Rejimin 'tesisatı'

Rejimin 'tesisatı'Ece Temelkuran / Milliyet"(...)Türkiye’de Kürtler ve Aleviler olmasa bu ülke çoktan başka bir şey...

Rejimin 'tesisatı'

Ece Temelkuran / Milliyet

"(...)Türkiye’de Kürtler ve Aleviler olmasa bu ülke çoktan başka bir şey olurdu diye düşünürüm hep. Bugün Avrupa Birliği’ne hiç değilse bir adımcık yaklaşabildiysek bu, büyük oranda Kürtlerin yediği dayaktan ve Alevilerin maruz kaldığı alevlerdendir..."

Başbakan, polislere hitaben yaptığı konuşmada “Polis, rejimin teminatıdır” dedi ve eğlenceler başladı. Tartışma, her zamanki enginliğiyle “Polis rejimin teminatı mıdır, değil midir?” ikiliğine kilitlendi. Benim merak ettiğim ise şu:

Rejimin niye teminata ihtiyacı var? Temsili demokrasiyi biz zorla ve zorlanarak mı yürütüyoruz ki bir sigorta sistemi kurmak zorundayız sürekli olarak? Cumhuriyet bize dar mı geliyor ki muhakkak üniformalı ordu olur, polis olur- birilerine sırt dayamak gerekiyor? Ve tabii ki şunun altını çizmek gerekiyor:

Ancak faşizmlerde üniformalı kurumlar teminat olabilir. Eğer dün asker üniformasına bakıp ferahlayanların yerine bugün polis üniformasından medet umanlar geldiyse bu durumda demek ki memleketimizde sadece faşizmin yüzü yenilenmiştir. Mazruf aynıdır, zarfa cila çekilmiştir.

Numaralı teminat

Üstelik nasıl bir memleket bu? Polisler dövdükleri adamlar, kadınlar ve çocuklar tarafından sonradan şikâyet edilebilsinler, suçlu olan polisler hukuk deliklerinden kaçamasınlar diye kasklarına daha birkaç gün öncesi itibariyle numara konan polisler.

Peki illa ki bir ‘teminat’ aranacaksa arayalım. Kimdir bugün Türkiye’deki rejimin güvencesi? En kara sevdalıları bile biliyor ki artık o güvence ordu değil. Hepimize geçmişler olsun.

Parlamenter siyaset en demokratik haliyle bile ki o şimdiki zaman oluyor- kendisine yakın tarihte yönelmiş en büyük ‘darbenin’ yargılanması ihtimali ‘sulu bir şaka’ olarak niteleniyor.

Dolayısıyla, demokrasiye inanmayan birileri demokratik yollarla seçildikten sonra bizi yönetiyor diyebiliriz. Birileri demeyebilir ama ben derim. Aklı başında herkesin de demesini beklerim.

Açlık ve demokrasi

Geçelim ‘geniş halk kitlelerine’. Bu ‘geniş halk kitlelerimiz’ açlıkla boğuştuğu için ve boş mideye demokrasi yenmeyeceği için onların da demokrasiyi öyle fazla umursadığını sanmıyorum. En azından din soslu yardım kuruluşlarından gelen ayni yardımlar bu ülkenin ciddi bir çoğunluğu için demokrasi ve cumhuriyetten daha ‘yenebilen’ bir şey.

Peki ya seküler eğitim sistemiyle imal edilmiş onca orta sınıf insan?

Onların durumu en beteri. Ne deseler olmuyor. Ergenekon süreciyle birlikte ağızlarını açsalar ‘darbeci’ olarak suçlanıyorlar.

Üstelik darbeyle adamakıllı ideolojisizleştirildikleri için içinde bulundukları duruma karşı ancak inkılap tarihi kitaplarından ezberledikleri ve genel olarak yanlış sırayla söyledikleri birkaç diskur parçasından başka hiçbir şey yok ellerinde.

Kürtler ve Aleviler

Türkiye’de Kürtler ve Aleviler olmasa bu ülke çoktan başka bir şey olurdu diye düşünürüm hep. Bugün Avrupa Birliği’ne hiç değilse bir adımcık yaklaşabildiysek bu, büyük oranda Kürtlerin yediği dayaktan ve Alevilerin maruz kaldığı alevlerdendir.

Onlar olmasa Türkiye bu kadar bile demokratik olmazdı. Peki onlar güvence olabilir mi?

Bütün temsilcileri ‘yasadışı örgüt üyesi’ muamelesi görürken, toplumsal düzeyde de ırkçılık hiç görülmemiş düzeyde almış yürümüşken... Artık onlardan da medet ummamak lazım.

Kızlar güvenlik ağı

Yani bu rejimin tesisatında bir bozukluk oldu ve öyle sanıyorum ki şu anda ‘güvencesiz’ olarak boşlukta duruyor. Altında hiçbir güvenlik ağı yok. Başbakan sadece ‘laiklikle’ ilgili bir sorunu olmadığını söylüyor mesela. Allah ondan razı olsun.

Düşünüyorum düşünüyorum, tuhaf bir biçimde aklıma bir tek kız çocukları geliyor. Hâlâ okumak isteyen kız çocukları. Koca koca adamlara rağmen... Niyeyse bu ülkede bir tek onları, ister rejimin deyin, ister bütün memleketin deyin, teminatı olarak görüyorum.

Zavallı, cılız omuzlarında bana bu rejimi bir tek onlar sırtlarında taşıyacaklar gibi geliyor.

KAYNAK : MİLLİYET - 1 Temmuz 2009

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku