Rıza Zelyut
Ülkemizdeki entelektüellerin ve yazarların sık kullandığı ama anlamını doğru dürüst bilmedikleri terimlerden birisi de 'Türk-İslam sentezi'dir. Konuyla ilgili olarak bana yazan okuyucum Doç. Dr. Mahmut Gecikligün, diyordu ki: 'Sayın Rıza Zelyut, 26/09/2007 tarihli yazınızda Haç taktığını sandığınız için yanlışlıkla aşağıladığınız bir insandan özür dilemek için onun Türk ve Müslüman kimliğine sahip çıkmasını ön şart olarak istiyorsunuz. Böyle yazmakla Türk -İslam sentezcisi bir şeriatçıdan ne farkınız kalır?'
12 EYLÜL'ÜN İDEOLOJİSİ
Türk-İslam sentezi;1970'lerde Aydınlar Ocağı çevresinde kümelenen Osmanlıcı fikir adamlarının büyüttüğü bir tezdir ve 12 Eylül askeri darbesi ile uygulamaya sokulmuştur.
12 Eylül darbesi; Türkiye'de Amerikan çıkarlarına ters düşmeyecek bir kamuoyu yaratmak üzere planlanmıştı. Darbe lideri Kenan Evren, her nutuk atışında Kuran'dan bir ayet okuyarak yeni bir siyaset tipinin öncülüğünü yapıyordu. Bu çizgi aslında Milli Görüş diye isimlendirilen Erbakancı/Arabist-Vehhabici çizginin yerelleştirilmiş hali idi. Zaten; darbe ile Türkiye'deki solcu ve milliyetçi/ülkücü kadrolar kırılmış; meydan bunlara bırakılmıştı.
Darbeciler; işi tesadüfe bırakmamak için geniş bir kültürel dönüştürme programı hazırlattılar. Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş'in başkanlığında toplanan ilgili bakanlar; bu planı Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortaklaşa şekillendirdiler. 15 Mayıs 1981'de, Türkiye'de artık laik eğitimin yerini dinci eğitimin alması kabul edilmişti. Din dersi zorunlu yapılıyor; imam hatip okulları öne çıkartılıyor; dinsel yayınlara ağırlık veriliyor; Alevi köylerine bile cami yapılması zorunlu hale getiriliyordu. Bu plan, 1983 yılında Devlet Planlama Teşkilatı'nın Milli Kültür Raporu'nun temelini teşkil etti. Kamuoyu, bu planı Türk-İslam Sentezi olarak öğrendi.
PLAN, TÜRKLÜK DÜŞMANIDIR
Bizim aydınlarımız, Türk-İslam sentezini sözünü; Türk ve İslam'ın iç içe geçtiği bir fikir oluşumu ve yöntem sanıyor. Halbuki gerçek çok farklı. Türk İslam sentezinin temel özelliği, toplumu dincileştirmektir. Planda; Orta Asya'dan getirdiğimiz öz değerlerden de söz edilmektedir. Fakat; pratikte o değerler yok edilmiştir. Çünkü; darbecilerin Türk İslam sentezinde; millileştirme, dincileştirme olarak açıkça anlatılmaktadır. Sentezi anlatan şu sözün anlamı bunu gösterir: 'Millileşme, dinle başlar; dinle tamamlanır. Türkiye önce Müslümanlaştırılmış sonra Türkleştirilmiştir.'
Yani; Türk denirken de artık Müslümandan söz edilmektedir. İşte Türk-İslam sentezi denilen planın özü, özeti budur.
Bu plan; aslında Mustafa Kemal'in, merkeze yerleştirdiği Türk olgusunu; çevreye itmekte; merkeze yeniden İslam'ı oturtmaktadır. Planın işletilmesi de zaten böyle olmuştur. Sonraki süreçte; Türklük; ırkçılık, faşistlik gibi gösterilmiş; milliyetçilik bununla eşitlenmiş; İslam adına da Vehhabilik topluma dayatılmıştır.
Yani; Türk İslam sentezindeki Türk'ün, gerçek Türkle; İslam'ın da atalarımızın yaşadığı İslam ile ilgisi yoktur. Sentezdeki İslam; şimdilerde karşımıza ABD çıkarlarına hizmet eden Ajan İslam/İşbirlikçi İslam biçiminde çıkmaktadır ve iktidara da yön vermektedir.
Laik aydınlar bilmeliler ki İslam'dan söz etmek gericilik değildir; hele hele Türk demekten korkarsak; 'En büyük övüncüm Türk olarak doğmaktır.' diyen Atatürk'ün kemiklerini sızlatmış oluruz.
Zaten böyle yaptığımız için dini ve milliyetçiliği gericilere kaptırıp halkla aramıza duvar ördük. Geldiğimiz nokta ile övünebiliyor muyuz?
Rıza Zelyut
6 Ekim 2007 - Güneş