İslam Ansiklopedisi’ne göre “sema” ve “semah” “tasavvuf ehlinin, müzik aletleri de çalınarak söylenen neşidelere (şiirlere) uyup vecde gelmeleri, raks etmeleri, dönmeleri”dir.
İslam Ansiklopedisi’ne göre “sema” ve “semah” “tasavvuf ehlinin, müzik aletleri de çalınarak söylenen neşidelere (şiirlere) uyup vecde gelmeleri, raks etmeleri, dönmeleri”dir. Açık bir deyişle bir tür dinsel törendir. Abdülbaki Gölpınarlı’nın “Tasavvuftan Dilimize Gelen Deyimler ve Atasözleri” adlı kitabına göre bu sözcükler Arapça “duymak”, “işitmek” anlamında olan “sem” kökünden türemiştir. Anadolu’da “samah”, “zamah”, “samak” gibi çeşitli şekillerde söylenmektedir.
“Sema” ile “semah” aynı kavramı ifade etseler de uygulanışlarında önemli ayrımlarlar vardır. Sema günümüzde Mevlevilere özgü duruma gelmiştir. Kuralları vardır. Yalnızca erkeklerce dönülür ve hemen herkesin bildiği bir giysisi (tennure) vardır. Semanın müziği de özel bir müzik, daha doğrusu bir üst sınıf müziğidir. Mevleviliğin dili, Selçuklu hükümdarlığının resmi dili olan Farsçadır. Naat benzeri ayin bestelerinin sözlerinde bu dil kullanılır.
Semahlar ise Alevi-Bektaşi toplumunundur. Bu toplumların dinsel ibadetlerini yerine getirdiği toplantıları olan “cem”lerde dönülür. Kentlerde kadının baskı ve peçe altında tutulduğu dönemlerde bile semahlarda kadın erkek birlikte semaha katılmışlardır. Ve kadın erkek karışık yapılan semahlarda kadın ve erkek sayısının birbirine yaklaşık olmasına çalışılmıştır. Çünkü semah, göçebe toplumlarda doğmuştur. Doğa, kişiyi günlük yaşamın her kesiminde ve dinsel törenlerde eşit kılar. Alevi semahlarının daha çok kutsallığına inanılan sayılarda, 3-5-7-9-12 kişilik öbeklerce yapıldığı gözlenir. Ayrıca on altı kişilik, kırk kişilik ve daha kalabalık toplulukların yaptıkları semahlar da vardır. Bu semahların düzenleri farklıdır.
Yalnızca erkeklerce dönülen semah türüne Sivas, Malatya, Tokat çevresinde oynanan “Ya Hızır” semahı örnek verilebilir:
“Yemen ellerinde ya Hızır yeridir
Kimseler duymadan duyardı Ali
Fukaraya malın zebil ederdi
Duyurdu Muhammet duyardı Ali
(.....)”
Ancak bu semahın da kadın erkek karışık oynandığı olur. Yalnız kadınlarca oynanan semahlarsa oldukça çoktur. ‘’Çark’’ semahı bunlara örnek gösterilebilir:
“Hüseyn’im attan düştü
Kâfirler başına üştü
Atı Medine’ye kaçtı
Ah Hüseyn’im, ah Hüseyn’im...”
Semahların ezgisi halk müziğinden kaynaklanır ve türkülüdür. Yörelere göre ezgilerde, vuruşlarda ayrılıklar görülür. Semah ezgileri yalnızca bağlama ile çalınır. Tunceli ve Ege semahlarında kemane de bağlamaya eşlik eder. Davul, zurna hiç kullanılmaz. Bağlama bazı yörelerde kutsal sayılıp duvara, insan boyunun bir karış üstüne gelecek şekilde ve Kuran-ı Kerim’le yan yana asılır. Saz çalınacağı zaman, sazı çalacak olana veren kişi öpüp başına koyar, alan kişi de öpüp başına koymadan çalmaya başlamaz
Çepnilerde cemde kesinlikle on iki çalgı bulunur. Bu on iki saz aynı türden olabileceği gibi değişik türlerden de olabilir. Tahtacı cemlerinde ise en az iki, en çok on iki çalgı bulundurmak töredir.
Semahlar için belirli bir kıyafet zorunluluğu yoktur. Daha doğrusu semah giysisi halkın düğün, bayram gibi özel günlerde giydiği yeni ya da temiz pak giysisidir. Erkekler de bacılar da böyle giysiler ile semah yapmaya özen gösterirler. Doğu illerinde baş açık semah uygun bulunmaz. Bacıların başları zaten örtülüdür. Erler de şapka ile semaha kalkmaz, başlarına mendil, poşu gibi bir şey bağlarlar. Semaha kalkışta da bölgelere göre küçük ayrılıklar gösteren kimi töreler söz konusudur. Örneğin Doğu illerinde semaha kalkmadan önce el, ayak ve yüz yıkanır. Kimi bölgelerde cemde ilk semah yapılacağı zaman dede ve tüm cem erenleri topluca ayağa kalkarlar. Semahçılar gelip dedenin önünde niyaza dururlar. Niyazdan sonra dede ve cem erenleri yerlerine otururlar. Dede genelde “Bismişah Allah Allah!” sözleriyle başlayan bir gülbank/gülbenk okur:
“Allah Allah Allah Allah Allah Allah
Üçlerin beşlerin
Gerçek erlerin ve şehitlerin
Yüzü suyu hürmetine
Akşamlar hayrola
Şerler defola
Yiğitler saf ola
Yardımcımız halk ola
Varlığımıza
Birliğimize
Bir olmamıza
Merhaba!
Merhaba!”
(Ruhi Su Türküleri)
Bu duaya Kürtçe Gulvang ya da Gulbang denilir.
Semaha böylece başlanır. Bundan sonraki semahlarda ayağa kalkılmaz. Kimi bölgelerdeyse semaha er-bacı selamlaşması ile başlanır.
Kapalı yerlerde yapılan semahlar yalınayak oynanır.
Semahlar karşılıklı durarak ve eller veya kollardan tutuşmadan, ayrık düzende, Cem Mekanı’nın /Cem Bezmi’nin ortasında açılan boşlukta dolaşarak dönülür. Dede Makamı’yla (Post) Çerağ mumlarının yandığı ve “Çerağ Tahtı” denilen yer kutsal sayılır. Semahta oraya sırt dönülemez. Oraya gelinince yüzler o tarafa döner, eller saygıyla göğüste birleştirilip boyun hafifçe eğilir. Bir anlamda selam verilir.
Semah Nefesi okunurken nefesin son kıtasında, ozanın şah beyti söylenirken semahtakiler oldukları yerde hareketsiz kalarak şairin anısına saygı gösterirler.
“Şah Hatayi eder mi bir gedayı
Dilim zikreyledi gâni Mevlayı
On iki imam nesli Âbayı
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?..”
Semahlar tek ya da birkaç bölümlü olabilirler.
İki bölümlü semahların ilk bölümleri “Ağırlama”, ikinci bölümleri ise “Yeldirme”, “Yürütme”, “Pervane” veya “Pervaz” adlarını alırlar. Eğer semah üç bölümlüyse, ilk bölüme “Ağırlama”, ikinci bölüme “ İki Ayak” veya “Yürütme”, üçüncü bölüme ise “Yeldirme” veya “Pervaz” denilir. Dört bölümlü semahlar yine “Ağırlama”yla başlar, “İkileme”yle devam eder, “Yürütme”ye geçilip “Yeldirme” ile son bulur. Bu bölümler tempoları açısından gittikçe hızlanan bir sıra izler. Bazı semahlardaysa, ağır-hızlı-ağır-hızlı düzeni görülür.
Cem nedir?
Semahta bütün dinsel törenler gibi kalkıştan oturuşa değin tüm kurallar (yörelere göre kimi ayrılıklar gösterse bile) belirlenmiştir. Bu kurallar yerine getirilmeden semah dönülemez.
Semahlar konusunda önemli bir inceleme yayımlamış olan Fuat Bozkurt, semah düzenini şöyle anlatır: “Semahların yapıldığı toplantılarda etkin bir sıkıdüzen egemendir. Tüm görgü töreni boyunca olduğu gibi semahlar süresince de gürültü yapılamaz. Ayrıca semah ezgileri çalınıp söylenirken, semah dönülürken izleyenler arasında da sigara kullanılmaz. Bir şey yenip içilmez. Dizüstü ya da bağdaş kurulup oturulur. Gürültü edenlere, uygun olmayan davranışta bulunanlara çeşitli cezalar verilir. Bu cezanın biçimi dedenin ve toplumun kararına bağlıdır.” (Fuat Bozkurt, Semahlar, araştırma-inceleme, Kapı Yayınları,136+16 s)
Semah dönenler (canlar) duygunun, sevginin, aşkın dorukta olduğu bir duygulu an yaşarlar. Kendinden geçercesine büyük bir aşkla, şevkle, huzur içinde ayrı bir dünyaya yolculuk eder, daha doğrusu evrenle bütünleşirler.
Semahlar kökende dinsel görünümde halkoyunu olmalarına karşın, bireyin bağımsızlığı ana ilkesiyle öbür halkoyunlarından ayrılırlar. Semahlar iki ana figüre dayanır. Bunların başında kuşun uçuşunu andıran kolların aynı anda kalkıp inişi figürü gelir. (Kadınlar tıpkı kadın zeybeklerinde olduğu gibi kollarını omuz düzeyinden daha yukarı kaldırmazlar.) İkincisi yürüyüş ve ayak figürüdür. Bu figürlerin arasında da bir uyum vardır. Semahlarda müziğin akışına göre ivedi ya da yavaş biçimde uyumlu olarak hareket ettirilen kol ve ayak figürleri dışında gövde figürleri bulunmaz. Semah, bütün halkoyunlarında olduğu gibi çocuklukta öğrenilmeye başlar. Kişi başlangıçta izleyicidir. Sonra ‘gençler’, ‘gönüller’ semahı denen semah türü ile oyunun içine girer. Bu, alıştırma, daha doğrusu çıraklık dönemidir. Kişi daha sonra oynayış yeteneğine göre öbür semahlarda yerini alır.
Semah sözleri
Semahlar çoğunlukla Türkçe sözlü deyişlerle dönülür. Bu deyişler yörelere göre değişiklikler gösterse de halk yazınının ürünleridir. Başta Hatayi olmak üzeri Pir Sultan Abdal, Kaygusuz, Nesimi gibi pek çok ozanın deyişleri semah sözü olarak ezgilenmiştir.
“Aşağıdan gelen telli turnam
İçinizde telli turnam yok benim
Yârandan yoldaştan soran olursa
Yine sol yanımda derdim çok benim
Gidiyorum gayrı gül benzim soluk
Od düştü sineme yanıktır yanık
Ölüm Allah emri de zalim ayrılık
Hangine yanayım da derdim çok benim
Pir Sultan Abdal’ım da dost Kırklar Yediler
Bu yolu erkanı da canım kodular Herkes sevdiğini de bile dediler
Hangine yanayım da derdim çok benim...”
Semah sözleri kimileyin belli dinsel kuralları, inançları anlatsa da ana konu sevgidir. Öbür konular sevgi eksenini çevreler:
“Kırata yol mudur eştiği zaman
Dizgini boynuna düştüğü zaman
Sarıdan köpüğü saçtığı zaman
Severim kıratı bir de güzeli
Kırat da komaz yanında yatam
Sesimi turnanın sesine katam
Gerdanı beş karış beli bir tutam
Severim kıratı bir de güzeli...”
Böylec semah sözleriyle öğütler verilerek birlik çağrıları yapılır.
“Kararı kararı geliyor kışlar
Alay alay olmuş ufacık kuşlar
Yıldan yıla meyve veren ağaçlar
Özüne döne özümüz deyi...”
Semah sözleri dinsel de olsa, din dışı da olsa hep coşkulu, yaşama sevinci doludur:
“(...)
Açılsın laleler açılsın güller
Güllerin dalında ötsün bülbüller
Şu gurbeti icat eden onmasın
Ay doğsun üstüne güneş doğmasın
Vursun felek sillesini kalkmasın
Aç kolların semah eyle
Demi devran dönsün...”
Semah nefeslerinin sözlerinde yüzyılların acılarının, başkaldırılarının izleri vardır. Cemlerde söylenen “tevhitler” de semah nefesleriyle aynı işlevi taşır. Tevhit, “birlik, birleşme” anlamına gelen bir addır. Tevhitlerin coşkulu çağırışlarıyla toplumun birlik duygusu korunur.
“Güvercin donuna girip
Yanıl elmaya el sunup
Yürekten ateşler yanıp
Yüze vurduğu yoldur bu!”
Aleviler ve Bektaşiler, semahlarla dönerken dünyanın ve evrenin dönüşüne uydururlar gövdelerini. Semahlar sözleriyle “Tanrı ile insanın” birliğini anımsatır:
“Hak ağaçta olsa dülgerler bulur
Hak denizde olsa balıklar bulur
Yerde gökte olsa arada kalır Belagatte o dem Âdeme indi...”
Evren ile bir olurlar semah dönenler. Evrenin dönüşünü yenilerler, turnalar gibi pervaz vururken.
Sennur SEZER
EVRENSEL HAYAT - 3 Şubat 2008