KONUŞMA METNİ
21. yüzyılın Pir Sultan’ları
Hepinizi Pir Sultan Abdal’ın inancı, bilinci ve direnci ile, aşk ile muhabbetle selamlıyorum.
Sevgili canlar; 30 yıl önce Maraş’tan bir haber geldi.
Televizyonlardan, radyolardan, duyulan gazetelerden okunan haberler kapkaraydı. İnsanlık tarihinin en vahşi kıyımına ilişkin haberlerdi bunlar… Katliamı gerçekleştirenlerin gözleri kararmıştı, vicdanları, bakışları ve zihinleri de kapkara idi. İnsana düşman, düşünceye düşman karanlık güçlerin, karanlık tetikçileri tarafından Maraş’ta hamile kadınların karnı deşilmişti, kadınların, erkeklerin gözleri tornavidalarla, bıçaklarla oyulmuştu. Kimilerinin başı kesilip kanı oluk oluk akıtılmıştı. Kadınlarımıza önce tecavüz edilmiş, sonra öldürülmüştü. Evler, işyerleri ateşe verilmişti. Katliamdan kurtulabilen Aleviler solcular, demokratlar ise Maraş cehenneminden çıkmanın yolunu her şeylerini bırakıp göç ederek buldular.
Maraş, üstü örtülmesi zor bir günahtır, ayıptır, insanlık suçudur. Maraş, Alevilerin tarihinde bir başka Kerbala’dır. Nasıl ki, Kerbela asırlardır içimizde kanayıp duruyorsa Maraş da daha dün gibi kanamaktadır. Çünkü, 1977 1 Mayıs’ı gibi, Sivas gibi, Çorum gibi, Gazi gibi Maraş’ın da hesabı sorulmamıştır. Bu vahşetlerin hiçbiriyle ne ırkçı ve şovenist güçler ne de devletin içindeki çeteler, karanlık güç odakları yüzleşmiştir. Şimdi, utanmadan bizlerden katliamları unutmamızı istiyorlar.
Hangi yüzle, hangi vicdanınızla bizden “Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı, Gazi’yi unutun” diyorsunuz. Eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in çekmecesinden çıkan belgenin hesabı soruldu mu ki, bizden unutmamızı istiyorsunuz. Katiller milletvekili seçtirilirken bizden unutmamızı istiyorsunuz.
İnadına unutmayacağız. Unutturmayacağız. Bugün burada bir araya gelen on binlerce insan veya yüreği bizimle attığı halde Adana’ya gelemeyen milyonlarca insan da unutmadı, unutmayacak.
Şimdi, bir çağrıda bulunuyoruz.
Cesaretiniz varsa, şu katliamlara ilişkin arşivleri açın. Açın ki, görelim kimin ne kadar suçu var? Arşivleri açın da, Ecevit’in çekmecesinden çıkan bir belgenin kaç örneği çıkacaktır, görelim… Gelin, bu karanlığı aydınlatın.
Sevgili canlar …
Niye katledildi bunca Alevi, demokrat ve solcu…? Çünkü, Aleviler, ırkçıların, şeriat özlemcilerinin ve onların devletteki uzantısı konumundaki karanlık güç odaklarının nazarında katledilmesi gereken insanlar olarak görülüyorlar. Aleviler, inançlarından dolayı horlandıkları, aşağılandıkları içindir ki, padişah fermanlarıyla “katli vacip” görüldüğü içindir ki, güya “Bir aleviyi öldürmek cennetin kapısını açtığı için”dir ki, biz bu kıyımları yaşıyoruz.
Ama bizi vurmak kurtuluş mu? Hüdai Baba’nın dediği gibi “Ölüm ölür ama biz ölmeyiz”, ya da Pir Sultan gibi bir ölür bin diriliriz.
Bizi öldürmekle yok edemeyeceğini düşünenler, şimdi sinsi planlarıyla karşımızdalar. Hergün bir başka oyununu sahneye koyuyorlar.
Alevi köylerine zorla cami yapıyorlar.
Zorunlu din dersleriyle çocuklarımıza, inanmadıkları bir inancı empoze etmeye çalışıyorlar.
Laik bir devlette olmaması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığı ile misyonerlik yapıp, Aleviliği Sünnileştirmenin çabası içine giriyorlar.
Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesi talebine karşı çıkıyorlar.
Şunu hiç kimse unutmasın. Aleviler, artık eski Aleviler değildir. Haklarını, kimliklerini talep etmektedirler ve bu yolda verdikleri mücadeleyi içerden ve dışardan gelen saldırılara rağmen sürdüreceklerdir. Birileri Demokratik Alevi Hareketinin açtığı alanlara önce inkar edip sonra yerleşmek isteyebilir, Alevilerin Hiçbir hak mücadelesinde yer almayıp, acılarını hatırlamadan, Başbakanın Majestelerinin Alevisi olmak isteyebilir. Hatta 1980 öncesinin karanlık döneminin aktörlerinden ırkçı katiller ile aynı cemde saf tutabilir, tıpkı AKP gibi, MHP gibi “2 Temmuz’u, Maraş’ı unutun” diyebilir, ya da AKP’li Reha Çamuroğlu, “Ulus olmak ortak acıları unutmaktan geçebilir” diyebilir. Onlar unutsunlar, biz, bu toplum, bu devlet, katliamlarla yüzleşinceye kadar, demokrasi ve insan hakları gerçek anlamda uygulanıncaya kadar unutmamaya devam edeceğiz.
9 Kasımda Ankara’da buluşan 100 binlerce canın eşitlik isteminde ülkemizin aydınlık geleceğini gördük. Bu gün buradan da haykırıyoruz. Maraş katliamı ile yüzleşilmesi, gerçek suçluların açığa çıkarılması karanlıkta kalmış tarafların açığa çıkarılmasını… Bu taleplerimiz ile de bu ülkede etnik, kültürel ve inançsal zenginliğimiz ile kardeşçe birlik içinde beraberce yaşama özlemini geleceğe taşıyoruz.
Şimdi, önümüzdeki Mart ayında bir yerel seçim yapılacaktır. Hepimizi, tarihi bir görev bekliyor. Kullanacağımız her bir oyla kardeşlik, barış, insan hakları, düşünce özgürlüğü istediğimizi kanıtlayacağız. Parasız sağlık ve eğitimi savunan partileri seçeceğiz, Susurluk’lardan, kuyuları cesetlerle dolduranlardan oylarımızla hesap soracağız. Bu ülkenin yer altı ve yerüstü zenginliklerini yandaşlarına ve küresel sermayeye peşkeş çekenlerden hesap soracağız.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum…
Bir umudumuz sizde…
Fevzi GÜMÜŞ / PSAKD Genel Başkanı
KAYNAK : Alevihaber.com - 21 Aralık 2008