Referandumda HAYIR diyeceğiz

Referandumda HAYIR diyeceğiz Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Basın AçıklamasıBiz Aleviler referandumda neden "HAYIR" diyeceğiz12...

Referandumda HAYIR diyeceğiz

Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Basın Açıklaması

Biz Aleviler referandumda neden "HAYIR" diyeceğiz

12 Eylül 2010 ‘da yapılacak olan referandumda Anayasanın bazı maddelerindeki değişiklikler halkın onayına sunulacak.

Bu maddeler; Anayasa Mahkemesinin yapısında yapılacak değişikliklerle Anayasa Mahkemesi üyelerini yürütmenin belirlemesini sağlamak, Askerlerin Yüce Divana sevkini sağlayan yasa, HSYK’ nın yapısını değiştirerek yürütmenin müdahalesinin sağlanması, Geçici 15. Maddenin kaldırılması, Kişisel verilerin korunması kanununda düzenlemeler, Yurt dışına çıkış yasağında düzenlemeler, Çocuk istismarı konusunda düzenlemeler, Sendika ve Toplu sözleşme kanununda düzenlemeler, Kamu denetçiliği kurumu (Ombudsmanlık) , Yüksek Askeri şura kararlarına yargı yolunun açılması, Toplu sözleşme hakkı, Askeri yargının düzenlenmesi, başlıklarından oluşmaktadır.

Anayasa değişikliğini teklif eden ve kararı çıkartan AKP hükümeti, referandumda EVET denilmesini savunurken, gerekçesini de " demokratlık ve darbe karşıtlığı " üzerine kurmuştur. Referanduma HAYIR oyu verecekleri ise " darbe yandaşı " olarak suçlamaktadır. Sadece AKP değil, diğer EVET çiler de HAYIR diyenleri darbeci ve darbe yandaşlığı ile suçlamaktadırlar.

HAYIR, oyu vereceklerini açıklayanların birbirlerinden çok farklı gerekçeleri bulunmaktadır.

12 Eylül Cuntasını Kimler hazırladı, kimler savundu, kimler beslendi; 1980 Öncesi ülkemizde zemin bulan güçlenen sol düşünceyi, sol örgütlenmeyi ve muhtemel sol iktidarın önünü kesmek için, ABD önermesi ve desteğiyle; Askerin sağcıların ve İslamcıların sola karşı kol kola yaptıkları bir darbedir. 12 Eylül Cunta Anayasasını hazırlayanlar yine darbeyi yapan Askerler, sağcılar ve İslamcılardır. Beslenenlerde bu yapılar oldu. Cunta Anayasası oylamasında, Anayasanın büyük bir yüzdeyle kabulünü sağlayanlar Aleviler, Kürtler, Solcular değildir. 12 Eylül darbesinde o darbeye karşı çıkan ve bedel ödeyenlerde Aleviler, Kürtler ve toplamda solculardır.

Kenan Evren’in isminin bile kaldırılmasına itiraz edenler darbe karşıtı olamazlar; Marmaris’te yaşanan örnekte olduğu gibi darbe karşıtlığının karşılığını pratikte görmek gerekmektedir. Sözde değil özde darbe karşıtı olanlar Kenan Evren gibi bir darbeci başının isminin çeşitli yerlerden kaldırılmasına karşı çıkma mamalı hatta yürütmenin başında olan parti olarak kendisi yapmalıdır. Oysa yaşanan durum tam tersidir. Birçok yerde bu isimlere itiraz edilmediği gibi itiraz edilen yerlerde de AKP karşı çıkmaktadır.

%10 Barajını Savunanlar Demokrat Olamazlar;  %10 Barajı halkın temsiliyetinin ve meclise iradesinin yansımamasının ve dolayısıyla da Meclisin meşruluğuna gölge düşüren bir sistemdir. Demokrasinin ana temel noktası halkın Yönetim Organına katılmasıdır. Halkın yönetime katılması seçtiği temsilcileri aracılığıyla olmaktadır. %10 barajının uygulandığı ülkemizde demokrasiyi sığmayan bu sistem aslında temsiliyeti ortadan kaldırmak ve baltalamak ve sadece darbelerden beslenenlerin hükümet etmelerine olanak sağlayan anti demokratik bir yöntemdir.

Bu ülkenin yurttaşlarının iradesinin yansıması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinde nispi temsil değil Oransal temsili hem de %10 oranının devamıyla savunmaktadır. Bu demokratlık değildir. Çıkarcılıktır. Demokrasiyi kendi çıkarlarına alet etmektir.

12 Eylül’ün anti demokratik kurumları kaldırılmıyor; 12 Eylül tarafından getirilen YÖK halen varlığını ve işlevini sürdürmektedir. YÖK den her fırsatta şikâyet eden İslamcı kesim buranın AKP zihniyeti tarafından ele geçirilmesiyle birlikte sesini kesmiştir. YÖK den yana hiçbir şikâyeti kalmamıştır. Amaç demokrasi değil yandaş siyasetidir.

12 Eylül 1980 darbesi sol ideolojiyi yok etmek için sağcıları kullanmış, siyasal İslami doğurarak büyütmüş ve devletin tüm olanaklarıyla beslemiştir. 28 Şubat darbesi ile siyasal İslami AKP formatında bugün önümüze sunmuştur. AKP hükümeti ülkenin tüm yönetim kadrolarını ki bu en küçük bir meslek odası örgütlenmesinin yönetiminin siyasal İslam kadroları ile yönetilmesi idealini kapsamaktadır. Bugün AKP’nin siyasal İslamcı kadrolarını tamamıyla yerleştiremediği bir Anayasa mahkemesi ve HSYK kalmıştır.

AKP hükümeti, 28 yıl sonra varlığını borçlu olduğu 12 Eylül darbesi ve anayasasının ideali kurumsallaşmış siyasal İslami devletin her hücresine yerleştirmek için yenilenmiş, 12 Eylül anayasası için referandum yapacak. 12 Eylül’deki referanduma EVET diyerek bu idealine ulaşmaya çalışacaktır.

Darbeciler yargılanacak mı? AKP hükümeti ideallerine ulaşmak için solcular üzerinden bir strateji geliştirdi ve başarı ile uygulamaktadır.

15 maddenin kaldırılmasını gündeme alarak ülkenin solunu manipüle etmeyi başardı. Geçici maddenin kaldırılması tek başına hiçbir şey ifade etmiyor çünkü geriye dönük işledikleri suçlardan dolayı hiçbir paşa yargılanamayacak. Yani AKP paşa paşa paşaları aklayacak ve geçmişin tüm suçlularının ve suçlarının üstünü örtecek. 

Başbakan bunun adına darbecilerle hesaplaşma diyecek ve bizim ona itaat edip inanmamızı isteyecek. Bunu göstermek için değerlerimizin mektuplarını eline alarak timsah gözyaşları ile süsleyip kullanacak. Oysa bu Anayasa değişiklikleri ile 12 Eylül darbecilerinin yargılanması mümkün değildir. Zaman aşımı söz konusudur. 8 yıldır iktidarda bulunan AKP hükümetine başta 78 liler olmak üzere sosyalistler, solcular, aleviler müracaat etmişlerdir ama cevap bile alamamışlardır.12 Eylül ve sonrasında yaşananlarla ilgili bir soruşturma komisyonu kurulması istenmiştir. 12 Eylül cuntasının katliamına uğrayanlarla ilgili Dosya açılması istenmiştir. Bütün bu taleplere sırt çevrilmiştir. Darbecileri yargılayacak dahası vicdanlarda mahkûm edecek "Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu " talepleri kabul edilmemiştir. Bunları kabul etmeyen AKP şimdi, Darbecileri yargılayacak yasaya EVET deyin demektedir. Buna inanmak ahmaklıktır.

Kenan Evren’e Cennetlik diyen bir zihniyet darbecileri yargılayamaz-yargılamaz: Kenan Evren AKP ve Siyasal İslamcıların Hocası tarafından Cennetle ödüllendirilmiştir. Bu ödülün nedeni ise Alevi çocuklarını asimile eden ‘’Din Derslerinin Anayasayla zorunlu hale getirilmesidir’’  AKP; bu zorunlu din dersleri ve 12 Eylül Cuntasının ‘’ne yapalım o zaman sol tehlikeydi’’ gerekçesiyle toplumu dindarlaştırma politikasının ve teşviklerinin ürünüdür.  Bu ürün aslına ve kendini var eden unsurlara ihanet etmemiştir, etmeyecektir de. O yüzden halen Kenan Evren isimlerinin okullardan, caddelerden, parklardan, kışlalardan kaldırılmasına itiraz etmektedir.

Kürtlerin seçilmiş yöneticilerine kelepçe taktıranlar ‘’Kürt açılımı’’ yapamaz; Demokratik Türkiye ve Özgürlük söylemleri Alevi Açılımında olduğu bibi kendi kürtünü yaratma girişiminden öteye gitmemiştir. DTP nin seçilmiş Belediye Başkanları kelepçelenerek gözaltına alınmış ve haklarında örgüt üyesi olmaktan soruşturma açılarak tutuklanmışlardır. Kürt sorununu hala silahla çözüm arayarak, özel ordular oluşturmaya çalışanlar ile Kürtleri aşağılarcasına sorunu para (ekonomik) sorununa indirgeyenler demokratik bakış açısında değildirler. Kürtlerin sorunları ile ilgili başta Vatandaşlık tanımı olmak üzere birçok konu hakkında Anayasa değişikliğine gitmeyenler, kendi işlerine gelen yasaları 12 Eylül maduruyeti ve Diyarbakır Cezaevleri üzerinden Kürt halkına onaylatmak istemektedirler.

Memurlara ve diğer kamu görevlilerine grev hakkı vermeyen değişiklik;  Anayasa değişikliğinde tıpkı darbecilerle ilgili 15 maddedeki gibi işe yaramayan ve pratikte uygulanmayacak bir değişiklik yapılmaktadır. Grev hakkı verilmeden, toplu sözleşme hakkı verilmektedir. Bunun pratikte bir karşılığı yoktur.

Aleviler açısından durum;

12 Eylül ve diğer tüm darbe dönemlerinde en çok zararı gören hatta bizzat hedef haline gelenler Solcular, Kürtler ve Alevilerdir. 12 Eylül cuntasının 3K hedefinde Koministler, Kürtler ve Kızılbaşlar olduğu unutulmamalıdır. 12 Eylül’de Dedelerimize baskılar yapıldı, Cemlerimiz basıldı, yasaklandı. Cem yapanlar DGM lere sevk edildi. Din dersleri Anayasaya konarak ‘’Alevi çocuklarını Sünnileştirme işkencesi’’ zorunlu hale getirildi. Alevi Köylerine zorla Cami yapılması sistematik bir politika haline getirildi.  AKP döneminde ise Darbe dönemini aratmayacak şekilde Aleviler bürokrasiden uzaklaştırıldı, Alevi Vali, Kaymakam kalmadı. Alevi Köylerine Cami yapma politikası ve Alevilere ‘’don biçme’’ politikasına hız verildi. 

- Zorunlu Din Dersleri ile ilgili kazandığımız mahkeme kararlarını bile uygulamayanlar; AİHM de Hasan ZENGİN’İN kazandığı, Danıştay da ise Hatice ALTINIŞIK ve Ali KENANOĞLU’ nun kazandığı davalara rağmen iç hukuk da herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu konuda bırakın Anayasa değişikliğini, AKP’ nin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, bu kararları uygulamayacağız demiştir. Uygulamamaktadır.
 
- Din dersi için, Bir yetmez bir tane daha verelim diyenler; Aleviler mahkemelerde 12 Eylül darbe Zorunlu Din Dersleri için dava açıp kazanırken, Hükümet sözde Alevi Çalıştayları düzenlerken bir Din Dersinin yetmeyeceğini ve mevcut dersin yeterli olmadığını, Yoğunlaştırılmış Din Eğitimi verecek ikinci bir dersin konulmasının çalışmalarını yapmakta ve açıklamaktadırlar.
 
- Cem evi diye bir ibadethane var mı diyenler;  Bir taraftan Alevi Açılımı yapıp, çalıştaylar düzenleyenler, üstelikte çalıştaylara koordinatörlük yapan Bakan daha yeni bu çalıştaylar sonucunda halen dahi Cem evi Diye bir ibadethane var mı? Diye sorabilmektedir. İnkâr politikasını reddedeceksek ve demokratik bir yönetim tarzını benimseyeceksek, ‘’Cem evlerinin Alevilerin İbadethanesi’’ olduğunu kabul edecek ve Anayasaya değişikliğine gerek kalmadan bu sorunu çözeceksiniz. Ama ne böyle bir tavır ne de niyet vardır. Konu türban olunca kimseye sormadan Meclise getirenler, konu Alevilik olunca çalıştay üstüne çalıştay düzenlemektedir. Bu bir zihniyet sorudur.
 
- AKP, Yargıda ve HSYK’ da içinde inanç ayırımı yapıyor;  Sadece Alevi olduğu için soruşturma geçirenleri unutmadık. Tarikatları soruşturduğu için pandoranın kutusu haline gelen Ergenekon la ilişkilendirmek istenenleri unutmadık. Tüm mesele Anayasa mahkemesine ve HSYK ya siyasal islamın kadrolarını yerleştirmektir.

Evet dersek ne olur, neden ‘’HAYIR’’ diyeceğiz

Toplumun tüm katmanlarında değişim ve demokratikleşme konusunda irade vardır.  Toplumun değişik kesimlerinde ve STK lar tarafından büyük oranda Anayasanın değiştirilmesi konusunda bir talep vardır. Bu kadar uygun bir ortamın olduğu bir zamanda bu değişikliği toplumun sorunlarının çözümü ve bir arada yaşamın koşullarını oluşturacak yeni ve Demokratik, çoğulcu, katılımcı bir Anayasa yapmak yerine ‘’basit, dar, uygulanırlığı mümkün olmayan maddeler içerir şekilde ve kendi isteklerine uygun maddeler koyarak’’ değiştirmek bu topluma ve bu değişim isteğini baltalamaktır. Üstelikte bu değişikliği pratikte uygulanırlığı mümkün olmayan ‘’12 Eylül cuntasıyla hesaplaşma’’ sloganına oturtmak da toplumu aldatmaktan ve değişim isteğini törpülemekten başka bir şey değildir.

12 Eylül Cuntasıyla hesaplaşılıyor, değişimler yapılıyor gibi sahte bir olguyla karşı karşıyayız. Daha şimdiden Başbakan ‘’12 Eylül ile hesaplaşıyoruz, 12 Eylül Anayasasını değiştiriyoruz’’ demektedir. Bu yanılgıya ve aldatmacaya EVET demeyeceğiz.

AKP; solcularla, Alevilerle, Kürtlerle, İşçilerle ötekileştirdikleriyle hesaplaşmakta, hesaplaşmanın zeminini hazırlamaktadır.

Ergenekon diye açtıkları davada esas sorgulanması gereken ve bu ülkenin karanlık döneminde imzaları bulunan Tansu ÇİLLER, Mehmet AĞAR, Necdet MENZİR gibi onlarca isime dokunulmuyor. Toplumun çete olduğunu bildiği bir takım isimlerin yanına muhalifler eklenerek susturuluyor. Asıl 12 Eylül darbecileri ve Esas Ergenekoncular, çeteler, AKP hükümetince korunup kollanıyor. 12 Eylül darbesini, cezaevleri katliamlarını, işkenceleri, köy yakmaları, yargısız infazları, gözaltında kayıpları, Sivas katliamını, Maraş Katliamını, Çorum katliamını, Malatya, Gazi, Ümraniye katliamını yapan esas o Ergenekonculara ve bağlantılarına dokunulmuyor.

Bütün bunlarla beraber bu referandumla toplumun topyekûn Anayasa değişikliği talebi kısıtlanacak, değişim talebi rüzgârı ve heyecanı kesilecektir.

Bunun için bu güdük anayasa değişikliğine HAYIR diyerek topyekûn değişiklik talebimizin önünü açalım.

Alevilerin pirlerinden olan Pir Sultan Abdal’ ın dediği gibi ‘’Bozuk düzende sağlam çark olmaz’’ bu bozuk Anayasanın üzerine tamir bakım tutmamaktadır. Toplumun değişim ve demokratlaşma isteği ‘’Topyekûn yeni bir Anayasa’’ olmalıdır. O yüzden hangi madde gelirse gelsin toplumun heyecanı ve talebi güdük değişikliklerle harcanmamalı ve hangi değişiklik gelirse gelsin topyekûn Demokratik bir Anayasa yapılıncaya kadar HAYIR denilmelidir.

O yüzden biz Aleviler, Pirimiz Pir Sultan’ın dediği gibi davranacağız. 12 Eylül Cuntasının getirdiği, İslamcıların sarıldığı ve nemalandığı bu bozuk düzen Anayasasına yapılacak her türlü yandaşça yapılan tamir ve bakıma HAYIR diyeceğiz.

Demokratik, çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü yeni bir ANAYASA isteğimizden vazgeçmeyeceğiz.

Ali KENANOĞLU
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği
Başkan

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy7655 = 'hubyarsultan' + '@';

addy7655 = addy7655 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text7655 = 'hubyarsultan' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

7655 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

KAYNAK : Alevihaber.com - 25 Temmuz 2010

Alevi Kurumlarından Haberleri

Osmanlı’dan bu yana en büyük Alevi kırımının adı; Dersim 38!
Avusturya devleti 'Aleviliği' tanıdı !
Bir 'Alevi Dede'si düşünün...
Müslüm Doğan'ın Aleviler içindeki karşılığı Çin'de devrilen bir çuval pirinç kadardır!
Alevi kadınlar mutfaktan çıkıp devrim yaptı