Türkiye, bir dönüşüm ve değişim sürecinin içinde. Ülkemizde yaşayan Alevi vatandaşlarımızın istekleri son zamanlarda yine tartışma konusu oldu. Hükümetin, Alevilerin isteklerine yönelik adım atmak niyetinde olduğu anlaşılıyor. Peki Aleviler bu konuda ne düşünüyor?
Ülkemizde; Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan’ın deyişi ile 25 milyon, bizim tahminimize göre ise 12-15 milyon arasında Alevi yaşıyor. Alevi toplumu; Osmanlı Devleti’ni kuran kılıçlı dervişlerin torunlarını oluşturmaktadır. 1501 yılında İran’da göçebe Türkmenlerin lideri Şah İsmail bir devlet kurmuş; bu devlet de Osmanlı Devleti ile çatışmaya girmiştir. Şah İsmail Alevi olduğu için Anadolu Türkmenlerinin birçok kolu o tarafı desteklemiştir. 1514 yılında Çaldıran’da Osmanlı Sultanı Selim; Şah İsmail’i yenmiştir.
Bu sürecin önünde ve sonrasında Anadolu’daki Aleviler Osmanlı ordusu tarafından katliama uğratılmışlardır. Daha sonra da bu baskılar sürmüş gitmiştir. 1891’den itibaren, Doğu’daki Kürt aşiretlerinden kurulan Hamidiye Alayları, Ermeniler gibi Alevileri de katletmeye başlamıştır. Ancak Mustafa Kemal Paşa’nın kurduğu Cumhuriyet ile Aleviler bir nefes alabilmişlerdir. Bu nedenle de Aleviler; Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü olmazsa olmaz hayat şartlarından biri kabul etmişlerdir.
ALEVİLİK BİLDİRGESİ
Buna karşın, Cumhuriyet boyunca Alevi toplumu fiilen yok sayılmıştır. Osmanlı zamanında halkın bilinçaltına pompalanan Alevileri kötü gösteren düşünceler de yaşayıp gelmiştir. Bu nedenle; 1989 yılında Türkiye’de Alevi varlığının adını koyan ve bu kesimin isteklerini yansıtan bir bildirge yayımlanmıştır. Bildirgeyi Hamburg Alevi Derneği ile birlikte ben hazırlamıştım. Bu çalışmada dernek yöneticilerinden Halis Tosun ile İsmail Kaplan’ın ayrı bir özverisi olmuştu. Türkiye’deki sanatçı, yazar, akademisyen, politikacı birçok ünlü ismin imzaladığı Alevilik Bildirgesi bir ilkti.
İşte o bildirgeden önemli başlıklar:
- Bu bildirge, İslamiyet’in Türkiye’de yaşayan bir kolu olan Aleviliğin sorunlarını duyurmayı ve Alevilerin bazı isteklerini kamuoyuna yansıtmayı amaçlıyor.
- Aleviler; başka inançlara, “doğru, güzel, kutsal” gözüyle bakarlar. Kendi inanç ve kültürleri için de aynı olumlu duygu ve yaklaşımı beklerler... Alevi öğretisinin tanınması, Türkiye için barış ve zenginlik kaynağı olacaktır...
- Alevilik de, Sünnilik gibi İslam inancının bir koludur. Sünnilik kadar eskidir. Türkiye’de dinsel, siyasal, kültürel, sosyal yönleriyle Alevilik, halkın bir bölümünün yaşama biçimi olarak halen varlığını sürdürmektedir.
- Sünni halkımızın Alevilik hakkındaki bilgisi yetersizdir.
- Diyanet İşleri, İslam’ın sadece Sünni kolunu temsil ediyor.
- Devlet okullarında din ve ahlak eğitimi ile; camilerde imamlar vasıtasıyla Sünni İslam yaşıyor ve yaşatılıyor.
- Alevi varlığı yok sayılıyor. Devlet yetkilileri yaptıkları açıklamalarda, Türkiye’nin tümünü Sünni göstermeye çalışıyor.
- Aleviler, halen Aleviliklerini gizlemek zorunda kalıyorlar.
- Türkiye’de Hıristiyanların, Yahudilerin, Süryanilerin bile kendilerine ait ibadethaneleri olduğu halde, Aleviler bundan yoksun bırakılmıştır. Bugün, Alevi kültürünü yaşatacak hiçbir kurum bulunmamaktadır.
- Alevi kitle üzerinde, Osmanlı Devleti zamanından gelen ve halen sosyal, kültürel ve psikolojik olarak süren ağır bir baskı vardır. Bu baskının adını, açık yüreklilikle koymanın zamanı gelmiştir.
- Aleviler, çekinmeden “Ben, Aleviyim” diyebilmelidir. Alevi kitle bugün bile Alevi olmaktan korku duymaktadır. Bu kimliğin mezhepçilik veya şovenistlik ile damgalanması, temel insanlık hakkına saygı duymamaktır.
- Aydınlar, Alevi varlığını, insan hakları bağlamında savunmalıdır.
- Türk basını, yayınlarında Alevi kültürüne yer vermelidir.
- TRT, Alevi varlığını da dikkate almalıdır.
- Alevi köylerine cami yapmaktan vazgeçilmelidir.
- Okullarda Alevi öğretisi de tanıtılmalıdır.
- Laik bir ülkede, zorunlu din dersi uygulaması ve Diyanet İşlerine para verilmesi, yanlıştır.
- Okullarda; isteyen Alevi öğrenciye, Aleviliği öğrenme olanakları yaratılmalıdır.
- Hükümetlerin, Alevilere bakış açısı değişmelidir: Bizim gibi çok kültürlü toplumlarda; hükümetler, bütün inançlara saygı duyacak bir politika izlemek zorundadır. Diyanet İşleri’nin; Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu açıdan yeni baştan düzenlenmesi, hükümetlerin önünde çok önemli bir görev olarak durmaktadır.
- Dedelik kurumu, çağdaş anlamda yeniden yapılandırılmalıdır.
- Yurtdışındaki Aleviler için acil programlar şarttır.
BİR ARPA BOYU YOL
Alevilik Bildirgesi’nin yayımlandığı dönemde sosyolog Cemal Şener’in kaleme aldığı Alevilik Olayı adlı kitap da ciddi bir etkide bulundu. Hemen ertesinde bizim Öz Kaynaklarına Göre Alevilik adlı kitabımız; Nejat Birdoğan’ın Anadolu’nun Gizli Kültürü Alevilik adlı çalışmaları öncülük ettiler.
Peşinden Cemal Şener’in yönetiminde Reha Çamuroğlu’nun ve benim danışmanlık yaptığımız ve yazdığımız Nefes Dergisi’nin yayımlanması geldi. Bundan daha öncesinde de Birlik Partisi doğrultusunda yayımlanan Cem Dergisi vardı. 1966 yılında Birlik Partisi’nin kurulmasıyla başlayan Alevilerin varlıklarını gösterme çabası; Sivas Madımak faciasından sonra daha da hızlandı. Pir Sultan ve Hacı Bektaş dernekleri ile Cem Vakfı’nın kurulması, süreci kuvvetlendirdi.
Bu dönemden çok daha öncesinde başlayan ve Hacı Bektaş’ta yapılan Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri, Alevilerin bir araya gelmesinde çok etkili olmuştur, olmaktadır da.
Ayrıca, İstanbul’da Karaca Ahmet Sultan Dergahı ile Şahkulu Sultan Dergahı’nın sessiz sedasız hizmet vermeleri, Alevilerin şehir ortamında yeniden uyanmalarında çok etkili oldu. Ve Garip Dede, Erikli Baba gibi yeni yeni dergahlar; cem evleri ortaya çıkarak hizmeti yaygınlaştırdı.
1989 yılından bugüne kadar geçen zaman içinde siyasetçiler sadece Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri’ne katılarak Alevileri övüp oyaladılar. Yani, ciddi bir adım atılmadı.
AKP’NİN ATAĞI
İşte tam bu noktada AKP Hükümeti, Alevi kökenli milletvekili Reha Çamuroğlu aracılığı ile Alevi toplumuna bir işaret verdi. Alevilerin isteklerinin gündeme alınabileceği işaretiydi bu. Kendisi ile görüştüğüm Reha Çamuroğlu, bu konuda işareti Başbakan Erdoğan’dan aldığını dile getiriyor. Çamuroğlu’nun Alevi istekleri ile ilgili olarak çok sınırlı bir düzenlemeyi dillendirebildiği de anlaşılıyor. “Cemevlerinin ibadet yeri olduğunu kabul etmek; dede ve zakirlere (Alevi âşıklara/ozanlara) devletten kadro almak ve bu işler için bir de müdürlük oluşturmak.”
Sınırlı olsa bile; Alevi isteklerinin resmi düzlemde kabul edilmesi önemli bir adım olacaktır.
Fakat Alevi halk bu AKP girişiminden ciddi kuşkular duymaktadır. Çünkü; AKP; Alevilerin varlık sebebi olan laik cumhuriyet konusunda kaygı verici görüşler taşıyan kişilerin barındığı bir partidir. En son AKP Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak, Bütçe-Plan Komisyonu’nda konuşurken, “Alevilere hak verirseniz Satanistler bile ister!” diyerek bu siyasi çizginin Alevilere hiçbir hak tanımadığını göstermiştir.
AKP’de ciddi oranda Nurcu ve Nakşibendi tarikatinden milletvekillerinin ve hatta bakanların da yer aldığı biliniyor. Aleviler; böyle bir yapının kendilerine demokratik bir hak vermeyeceğini düşünüyor. Ayrıca, okullarda Alevi kökenli öğrencilere karşı giderek artan bir şiddet görülmeye başlandı. Bu olumsuz gelişmeler de Milli Eğitim’in Nurcu tarikat yandaşlarına teslim edilmesinden ortaya çıkıyor. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı hâlâ Alevi gerçeğini yok sayıyor; bu çizgiden çıkan din adamları, “Cemevi cümbüşevidir!” diyerek Alevileri aşağılamalarını sürdürüyorlar.
--------------------------------------------------------------------------------
“Kızılbaşların katledilmesi helaldir!”
Alevİ toplumunun geçmişte nelere maruz kaldığını anlatmak üzere bir fetvayı aktarıyoruz. Fetva; devletin yapacağı işlerin dine uygun olup olmadığı konusunda verilen en üst karardır.
1520-1566 yılları arasında hüküm süren Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman zamanındaki Şeyhülislam Ebussuud Efendi; padişahın fetva isteği üzerine bakın nasıl bir karara varmış:
Soru: Kızılbaş topluluğunun dine göre topluca öldürülmesi helal midir? Bunları öldürenler gazi, bu öldürme sırasında ölenler de şehit sayılırlar mı?
Cevap: Kızılbaşların topluca öldürülmeleri elbette dinimize göre helaldir. Bu en büyük ve en kutsal savaştır. Bu yolda ölmek de şehitliğin en ulusudur.
Bu fetvanın aslı için Ebussuud Efendi Fetvaları’na bakabilirsiniz.
Osmanlı Devleti; tarihi boyunca Ermenileri, Rumları, kürtleri korumuş; Kızılbaş Türkleri katletmiş ve onları da “Akılsız Türk” diyerek sürekli kötülemiştir.
--------------------------------------------------------------------------------
AÇILIMIN GERÇEK SEBEBİ NE?
Bugün Alevi toplumundaki ortalama kanaat şudur: Reha Çamuroğlu’nun ortaya sürülmesinin sebebi; AKP’nin son gelişmeler karşısında sıkışmış olmasıdır.
Bunları sıralarsak:
- Avrupa Birliği; Alevilerin inanç hakları konusunda demokratik açılımlar istiyor ve bu hükümeti sıkıştırıyor.
- Alevi vatandaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açtılar ve kazandılar; binlerce dava da yolda. Bu durum da hükümeti açılıma zorluyor.
- Alevi toplumu; laik cumhuriyete sahip çıkan yapısı ile AKP karşısında ciddi bir muhalif güç. Bu kitlenin direnişinin çözülmesi için de böyle bir adım atılmak zorunda idi.
- Aleviler Atatürk devrimlerine ve ilkelerine bağlılar. Yeni haklar veriliyor görüntüsü ile onların bu bağlarının zayıflatılması hedeflenmiş olabilir.
- AKP’nin Alevilere bazı haklar vererek diğer tarikatlara bu yoldan yeni imkanlar sağlamak istediği de konuşulanlar arasındadır.
Rıza Zelyut
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy99357 = 'riza.zelyut' + '@';
addy99357 = addy99357 + 'aksam' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text99357 = 'riza.zelyut' + '@' + 'aksam' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
99357 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
02 Aralık 2007 - AKŞAM