Cumartesi günü Düzgün Baba Cemevinde Hasret Gültekin anıtına ilişkin yaşanan gelişmeler üzerine halka açık yapılan toplantıdan sonra PSAKD’den ikinci açıklama geldi. Açıklamada Düzgün Baba Cemevi ve Demokratik Alevi Dernekleri’ne ilişkin ağır eleştirilerin yanısıra bu kurumlarla her türlü ilişkinin bitirildiğine ve bu kurumlarla ilişkilenecek PSAKD yönetici ve üyelerinin disiplin cezasıyla cezalandırılacağına dair karar aldıklarının altı çiziliyor.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezi’nin açıklamasını olduğu gibi veriyoruz:
BASINA VE KAMUOYUNA2 Temmuz 1993 Sivas Madımak Katliamı’nda yitirdiğimiz Hasret Gültekin’in anıtının Nazımiye Düzgün Baba Cemevinde daha önce açılışı yapılacağı duyurulduğu halde daha sonra açılışın iptal edilmesi, Hasret Gültekin’in anıtının ve 33 canımızın isimlerinin bulunduğu kaideden kaldırılması ile ilgili yaşanan süreçte örgütümüze ve Hasret Gültekin’in ailesine dönük çeşitli mecralarda eleştirinin ötesine taşan ve iyiden iyiye vicdanları yaralayan saldırgan yorumlara dair görüşlerimizi şu şekilde ifade etmek isteriz:
Önceki açıklamamızda da belirttiğimiz gibi Hasret Gültekin’in anıtının kaldırılması bizim için asla kabul edilebilir değildir. Bu tavır sadece Hasret Gültekin’in hatırasını değil Sivas’ta katledilen bütün canlarımızın hatıralarını incitmiş ve onların ailelerini de derinden yaralamıştır. Bu anıt bizim talebimizle veya ailenin talebiyle değil tamamen ilgili Cemevinin kararı ve inisiyatifiyle yaptırılmıştır. Bu karar doğrultusunda anıt alana dikilmiş ve açılış için tarih bile ilan edilmiştir. Ve burada birkaç güne değil yıllara yayılan bir süreç söz konusudur. Yani bu konuyu düşünüp tartışmak ve hayata geçirmek için fazlasıyla zaman olmuştur. Nitekim en son aşamaya gelinceye kadar bir sorun yaşanmamış, anıt yapılmış, anıtın yeri hazırlanmıştır.
Anıtın açılış tarihi de ilan edilmiştir. Tekrar söylüyoruz bizim örgütümüzün veya ailenin anıt yapılması gibi bir talebi olmamıştır. Ancak yıllara yayılan süreç içinde anıtın yapılacağı kararı alınmış, hayata geçirilmiş ve açılış tarihi ilan edilmiştir. Bu da tamamen ilgili Cemevinin kendi iradesiyle olmuştur. Ancak bütün bu süreçler yaşandıktan sonra anıtın kaldırılması bizim için asla kabul edilebilir değildir. Deyim yerindeyse bu iş çocuk oyuncağı değildir. Söz konusu olan milyonlarca Alevi canımızın gönlünde özel bir yeri olan Hasret Gültekin’dir. Hasret Gültekin bu toprakların sayılı ozanlarındandır. Genç yaşına rağmen kültürümüze ve yolumuza unutulmayacak katkılar yapmıştır. Yol uğruna canını vermiştir. Hasret Gültekin sadece Aleviler için değil ilerici-demokrat-çağdaş bütün toplum kesimleri için önemli bir isimdir. Şimdi siz kalkıp böyle bir değerin önce “anıtını yapıyoruz” deyip sonra “vazgeçtik, kaldırıyoruz” diyemezsiniz. Böyle gayrı ciddi ve umursamaz tavırlar içine giremezsiniz. Eğer anıt yapılması kararı alındıysa, anıt yapıldıysa ve açılış tarihi ilan edildiyse anıtı oraya dikmek zorundasınız. 33 canımızın isimlerini indirildiği kaideye yerleştirmek zorundasınız. Bunun dışında başka bir alternatif örgütümüz ve Gültekin ailesi için asla söz konusu olamaz.
Anıtın kaldırılmasıyla ilgili olarak örgütümüzün ve ailemizin verdiği haklı tepkilere dair yorumlara ve açıklamalara baktığımızda, yola dair ciddi bir zihniyet değişiminin kullanılan dile de yansıdığını görüyoruz. İslamcı ve Şiacı literatürden devşirme birtakım kavramlarla yazılan, birbirinden kopuk, dağınık, iç bütünlüğü olmayan, ne dediği anlaşılamayan, felsefi anlamda tutarsız bir cümleler yığınıyla karşılaştık. Sürekli her yerde ve konu ne olursa olsun her ortamda tekrarlanan, ezbere birtakım cümle kalıplarının metinlere ilgili ilgisiz boca edildiği anlaşılıyor. Kendileri de kullandıkları terimlerin tam olarak hangi anlama geldiğini, hangi bağlamlarda nasıl kullanılması gerektiğini bilmedikleri için hem yazanların hem de okuyanların anlayamadıkları garip ve karışık bir metin ortaya çıkmış.
Alevilik geçmişe elbette bakar. Geçmiş dönemlerin bilgelik kaynaklarına değer verilir. Zengin halk söylencelerimizin içerdikleri derin anlamlar tükenmez bir kemalat kaynağıdırlar. “Yol bir sürek binbir” düsturuyla Aleviler Dersim’den Ege’ye, Karadeniz’den Toroslara, Diyarbakır’dan Trakya’ya, Sivas’tan Ardahan’a kadar farklı yaşam tarzlarıyla ve kültürlerle çoğalan ama özündeki birliği koruyan son derece zengin ve derinlikli bir mirası devralmışlardır. Bu yörelerin hepsi Alevilik için ayrı ayrı çok özel ve değerlidir. Hiçbirinin diğerine bir üstünlüğü yoktur. Diğer yandan Alevîlik geçmişin değerli yönlerini almakla birlikte geçmişe takılıp kalmaz. Geçmişin bilgeliğini gelecekle buluşturur. Bu yüzden Alevîlik çağdaşlığı esas alır. “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” anlayışıyla akla, bilime, felsefeye, eleştirel ve sorgulayıcı düşünsel tavra büyük önem verir. Alevilik yenilemeden, çağdaşlaşmadan, aydınlanmadan yanadır. Alevilik değişime ve dönüşüme inanır. Aleviler hiçbir çağda sarayın ağdalı dilini kullanmamışlardır. Halkın anlayacağı duru ve sade bir dil kullanmışlardır. Ozanlarımızın ve âşıklarımızın deyişlerine ve şiirlerine baktığımız zaman bunu açıkça görürüz. Alevilik birtakım çağdışı batıl anlayışların, dogmaların, sorgulanmamış önkabullerin cenderesine sokulamayacak kadar zengin, derin, yenilikçi ve evrensel bir kültür ve yaşam tarzıdır.
Maalesef Alevîlik adına hareket ettiğini iddia eden ama Aleviliğin özünden uzaklaşmış, İslamcı ve Şiacı birtakım anlayışların etkisi ve yönlendiriciliği altına girmiş; çağdışı, feodal, yöre milliyetçiliği yapan bir cenah Hasret canımızın anıtını hedef alarak onu yerinden sökmüştür. Böylece Sivas‘ta katledilen canlarımızın aziz hatıralarını bir kez daha incitmişlerdir. Ailelerimizi derinden üzmüşlerdir.
Ancak bu cenah yaptıkları yetmezmiş gibi bir de yaygarayla üste çıkmaya çalışmakta ve suçlarını örtbas etmeye çalışmaktadırlar. Şimdi bu anıtı hedef alanlara soruyoruz: Madem Hasret’in anıtının bölgenin kutsallığını bozduğunu söylüyorsunuz. Peki o zaman o Cemevinin orada ne işi var? Oradaki büyük kurban rantı da mekânın kutsallığını bozmuyor mu? Dersimin kutsal kabul edilen bütün mekanların önü, arkası, sağı solu yollarla, barajlarla ve çeşitli yapılarla doldurulmuş. Dersimin her tarafında inşaat şantiyeleri var. Yapılan barajlardan Dersim’in suları kurudu. Gidip bunları da Hasret’in anıtı gibi kaldırabiliyor musunuz? Yoksa bunlar mekânın kutsallığına zarar vermiyorlar mı? Eğer siz gidip bunları kaldıramıyorsanız Hasret’in de anıtına dokunamazsınız. Gücünüz sadece Hasret’in anıtına mı yetiyor?Bütün bunlar yetmezmiş gibi aynı çevreler bir de Alevi halkının piri ve önderi Hacı Bektaş Veli’ye de dil uzatmaktan çekinmemişlerdir. Alevilerin gözbebeği olan Serçeşme Dergahı’nı konuyla hiç ilgisi olmamasına rağmen hedef alarak nefretlerini kusmuşlardır. 72 millete tek nazarla bakılmasını öğütleyen; dili, dini, inancı, cinsiyeti, kimliği ne olursa olsun insanı merkeze alan; barışı, eşitliği, kardeşliği savunan, hümanist ve aydınlanmacı görüşleriyle bütün dünyanın örnek aldığı bir bilge olan Hacı Bektaş Veli’nin hatırasına saldırıp onu Türk İslamcı olarak göstermeye çalışacak kadar çukurlaşan bir zihniyete diyecek bir şey bulamıyoruz. Onları kendi şoven ve ilkel feodal dünyalarıyla baş başa bırakıyoruz.Hasret canımızın anıtının kaldırılması ve onun nezdinde Sivas’ta katledilen canlarımızın aziz hatıralarının incitilmesinin, ailelerimizin yüreklerinin kanatılmasının sorumluları Nazımiye Düzgün Baba Cemevi ve Demokratik Alevi Dernekleri’dir. Bu kurumlar tüm çözüm çabalarımıza rağmen yukarıda detaylı bir şekilde anlattığımız çarpık zihniyetleri nedeniyle hiçbir uzlaşmaya yanaşmamışlardır. Örgütümüz ve aile için geçerli olan çözüm anıtın yerine tekrar dikilmesi ve 33 canımızın isimlerinin indirildikleri kaideye tekrar yerleştirilmeleridir. Bunun dışında heykelin o topraklardan çıkarılarak başka bir yere, Nazımiye veya Dersim merkeze dikilmesine asla razı olmadığımızı, eğer böyle bir girişim söz konusu olursa bulunduğumuz bütün yerellerde halkımıza bu iki örgütü teşhir edeceğimizi bildiririz. Nazımiye ve Dersim Belediyelerine de çağrımızdır: Heykelin bu bölgelere dikilmesi gibi etik dışı bir girişime alet olmayın, izin vermeyin.Son olarak Pir Sultan Abdal Kültür Derneği olarak Nazımiye Düzgün Baba Cemevi ve Demokratik Alevi Dernekleri ile her türlü ilişkiyi kestiğimizi ilan ediyoruz. Bu iki örgütle genel merkezimiz ve yerellerimiz hiçbir şekilde temas kurmayacaklardır. 2 Temmuz anmaları başta olmak üzere örgütümüz tarafından düzenlenecek olan anmalara ve etkinliklere bu kurumlar hiçbir şekilde dahil edilmeyeceklerdir. Bu kurum yöneticileriyle hiçbir şekilde ikili ilişkiler kurulmayacaktır. Hiçbir tartışmaya veya diyaloğa girilmeyecektir. İkili bir şekilde bu kurumların yöneticileriyle görüşen yöneticilerimiz ve üyelerimiz hakkında derhal disiplin işlemi yapılacaktır. Bahsedilen kurumların yöneticilerinin örgütümüzün şubelerine ve genel merkezine girmelerini istemiyoruz. Bu kurumların dışında Hasret Gültekin canımızın anıtına yapılan bu çirkin muameleyi haklı bulan tüm kişi ve kurumların da benzer yaptırımlarla karşı karşıya kalacaklarını bildiririz. Hasret Gültekin’in anıtı yerine tekrar dikilip tarafımıza samimi bir özeleştiri verildiği takdirde aldığımız bu kararların tekrar gözden geçirileceğinin bilinmesini isteriz. Bahsi geçen kurumlar örgütümüzle sadece taleplerimizi yerine getirdikten sonra ilişki kurabileceklerdir.Bütün halkımıza ve kamuoyuna saygıyla duyururuz.
(HABER MERKEZİ)