Rahmi Saltuk - Sabah Gazetesi Röportajı

- Kendinizi demokrat olarak mı, Kemalist olarak mı, yoksa sosyalist olarak mı tanımlıyorsunuz?- Sosyalist olarak! Ben sosyalizme inanmış bir insanım, ben...

- Kendinizi demokrat olarak mı, Kemalist olarak mı, yoksa sosyalist olarak mı tanımlıyorsunuz?

- Sosyalist olarak! Ben sosyalizme inanmış bir insanım, ben bunu sürdürmek zorundayım. Birlikte mücadele etmiş olduğum arkadaşlarıma ihanet edemem. Deniz Gezmiş'e, sosyalist dostlarıma ihanet edemem. Böyle hissediyorum ve hep de böyle hissedeceğim. Çünkü biz birbirimize söz verdik. Açık seçik olarak oturup "Haydi kan kardeşi olalım," diye konuşmadık, ama aramızda bir düşünce birliği vardı. Biz bu toplumun vicdanı olmaya karar verdik dostlarımla. Sosyalizmle tanıştığımda 15 yaşındaydım. Amcamın oğlu Hüseyin Saltuk (kendisi Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltuk'un da amcasıdır) askeri hâkimdi ve solcuydu. Ben 15 yaşımdayken o yüzbaşıydı... Aileden solcuyum ben. Sosyalizmle tanışmadan önce Hazreti Ali Cenkleri'ni okuyordum, Göktürk'leri okuyordum, nasıl Çinlilerin mezalimine karşı savaşmışlar, bunlara meraklıydım. Çocukken insan böyle kahramanlık hikâyelerine ilgi duyar. Ama bilinç arttıkça kahramanlar da ayrışır, bütün kahramanlara inanmayı bırakırsınız.

Rahmi Saltuk: Kevin Costner'ın rahatlığı beni rahatsız etti

Rahmi Saltuk, 70'li yıllarda söylediği şarkılarla Türkiye'nin en çok önemsenen solcu sanatçılarından biriydi. 6 Kasım'da Babylon'da bir konser verecek olan Saltuk, Kevin Costner'ın Abdullah Gül'le elleri cebinde bir vaziyette konuşmasından duyduğu rahatsızlığı, albümünü ve politikayı anlattı..

- Dosttan Dosta isimli albümünüzü çıkardınız, Babylon'da da bir konser vereceksiniz. Bu yıl hareketli geçiyor anlaşılan.

- Albüm çıktı mı çıkmadı mı belli değil aslında! Toplama bir albüm bu ve talihsiz bir döneme denk geldi çıkışı. Benim böyle bir şanssızlığım vardır zaten, tam "Bu albüm patlayacak," derken hiç ummadığım bir olay olur. Albüm çıktıktan 15 gün sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi kilitlendi, seçim kararı, anayasa değişikliği... Biz de bari bunun üstünü örtelim, ölmesin dedik.

- Siz Cumhuriyet mitinglerinde de sahneye çıktınız.

- Evet, bir tanesinde, mayıs ayındaki Samsun mitinginde çıkıp şarkımı söyledim. Bakın ben bu ülkenin vatandaşıyım ve politik görüşlerimi de her yerde anlatırım. Cumhurbaşkanlığı konusu mesela. Kevin Costner diye üçüncü sınıf bir Hollywood oyuncusu geliyor, eli cebinde Cumhurbaşkanımızın elini sıkıyor, bu beni çok rahatsız etti.

- Amerikalılar böyle rahat oluyorlar ama.

- Tamam rahat olsunlar da bu adam önemli bir müzisyen değil, devlet adamı değil... Beşinci sınıf bir aktör. Kurtlarla Dans'la tesadüfen Oscar almış, yaptığı her film batan bir adam bu. Bir Robert de Niro, bir Steve McQueen, Marlon Brando değil ki bu. Ali Saydam gazetede yazmış, "Ben utandım bu olanlardan," diyor, ben de aynı şekilde düşünüyorum, ama Ali Saydam'a da şunu söylemek isterim. Ben Türkiye'nin önemli bir sanatçısıyım... Ses olarak, fizik olarak Türkiye'deki en iyi sanatçılar arasında ilk beşe girerim, bunu da açık açık söylüyorum. Peki Ali Saydam, sen beni mi programına çıkarırsın televizyonda, yoksa Kevin Costner'ı mı? (gülüyor) Benim çok yakın arkadaşlarım Kültür Bakanlığı yaptı ama ben Kültür Bakanlığı'nın protokol listesine hiç girmedim. Sayayım: İsmail Cem'le 70'li yıllarda tanıştım, o günlerde ondan çok daha ünlüyüm. Ercan Karakaş'ı Almanya'dan tanırım. Fikri Sağlar öğrenciyken hayrandı bana. Ertuğrul Günay sınıf arkadaşım. Ertuğrul'un, ilk görüşmesi gereken adamlardan biri benim. Sanayi Bakanı olsa, Ticaret Bakanı olsa niye benimle konuşsun derim, ama Kültür Bakanı olunca benimle görüşecek. Niye görüşmüyor? Sence neden?

- Solcu olduğunuz için mi?

- Kanallarımız ayrı olduğu için. Ve solcu olduğum için. O solcu değil.

- Çetin Altan, Yaşar Kemal gibi Türkiye İşçi Partisi'nde ve gösterilerde birlikte hareket ettiğiniz pek çok isim bugün Avrupa Birliği'ni destekliyor, daha liberal bir duruş sergiliyor. Ama siz devrimci söyleminizi sürdürüyorsunuz.

- Yanlış anlaşılma olmasın, ben de Avrupa Birliği'ni destekliyorum! Beni rahatsız eden, Cumhurbaşkanlığı olayıdır, 301'inci maddedir; fikir özgürlüğü, düşünceyi açıklama ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili bizim hükümet kıvırdıkça ben buna sinirlenirim. Bizim bürokratlar elde ettikleri ayrıcalıkları kaybetmemek için ortalığı ayağa kaldırıyorlar, ben gelişmelere kesinlikle onlar gibi bakmıyorum. Avrupa Birliği'nin dayatması olmadan bu reformları yapalım, Avrupa'nın haksızlıkları olmadan yapalım diyorum yalnızca. Şunu da söyleyeyim: Yapılan askeri darbeler, Türkiye'de sol politika yapacak kişilerin üzerinden silindir gibi geçti. Eğer sol kesimin üzerinden böyle buldozer gibi geçmeselerdi, bence Erdoğan başbakan olamazdı, çünkü çok değerli insanların hayatları askeri darbeler sırasında kaydı.

'Evimi basan polis hayranımmış'

- Kendinizi demokrat olarak mı, Kemalist olarak mı, yoksa sosyalist olarak mı tanımlıyorsunuz?

- Sosyalist olarak! Ben sosyalizme inanmış bir insanım, ben bunu sürdürmek zorundayım. Birlikte mücadele etmiş olduğum arkadaşlarıma ihanet edemem. Deniz Gezmiş'e, sosyalist dostlarıma ihanet edemem. Böyle hissediyorum ve hep de böyle hissedeceğim. Çünkü biz birbirimize söz verdik. Açık seçik olarak oturup "Haydi kan kardeşi olalım," diye konuşmadık, ama aramızda bir düşünce birliği vardı. Biz bu toplumun vicdanı olmaya karar verdik dostlarımla. Sosyalizmle tanıştığımda 15 yaşındaydım. Amcamın oğlu Hüseyin Saltuk (kendisi Kalan Müzik'in sahibi Hasan Saltuk'un da amcasıdır) askeri hâkimdi ve solcuydu. Ben 15 yaşımdayken o yüzbaşıydı... Aileden solcuyum ben. Sosyalizmle tanışmadan önce Hazreti Ali Cenkleri'ni okuyordum, Göktürk'leri okuyordum, nasıl Çinlilerin mezalimine karşı savaşmışlar, bunlara meraklıydım. Çocukken insan böyle kahramanlık hikâyelerine ilgi duyar. Ama bilinç arttıkça kahramanlar da ayrışır, bütün kahramanlara inanmayı bırakırsınız.

- Albümünüz 12 Mart darbesinden sonrasıyla 12 Eylül öncesi dönemin şarkılarını kapsıyor. Bu dönemin bir bölümünde siz Avrupa'daydınız. Aranıyor muydunuz burada, nasıl gittiniz?

- Pasaportum hâlâ duruyor, atmadım. 18 Aralık günü Türkiye'den çıkmış, Frankfurt'a inmişim. Orada bir turne oldu, bizdeki DİSK'in Alman karşılığı olan Alman Sendikalar Birliği düzenliyordu. 40 ayrı konser verdim bu turnede. Nisan sonuna kadar devam etti konserler, Çekoslovakya sınırındaki bir kasabada son konserimi verdim. Bir elimde saz, bir elimde bavulum, son konserden sonra yolda bir başıma kaldım. Türkiye'de aranmıyordum, ama benim kaldığım yerlere askerler gidip beni sormuşlar. O zamanlar 27 Mayıs tatildi, biliyorsunuz, bu vesileyle uzun bir resmi tatil oldu. Atladık Antalya'ya gittik. Behice Boran'ların, TİP üyelerinin başına gelenleri de ilk orada öğrendik, üzüntüden mahvolduk. Sonra döndük geldik, Yukarıayrancı'da, Meclis duvarını dik kesen bir sokakta bir apartmanda, en üst katta oturuyorduk. Bir geldik, yangın yeri olmuş evimiz! Bütün kitaplar, bütün plaklar yerde, her şey ortalığa saçılmış. Kapıcıya "Ne oldu?" diye sorduk ve öğrendik ki evi basmışlar. Aramışlar taramışlar... Ama kapıcı anlatırken şu ilginç detayı da ekledi: Basan görevlilerden biri, aramalar yapılırken benim Pir Sultan Abdal plağımı koymuş, dinlemiş ve kapıcının kulağına "Ben Alevi'yim, gittim Saltuk'u izledim, çok güzel söylüyor adam!" demiş.

KAYA GENÇ

SABAH - 3 Kasım 2007

Röportaj Haberleri

Alevilerin Dışavurumu: Müzik ve Kimlik
Ali Ekber Yurt: 'İmam hatip ve ilahiyat mezunu iki ‘dede’yi Diyanet’e biz önerdik'
Gani Pekşen ile röporaj
Alevi Haber Sözcüsü: 'DAD Hasret Gültekin anıtının yıkılmasını savunuyor!'