İstanbul Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmeni Alkaya, ‘Yedi Tepeli Aşk’ oyununun sahnelenmesine ara verilmesinin sansür değil, sıcak ortam nedeniyle alınmış idari bir karar olduğunu söyledi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları’nın ‘Yedi Tepeli Aşk’ adlı oyunuyla ilgili tartışmalar sürüyor. İBB Sanat Danışmanı Kenan Işık’ın 3 Ocak 2008 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan “Oyunu faşizanca, itici, belli kesimleri rencide edici buldum. (...) Alevi bir arkadaşımla izlesem sıkılır, utanır ve kendimi savunamam. İncinirler” sözleriyle başlayan tartışma giderek büyüdü.
4 Ocak 2008 günü toplanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBŞT) Yönetim Kurulu kamuoyuna bir açıklama yaparak oyunun gösterimine ara verdiğini duyurdu. Bunun üzerine tiyatro çevrelerinden art arda tepkiler gelmeye başladı. Son olarak İstanbul Şehir Tiyatroları Sanatçıları Derneği (İŞTİSAN), yaptığı açıklamada “Kenan Işık’ın gazetelere yansıtmış olduğu görüşleri, tiyatromuzu faşistlikle suçlamak noktasında billurlaşmaktadır. Bu çok ciddi, içinde bulunduğumuz siyasi ortamın seçim öncesi açılımlarına bağımlı görünen, siyasi içerikli suçlama, genelde sanatın savunulması gereken yasaksız anlayışına ters düşmektedir” dedi.
Tartışmanın geldiği son noktayı, sansür suçlamalarını ve kurum içindeki görüş ayrılıklarını İBŞT Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya ile konuştuk.
‘Kritik bir noktadayız’
‘Yedi Tepeli Aşk’a ara verildi. Bu bir sansür mü?
Hayır. Bir oyunu yasaklar, belli bir bölümünü farklı kriterlerle keserseniz bu sansürdür. Ama oyuna ara vermek idari bir karardır. Son derece deneyimli insanlarız, bir öngörüde bulunduk ve bu oyunun bu sıcak ortamda bir süre ara vermesinin en uygun çözüm olacağına karar verdik. Bu kararı verirken tabii ki çok mutlu değildik.
Oyuna ara vermek bir geri adım mı?
Hayır, değil. Bir önlem sadece. Biz kamusal bir iş yapıyoruz, dolayısıyla kamusal sorumluluğumuz var.
Bu ara ne kadar sürecek?
Şu anda kritik bir noktadayız, önce önümüzü görebilmemiz, şu süreci atlatmamız gerekiyor. Bir evde yangın varsa önce yangını söndürürsünüz. Bu bir yangın değilse bile bir yangın girişimidir. Çok hassas bir noktada olay odaklandırıldı. Sadece tek bir kez hikayede geçen, kesinlikle olumsuz anlam içermeyen Alevi sözcüğü ekseninde bir çarpıtma yapıldı.
‘Aleviler entelektüel ama’
Herhangi bir Alevi örgütü temsilcisinden bu konuda sizinle iletişime geçen oldu mu?
Hayır. Bu haber çıkana kadar zaten bize bu yönde bir tepki de gelmedi... Haberin yayımlandığı gün boyunca tanımadığım pek çok insandan telefon aldım. Tamamı kendilerini tanıtırken Alevi kimliklerini belirttiler. Bir tanesi dışında tamamıyla sakin ve açıklayıcı konuşmalar yaptım.
Alevi toplumunun entelektüel bir toplum olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim ama her toplumda bu tür bir haberle olmadık reaksiyonlara girebilecek insanlar olduğu gibi; olası bir provokasyonun bu topluma mal edilmesi gibi bir tehlike de vardı.
Samimiyetle söylemem gerekir ki, bu tehlike yabana atılmaması gereken bir tehlikeydi.
Bu sizin varsayımınız mı, tehdit mi aldınız?
Deneyimli insanlarız. Çok uzun bir dönem yaşadım Türkiye’de, çok şey gördüm. Bunlar o kadar hassas konulardır ki, İBŞT yönetimi burada sorumlu davranmak gerektiğini hissetti ve bu kararı aldı.
‘Belirgin tehdit olmadı’
Herhangi bir tehdit olmaksızın?..
Sözünü ettiğim bir kişi dışında bana yönelmiş belirgin bir tehdit olmadı ama internette bu haberin yayılma biçimi o kadar tehlikeliydi ki.
Bana gelen bir telefonda da arayan “Biz şimdi burada toplantı halindeyiz, görürsünüz gününüzü” diyordu. Biz öncelikle sorumlu davrandık burada; bu sürecin soğumasını ve rayına girmesini bekledik.
Ara vermekten başka bir formül yok muydu?
Bu karar öncelikle sükuneti sağlayalım kararıdır. Bizim öngörümüz burada bir risk olduğuydu ve bu riski hiçbir şekilde üstlenmemek noktasında karar birliğine vardık.
Peki şöyle bir cümleniz var haberde: “Hayatta en son düşüneceğim şey sansür ama Alevi toplumunun tepkisi beni ürkütüyor”.
Hangi bağlamda söylediğimi tekrar ediyorum. Alevi toplumunun böyle bir tepkisi var ise eğer, bundan sanat özgürlüğü adına korkarım. O zaman biz neyi konuşacağız, neyi sahne üzerine getireceğiz?
“Yedi Ağlı Don hikayesinden dolayı İslami kesimden de tepki aldı” diyorsunuz.
Şu kadarını söyleyebilirim, oyunla ilgili bir izleyici defterimiz var. Bu defterde çoğunlukla övgü dolu yazılar var ama “Yedi Ağlı Don” hikayesiyle ilgili bir iki eleştiri de var. Kitap piyasada, herkes okuyabilir. Sanatsal kriter dışında kriteriniz varsa farklı tepkilerde bulunabilirsiniz, ama bana sorarsanız zekice yazılmış, ince gözlemlere dayanan bir hikaye. Nereden baktığınıza bağlı, bir anda Tolstoy’u da pornografik ilan edebilirsiniz.
Kenan Işık’ın sözleri
Kenan Işık, bir başka gazeteye “Yönetim Kurulu’nun açıklamasında bir tuhaflık, bana sorarsanız bir saptırma var. O da şu: Olay birinin üzerine havale edilmek isteniyor: Benim ya da belediyenin. Kimse kimseye ‘bu oyunu kaldırın’, ya da ‘şu bölümü çıkartın’ diye bir şey demiyor” dedi...
Ben Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından İBŞT Sanat Yönetmenliği’ne getirildim, böyle bir şey yapmam söz konusu olamaz. Aksine burada bir olay var ve ben olayı yatıştırmaya çalışıyorum yönetici arkadaşlarımla birlikte. Belediyeye ya da bir başkasına bir şey ihale etmek değil benim işim şu anda, sıkıntıyı aşmak.
Ayrıca ben de belediyenin Şehir Tiyatroları’nda genel sanat yönetmenliği yapıyorum.
Sizce Kenan Işık’ın böyle düşünmesini gerektirecek ne oldu?
Hiç kimse adına konuşmam, eski bir arkadaşım olan Kenan Işık adına da konuşmam. Aramızdaki konuşmaları da aktarmam.
O sizinle arasındaki konuşmaları aktarmış ama: “Bizim hiçbir şekilde, ‘Ne yapıyorsunuz?’ gibi bir denetçi tavrımız yok. Oyundan da, şikâyetler gelince haberimiz oldu. Ben oyunu izleyince bu ‘Alevi’ ve ‘Sivas’ kelimelerinin, Alevi yurttaşlarımızı incitebileceğini düşündüm. Hele hele, Muharrem ayında...
Bunu Alkaya’ya söyledim ve Alkaya da bana, ‘Ben onu atlamışım,’ dedi; bir süre sonra ‘Ben arkadaşlarla konuştum. Alevi ve Sivas kelimelerini çıkartacaklar’ ifadesini kullandı. Sivas kelimesi çıkartılmış ama Alevi lafı duruyor.”
Çıkarttırdınız mı?
Sivas kelimesini, yazar Seray Şahiner olası bir hassasiyeti göz önünde bulundurarak çıkardı oyundan. Ama bu olaylardan önceydi. Burada bir toplumu, bir kesimi, bir aidiyeti rencide eden hiçbir şey yok.
Şehir Tiyatroları’nın (ŞT) bağlı olduğu belediyenin sanat danışmanı “Oyunu rencide edici ve faşizan buluyorum” dediği anda bu kurum içi bir çatışma değil midir?
ŞT Yönetim Kurulu bu konuda bir açıklama yaptı, ne düşündüğümüzü açıkça söyledik. Bunun dışında ne eski bir arkadaşımla polemiğe girmek istiyorum ne de ŞT’nin böyle bir polemiğe ihtiyacı var.
Peki neden yaptığınız açıklamada “Yedi Tepeli Aşk, İBB Sanat Danışmanı’nın iddia ettiği gibi faşizan değildir” ibaresi yoktu?
Ne düşünüyorsak elinizdeki metne yazdık ve bu metni Büyükşehir Belediye Başkanı’nın basın danışmanına da ilettik. Dolayısıyla Sayın Kadir Topbaş da yayımlanmadan önce bu metni okudu.
Oyun yeniden sahnelendiğinde, herhangi bir değişiklik yapacak mısınız?
Herhangi bir değişiklik yapacak momenti geçmedi mi sizce? Şimdi önümüzü göreceğiz. Diliyorum ki sağlıklı bir tartışma yapılır burada.
Miraç Zeynep Özkartal / MLLİYET - 07.01.2009