Alevilik, birey özgürlüğü, demokratlık, kadın erkek eşitliği ve laiklik gibi olumlu potansiyellere sahip. Alevi ileri gelenlerinin fetvaları, bu olumlu potansiyellerin önüne ket vuruyor
Alevilik bir din midir? Yoksa bir dünya görüşü, yaşam biçimi ve felsefe midir? Eğer Aleviliği gerçek İslam ya da İslam'ın özü gibi görüyorsanız (Cem Vakfı vb.) ilk soruyu, pozitivist / Kemalist gelenekten geliyorsanız ikinci soruyu olumlu cevaplarsınız. Ancak Alevilik bir din olmasına karşın bir din için gerekli yapısal desteklere yeterince sahip değildir. Elbette bu durum onun din olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Alevliğin bir din olup olmadığı meselesinden önce AKP'nin Alevi 'açılımına' kısaca değinelim. Başbakan'ın, Cuma günü birkaç Alevi derneğinin katılımıyla gerçekleştirilen iftar yemeğine gitmesi bana yaklaşık iki yıl önceki Diyarbakır ziyaretini anımsattı. Burada Başbakan Kürt sorununun varlığını kabul etmiş, devletin Kürt meselesinde farklı açılımlar sunacağı konusunda umut vermişti. Ancak sonraki uygulamalar ve bugün gelinen nokta geleneksel yaklaşımların kolay kolay değişmeyeceğini gösterdi. Özellikle Başbakan'ın Kürtlere verilecek bazı hakların Laz, Çerkes ya da Gürcüler tarafından da talep edilebileceği türü söylemleri, bu umutları büyük oranda tüketti. Hükümetin Alevilere yönelik pratikleri de aynı şekilde umut vaat etmiyor. Bir kere, daha baştan Alevilerin farklı inanç düşünce ve pratiklere sahip olduğu kabul edilmeden yol almak mümkün görünmüyor. Elbette bu tek başına yeterli değil ama sorunu çözmek için de en uygun başlama noktası. Yani önce farklılıkları kabul edeceksiniz ardından bu farklılıkların tanınmasına yönelik açılımlar sunacaksınız. Örneğim Alevilik sadece Hz. Ali sevgisine indirgenemez. Geçmişte Erdoğan 'Alevilik Hz. Ali'yi sevmekse ben daha çok Aleviyim' derken, Kürt meselesinde yukarıdakine benzer bir demagoji örneği sunuyordu ve bu tür demagojilerin meali sorunu çözmek istememe halidir.
Alevilik bir din midir?
Pozitivist/Kemalist gelenekten gelen Alevi entelijansiyası için din genel olarak olumsuz bir çağrışıma sahip olduğu için, Alevilik din dışı terimlerle açıklanmaya çalışılıyor. Aleviliğin kültür, felsefe ve yaşam biçimi olduğu şeklinde bir açıklama yapılıyor. Ancak sık kullanılan 'kültür', dini aslında dışlayan bir kavram değil. Dini de kapsayan, bir toplumun maddi ve maddi olmayan birikimlerini anlatan 'kültür' kavramı, Aleviliğin bir din olmadığını savunanlar için iyi bir araç değil. Aynı durum yaşam biçimi ve felsefe için de geçerli. Her din az ya da çok kendince bir felsefeye sahiptir ya da bazı felsefi düşüncelerden etkilenmiş olabilir. Aynı şekilde dinler belirli yaşam biçimlerinin yansımaları olabilir ya da kendisi bir yaşam biçimi oluşturabilir. Din sonuç olarak bir yandan insanı, doğayı ve evreni doğaüstü mistik güçlerle açıklarken, diğer yandan kendine has kurallar, kurumlar, davranışlar, semboller ve ritüeller yaratarak kendini var eder ve sürekliliğini sağlar.
Sosyalistler açısından din, gerçekleri ters yüz eden ideolojik bir yanılsama olduğu gerekçesiyle mücadele edilmesi gereken yapı olageldi. Dine bu toptan karşı çıkış ve ateizm propagandaları sosyalistlere pek bir şey kazandırmadı bugüne kadar. Ancak halkımızın inançlarına saygılıyız türü popülist politikaların da kazandıracağı pek bir şey yok. Din, cemaat ilişkilerini güçlendirip bireyselliği engellediği, totaliter yapıların ideolojik dayanağı olarak resmi paradigmaları oluşturduğu, siyasallaşıp kitleselleşerek farklı inançlara karşı faşizan karakterlere büründüğü ölçüde mücadele alanına girmeli. Bireysel inanç dünyasında kaldığı sürece kimin neye nasıl inandığı kimseyi ilgilendirmez.
Alevilik, belli bir Tanrı inancına (vahdeti-vücut) ve ritüellere (semah) sahip mistik bir inanç sistemi, yani bir dindir. Dede ocakları ve pirlerin oluşturduğu gevşek bir ruhban sınıfına sahiptir. Cemevi adı verilen ibadethaneleri bulunur ve çok zengin olmasa da mitolojileri vardır (kırklar cemi, Hacı Bektaşi Veli efsaneleri gibi). Kısacası bir dini din yapan pek çok şeye sahiptir.
Başbakan'ın Muharrem orucu için gittiği iftar vesilesiyle Alevi çevrelerde oluşan tartışmalar bu bağlamda incelendiğinde, Aleviliğin dini karakterini daha net görmek mümkün. Özellikle bazı Alevi dedelerinin iftara katılacakları düşkün ilan etmeleri Murat Yetkin'in isabetli bir şekilde adlandırdığı gibi bir nevi aforoz uygulamasını hatırlatıyor. Ancak buradaki paradoks, davete katılanları düşkün ilan edenlerin bu tavırlarıyla, o çok çekindikleri İslamcı siyasilere çok benzemeleridir. İsrail'le veya Hıristiyan Batı'yla görüşmeler veya anlaşma yapmayı kafirlik ilan etmek gibi bir şey bu. Dahası bugüne kadar gevşek dinsel kurumlaşma (ya da kurumlaşamama) sayesinde dinsel yönden bireysel özgürlüğün görece daha fazla olduğu Alevi toplumu, bu şekilde Sünni tarikatlardakine benzer bir cemaatleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. İşte bu, Aleviler için daha fazla AKP'lileşmek anlamı taşır. Elbette herkesin siyasi düşüncesi kendisine ve isteyen Alevi istediği partiye oy verebilmeli. Ancak eleştirdiğin düşüncenin benzerini kendi içinde uygulamaya çalışmak tutarsızlıktır. Aleviliğin haklı mücadelesi, onun farklılığının tanınması ve bunun gereklerinin yerine getirilmesiyle sınırlıdır. Çeşitli dernek yöneticileri ya da dini sıfat taşıyan kişilerin Alevilerin hangi partiye oy vereceklerini veya hangi davetlere icap etmeleri gerektiğini buyurmaları Ortodoks İslam'ın fetvalarını andırıyor.
Alevilik, bin yılların muhalif geleneklerinin ürünüdür. Bu gelenek, eski Hindistan'da, İran'da, Ortadoğu'da ve Anadolu'da hüküm sürmüş yönetimlerin resmi dinlerine karşı oluşmuş gizemci/Batıni inançlardan beslendi. Ancak Safevi devleti örneğinde olduğu gibi, iktidar olduğunda Ortodoks özüne kısa sürede döndü. Ancak modern çağla birlikte, Aleviliğin siyasal mücadelelerin ideolojisi olma işlevi sona erdi. Postmodern dönemle birlikte artan etnik veya dini kimlik eksenli siyasetler, çatışmalardan başka bir şey sunmuyor. Bu nedenle Alevilerin, ne sürekli muhaliflik ne de iktidar ortağı olma gibi hedefleri olmalı. Alevilik, birey özgürlüğü, demokratlık, kadın erkek eşitliği ve laiklik gibi olumlu potansiyellere sahip. Alevi ileri gelenlerinin fetvaları, bu olumlu potansiyellerin önüne ket vuruyor ve ileride Kürt meselesinde olduğu gibi, birbirine karşıt fanatizmleri ortaya çıkarma riskine sahip. Bugün hem Alevi ileri gelenlerine hem de hükümet ve devlet görevlilerine düşen, bu potansiyeli çok kimlikli, demokratik bir toplum projesinde değerlendirmektir.
SERDAR SÜRMELİ: Dr.
RADİKAL 2 - 20 Ocak 2008