PSAKD : Zorunlu din dersi tümüyle kaldırılmalıdır!

BASINA ve KAMUOYUNA Zorunlu din dersleri asimilasyondur!Asimilasyon insanlık suçudur!Zorunlu din dersi tümüyle kaldırılmalıdır!(AKP, ...

BASINA ve KAMUOYUNA

Zorunlu din dersleri asimilasyondur!

Asimilasyon insanlık suçudur!

Zorunlu din dersi tümüyle kaldırılmalıdır!

(AKP,  Hükümet çevreleri ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in Zorunlu din dersleri uygulamasına ilişkin kamuoyunu yanıltmaya yönelik tutumuna karşı bilgilendirme açıklamasıdır)

İlk ve ortaöğretimde okutulan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi kaldırılmalıdır. Devlet din eğitimi ve öğretimi yapmamalıdır! Çünkü;

1) Bu ders iddia edildiği gibi “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi değil, Sünniliğin öğretildiği bir derstir.

2) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), 9 Ekim 2010’da aldığı karar bunu teyit etmektedir:

AİHM, kararında birinci olarak; “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinde” öğrencilere Sünni İslam pratikleri öğretildiğini göz önünde tutarak derslerin çoğulcu, eleştirel, nesnel bir nitelik taşımadığı sonucuna vardı. Bu derste Sünni İslam’dan başka bir dini veya felsefi inanca sahip olan ailelerin çocuklarına başka hiçbir seçim bırakılmadığına” hükmetti.
AİHM
ikinci olara da, ve çocuklarının din dersinden muaf tutulduğuna bakarak şu görüşe yer verdi: Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, gerçekten din kültürlerine ait bir ders olsaydı, Hıristiyan ve Yahudi çocuklarını muaf tutmak için bir neden kalmazdı.  İnanç kökenleri ne olursa olsun bütün çocuklar bu derslere dahil edilirdi.

3) Bu anlamıyla AİHM’in kararı AKP,  Hükümet çevreleri ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in iddia ettiği gibi yalnızca “müfredatta değişikliğine” hükmetmemiştir. AİHM, kararıyla, hem müfredatı, hem de mevzuatı mahkum etmiştir. AİHM, zorunlu din dersi uygulamasını “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin eğitim hakkıyla ilgili maddesine aykırı” olduğunu, “din derslerinden muaf tutulma uygulamasının da uygun bir yöntem olmadığı, zira bu uygulamanın öğrenci ve ailesini dini veya felsefi inançlarını açığa vurmaya zorladığı” gerçeği de yukarıdaki yaklaşım çerçevesinde kararda özel olarak belirtmiştir.

4) AİHM’in bu kararından sonra, Danıştay 8. Dairesi 2008 yılında iki velinin açtığı davada zorunlu din dersinin AİHS’nin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü koruyan 9. maddesine ve Ek 1 No’lu Protokol’e aykırı olduğuna karar vererek, sözleşmenin Türkiye açısından da bağlayıcı olduğunu belirtmiştir.

Kaldı ki; Türkiye’nin kabul ettiği, tanıdığı Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi 1999’da kabul ettiği bir kararda, devlet okullarında verilen din eğitimi ile ailelerin inançları arasında bir uyuşmazlık olmaması gerektiğinin altını çiziyor. 2005 yılında kabul ettiği kararda ise, din derslerinin kültür ile ibadet arasındaki sınırı geçmemesi, amacın belirli bir inancı aşılamak değil, gençlere neden dinlerin var olduklarını anlatmak olması gerektiği belirtiliyor.

5) Gerek Avrupa Konseyi’nin, gerekse AİHM’in ama en önemlisi de Alevi kamuoyunun bu konudaki tavrı çok açıkken, Bakan Çelik, ısrarla “müfredatı değiştirdik, daha ne istiyorsunuz” demektedir. Bakan Çelik’in bu yorumu da doğru değildir.Çünkü bu derslerin müfredatında öz aynen korunmaktadır. Bakan Çelik’in döneminde yani Talim ve Terbiye Kurulu’nun 15.04.2009 tarihinde yaptığı ve halen okutulmakta olan  Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı” tümüyle Sünnilik propagandasıyla doludur. Örneğin 10 nolu kitabın 35. sayfasında başlayan “İslam’da ibadetler” başlıklı 2. Ünite’nin alt başlıkları şunlardır: Namaz, Oruç, Zekat, Hac, Kurban. Kitapta bunların hepsinin İslam için “zorunlu” uygulamalar olduğu da çizelgelerle verilmiş. Fotoğraflarla bu “zorunlu” şartlar 20 sayfa boyunca “namaz kılan bir Müslüman”, “Ramazan ayında iftar sofrasında bir aile”, “Hac ziyaretine giden bir grup Müslüman” gibi fotoğraf altı açıklamalarla da süslenmiştir. Ünitelerin sonundaki çalışmalar ve sınav soruları da Sünniliği öğretmektedir.

Öğrencilerin din öğretiminde ana kaynaklar olan ayet (Kur’an) ve hadislere (sünnet) erişebilmeleri ve bunları dini bilgi edinmede kendilerine merkez almaları vurgulanan” kitapta, örneğin 5. sınıf öğrencilerinin edinmesi öngörülen kazanımlar arasında, “İhlas, Fil, Nasr ve Asr surelerinin, Rabbena, Tahiyyat, Salavat ve Kunut dualarının anlamları” yer alıyor.

Bunun adı asimilasyondur. Bunun adı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi asimilasyondur. Berlin’de konuşan Başbakan ne demişti? “Asimilasyon (…) bir insanın değerlerinin zorla devşirilmesidir. Bu, dinde, kültürde, bir değişime zorla tabi tutulmasıdır. Örflerinden, adetlerinden, geleneklerinden zorla tecrit edilmesi, soyutlanmasıdır ki; insanoğlunu buna zorlamak kesinlikle bir insanlık suçudur. Bunu ben söylemiyorum, bunu bilim söylüyor.”

Ailesi, annesi, babası, dedesi, ninesi camiye gitmeyen, namaz kılmayan, ramazan orucu tutmayan, hacca gitmeyen, cennet cehennem, dolayısıyla ‘öbür dünya’ kavramına ve ölüme inanmayan Alevilerin çocuklarına orucu, namazı, camiyi, haccı öğretmeye çalışmanın adı asimilasyon değil de nedir?

Durum bu kadar açıkken Bakan Çelik’in hem AİHM kararını manipüle etmeye çalışması hem de “Ne derdiniz var din dersiyle, niye kalksın din?” diye kamuoyunu yanıltmaya çalışması ve Alevi kuruluşlarını “din düşmanı” gibi göstermeye çalışmasını “asimilasyonun devamı lehinde” gösterdiği açık bir çabadır.

6) Diğer yandan,  Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı”nda “Aleviliği de işledik” söylemi de doğru değildir. Bu kitapta biri Hazreti Ali’den, biri de Hacı Bektaş’tan iki okuma parçası konmuştur.

7)Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi” pratikte Alevi çocukları başta olmak üzere, farklı inançlardaki insanlara, herhangi bir dine inanmayanların veya çocuğuna din öğretmek istemeyenlerin üzerinde bir asimilasyon aracıdır, dolayısıyla bu laik sitemle asla uyuşmayan bu uygulamadır.

8) AKP, adı ne olursa olsun “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi” uygulamasını derhal durdurmalı, bu konudaki ısrarından vazgeçmelidir.

9) Bu adımdan sonra atılacak ikinci adım ise; Anayasa’nın 24. Maddesi’nde yer alan “Din Kültürü ve Ahlak Öğretimi İlk ve Ortaöğretim Kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır” fıkrasını kaldırmak olmalıdır.

10) 1982 Anayasası’ndan bu yana 28 yıldır anasının babasının geleneği olmayan “orucu, duayı, haccı” öğrenen, “masalar üzerinde uygulamalı namaz kıldırılan”  o çocuklar bugün sokaklarda “zorunlu din dersi kaldırılsın” diye yürüyorlarsa artık kimseyi asimile edemeyeceğinizi anlamış olmalısınız! . Bu konudaki ısrar artık boş bir ısrar olduğu gibi Aleviler başta olmak üzere bütün kamuoyu için de bir zuldur!

Hukuka saygı gösterin, kendinize demokrat olmaktan vazgeçin, Başbakanın asimilasyonla ilgili belirlemesine uyun ve bu zulmü artık bitirin!

Av. Fevzi Gümüş

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı

Alevi Kurumlarından Haberleri

Osmanlı’dan bu yana en büyük Alevi kırımının adı; Dersim 38!
Avusturya devleti 'Aleviliği' tanıdı !
Bir 'Alevi Dede'si düşünün...
Müslüm Doğan'ın Aleviler içindeki karşılığı Çin'de devrilen bir çuval pirinç kadardır!
Alevi kadınlar mutfaktan çıkıp devrim yaptı