olmadığını ve bu tür önerilerin uygulanmasında bir sakınca görmediğini ifade etti. Kız ve erkek çocuklarının ortaöğretimde ayrılmasına çağ dışılık değerlendirilmesi yapıldığını söyleyen Bakan Çubukçu, bu gibi değerlendirmeleri ise doğru bulmadığını vurguladı. Bakan Çubukçu, “Kız öğrencilerin bir okulda erkek öğrencilerin bir okulda okuması Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren uygulanmış bir projedir. Bu proje dünyanın her yerinde uygulanmış ve devam eden bir projedir. Bu meseleyi çağ dışılık, haremlik selamlık olarak değerlendirme her şeyden önce eğitimin planlanması acısından bilimsel değildir. Bu yaklaşımı doğru bulmuyorum. Ben bu düşünceye prensipte karşı olmadığımı da açıkça ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
SAYLAN’A NİYE TEPKİ GÖSTERMEDİLER?
Bu öneriyi Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı Başkanı Türkan Saylan’ın da gündeme getirdiğini iddia eden Bakan Çubukçu, “Türkan Saylan bu önerisini gündeme getirdiği zaman kimse ona tepki göstermemişti” dedi. (MUŞ)
ÖTEKİLEŞTİRME ZİHNİYETİNİN ÖRNEĞİ
Eğitim Sen yazılı bir açıklama yaparak, 26-30 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen Ege Bölge Çalıştayına “kız-erkek okullarının ayrılması” önerisinin getirilmesini eleştirdi. Önerinin, Çalıştaya İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından “kız çocuklarının okullaşması önündeki engellerin aşılması” gerekçesi ile sunulduğu hatırlatılan açıklamada, ayırma önerisi kente göçle gelenleri “ötekileştirme” zihniyetinin örneği olarak yorumlandı.
Açıklamada, “Eğitimde muhafazakarlaşmanın yeni bir adımı” olarak tanımlanan önerinin, “Kasım ayında gerçekleştirilecek 18. Milli Eğitim Şurası’nda tartışılacak mı” sorusu henüz netlik kazanmadı. Ege Bölge Çalıştayına Eğitim Sen temsilcisinin çağırılmadığı belirtilen açıklamada, sendikanın “çalıştay raporuna öneri ekleme” talebinin de kabul edilmediği bildirildi.
(Ankara/EVRENSEL) - 08.08.2010
KARANLIĞA YELKEN AÇAN AKP'NİN OKULLARDAKİ 2010 AÇILIMI
“Kız-Erkek Okulları Ayrı Olsun”
İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünün “kız-erkek okullarının ayrılması” önerisi, çeşitli açılardan üzerinde durmaya değerdir. Bu öneri her şeyden önce eğitimde muhafazakârlaşmanın yeni bir adımıdır. Ayrıca bunun için öne sürülen gerekçe de son derece manidardır ve İzmir’de yaşayan yurttaşların bir kısmını ötekileştirmeye hizmet eder niteliktedir.
İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, söz konusu öneriyi, eğitim sistemimizin geleceğine ilişkin önemli kararların alınacağı 18. Milli Eğitim Şurası kapsamında gerçekleştirilen Ege Bölge Çalıştayında gündeme getirmiştir. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Çalıştaya sunduğu raporda, ortaöğretime erişim ve devamın sağlanmasında bölgesel, kültürel ve geleneksel nedenlerden dolayı sıkıntı yaşandığına dikkat çekildikten sonra bu sıkıntının ortadan kaldırılması için kız ve erkek okullarının belirli bölgelerde ayrı ayrı kurulması önerisi dile getirilmiştir.
Önerinin basına yansımasının ardından açıklama yapma gereği duyan İl Milli Eğitim Müdürlüğü, “kente göçle gelenler”in kültürel nedenlerden dolayı kız çocuklarını okula göndermediklerini ve ayrı okul önerisinin bu kız çocuklarının okullaşması önündeki bu engelin aşılmasında etkili olabileceğini dile getirmiştir.
Kız ve erkek okullarının ayrılması konusu, zaman zaman okullarda artan cinsel istismar olaylarına karşı önlem olarak dile getirilmektedir. Gerek İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünün dile getirdiği “kente göçle gelenlerin kültürlerinden kaynaklı engeller” gerekçesi gerekse de okullarda artan şiddet ile cinsel istismar olaylarının azaltılması gerekçesi, kız ve erkek okullarının ayrılması önerisin haklı çıkarmaya yetmemektedir.
Her şeyden önce “kültürel nedenlerden dolayı kız çocuklarının karma okullara gönderilmediği” iddiası, somut verilerle desteklenmediği sürece kente göçle gelen yurttaşların ötekileştirilmesine ve damgalanmalarına hizmet etmekten başka anlam taşımaz. “Kente göçle gelenler”in ne kadarı kız çocuklarını okula göndermemektedir ve bunların da ne kadarı “kültürel nedenlere” dayanmaktadır ki, İzmir İl Milli Eğitim Müdürü buna dayanarak kız-erkek okullarının ayrılması önerisi yapabilmektedir. Buna verilebilecek somut, olgusal bir yanıt yoktur. Peki, öyleyse söz konusu öneriyi nasıl yorumlayabiliriz?
Mevcut iktidar döneminde Milli Eğitim bürokrasindeki kadrolaşmayı ve bu kadrolaşmaya hâkim olan dünya görüşünü göz önüne aldığımızda bu önerinin kadın-erkek mekânlarının ve uğraşılarının ayrılması doğrultusundaki muhafazakâr dünya görüşünün, ilköğretime kadar indirilmesiyle ilgili olduğu düşünülebilir. Bu gerçeği örtmek için öne sürülen “kente göçle gelenlerin kültürleri” gerekçesi de ülkemizde giderek artmakta olan ötekileştirmenin başka bir örneği olmuştur.
Saygılarımızla.
08.08.2010
Güven BOĞA
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı