PSAKD Başkanı: Şimdi Alevi olma zamanı

PSAKD Başkanı: Şimdi Alevi olma zamanı   İSTANBUL (03.11.2009)- Aleviler, 9 Kasım Ankara Mitingi'nin izinde, bir yıl sonra İstanbul'da...

PSAKD Başkanı: Şimdi Alevi olma zamanı 
 
İSTANBUL (03.11.2009)- Aleviler, 9 Kasım Ankara Mitingi'nin izinde, bir yıl sonra İstanbul'da miting yapacak. 8 Kasım'da Kadıköy'de yapılacak mitinge 5 gün kaldı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Fevzi Gümüş, sorularımızı yanıtladı.

Üzerinden bir yıl geçti, 9 Kasım Ankara Mitingi Alevilerin hak alma mücadelesine nasıl bir rol oynadı? AKP'nin 'Alevi çalıştayı ve açılımları' gerçekten çalışıyor mu? AİHM ve Danıştay'ın kararlarına rağmen zorunlu din dersleri neden sürüyor? Zorunlu din dersleri neden bir işkence? Aleviler İslam'ı tehdit ediyor mu? İstanbul mitinginin talepleri ne? Mitingde sadece Alevilerin sorunlarına mı dikkat çekilecek? Alevileri arka bahçeleri gibi gören CHP, DSP, SHP gibi siyasi partiler, mitingle nasıl ilişkileniyor? 8 Kasım İstanbul mitingi, 9 Kasım Ankara mitingini aşacak mı? AKP'nin sizi de 'şov' yapmakla itham etmesinden çekinmiyor musunuz? Alevi örgütü temsilcilerinin Ergenekon'un suikast listesinde olduğu ortaya çıktı, başınıza bir şey gelmesinden endişe ediyor musunuz? Darbe planlarının birer kağıt parçası olmadığı ortaya çıkıyor, Demokratik Alevi Hareketi darbelere ve darbe planlarına karşı ne yapmayı düşünüyor? Demokratik Alevi Hareketi ilerici devrimci siyasi parti ve platformlardan ne bekliyor?

Bazı sorularımız yanıtsız kaldı ama... Biz sorduk, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Fevzi Gümüş yanıtladı. Gümüş, “Gün geldi Ermenilerle birlikte Ermeni olduk, gün geldi Kürt olduk, gün geldi kadın olduk, gün geldi işçi olduk, gün geldi işsiz olduk, gün geldi öğrenci olduk, gün geldi tüm mağdurların ve ezilmişlerin hak arayanların yanında olduk. Şimdi 8 Kasım’da herkesin bir günlüğüne barışçıl bir söylem içinde 'Alevi' taleplerinin sözcüsü, dahası Alevilerin demokratik taleplerinin sahiplenicisi olmasını bekliyoruz” dedi.

İşte o yanıtlar...

9 Kasım Ankara Mitingi Aleviler bakımından bir ilkti. Peki milat oldu diyebilir miyiz? Üzerinden bir yıl geçti, miting Alevilerin hak alma mücadelesine nasıl bir rol oynadı

Geçtiğimiz yıl Ankara Sıhhiye Meydanı’nda “Ayrımcılığa Karşı Eşit Yurttaşlık Hakkı” başlığı ile yapılan ve bir çok ezberi bozan “Büyük Alevi Mitingi” bu yıl da 8 Kasım Pazar günü İstanbul Kadıköy Meydanı’nda yapılıyor. Alevi Bektaşi Federasyonu’nun düzenlediği mitingin talepleri, geçtiğimiz yılki taleplerle aynı. Çünkü, mevcut siyasal iktidar AKP, bütün “açılım” söylemlerine rağmen Alevilerin talepleriyle ilgili bir tek adım atmış değil. AKP’nin “Alevi açılımı” Alevi hareketinin önlenemez yükselişi karşısında “gaz alma operasyonunu”nun ötesine geçebilmiş değil. Miting ile hiç şüphesiz Alevi talepleri en geniş kamuoyunda görünür hale geldi. Bu önemliydi.

AKP Hükümeti, Alevileri temsil eden örgütler olmadan 4 Alevi çalıştayı topladı. Bu çalıştaylarda Alevi örgütlerinin ortaklaştığı temel beş maddede hala somut bir adım atılmadı. AKP'nin 'Alevi çalıştayını ve açılımları' gerçekten çalışıyor mu? Hedef ne, devletlü Alevilik mi?

Siyasal İslam'ın temsilcisi AKP’nin bütün demokrasi söylemlerine rağmen konu Aleviler olunca değişik davranması düşünülebilir mi? Cevap için tereddütte gerek yok, bir tek kelime: “Hayır!” Çünkü Türkiye’de Alevi sorunu iyi niyetin, kötü niyetin ötesinde siyasal bir sorundur. Bir sistem sorunudur. Niyetlerle, samimi olup olmamayla açıklanamadığı gibi, yalnızca bir inanç özgürlüğü sorunuyla da açıklanmaz! AKP inanç özgürlüğü ve genel olarak özgürlükler konusunda ciddi bir şaşılık içinde... “Cemevlerinin ibadet merkezi olarak kabul edilmesi” talebinin AKP’nin, siyasal Sünni İslamın ve bir bütün olarak siyasal sistemin “tek inanç, tek mezhep” üzerine oturan siyasal anlayışını, sistematiğini ve dolayısıyla “ezberini” bozacağı için her seferinde üzerinde tartışma bile açılmadan reddedilmesi bu yaklaşımın sonucudur. Elbette çarpık algılayış içinde eksene sığdırma sonuçsuz kalınca bu bir devlet aleviliğini gündeme getiriyor. Her çarpıklık kendi kendi çarpık süreçlerini yaratmaya aday hale gelebiliyor.

AİHM ve Danıştay'ın karalarına rağmen zorunlu din dersleri sürüyor. Siz buna işkence diyorsunuz. Neden? Ne yapılmalı?

Çok açık ki AKP Hükümeti suç işliyor. Sadece bu uygulamadan mağdur olanlara karşı değil Anayasa'nın devleti tanımlayan hükümlerine yani hukuk devleti tanımına karşı suç işliyor. Bilindiği üzere AİHM, Ekim 2007'de aldığı kararla zorunlu din derslerinin "eğitim hakkı"nın ihlali olduğunu söylemişti. Veli Hasan Zengin’in kızı Eylem için yaptığı başvuruda mahkeme, dersin içeriğinin sadece İslam'ın Sünni yorumuna dayandığını vurgulamıştı. Mahkeme ayrıca gayrimüslim çocukların dersten muaf tutulmasının da "inanç özgürlüğünü" sağlamak için yeterli olmadığını belirtmişti. Hükümetin laikliğe, insan hak ve hukukuna, uluslararası sözleşmelere aykırı olan zorunlu din derslerini kaldırma sırası gelmiştir. Ancak aradan geçen zaman zarfında AKP Hükümeti türban ile sınırlı bir inanç özgürlüğü ile bu sorunu çözecek gibi görünmemektedir. Zorunlu din dersinin 1980 yılında askeri darbe tarafından yürürlüğe konulduğunu hatırlatmak zorundayız. Kaldı ki, zorunlu din derslerinin inanç özgürlüğüne aykırı olduğu hem iç hukukta hem de AİHM’de tespit edilmiştir. Hükümete ve Diyanet’e düşen görev, yargı kararlarını uygulamaktır. Ancak görülüyor ki, ne Diyanet ne de hükümet yargı kararlarını uygulamak gibi bir niyet taşımaktadır.

Hükümetin AİHM kararına rağmen bu hukuk tanımazlığı, yasa dışı davranışı karşısında, Aleviler ve tüm demokratik kamuoyunun bu dersi boykot etmesi başta olmak üzere demokratik eylem ve tazyiklerini derinleştirmesi gereği açıktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, mücadelenizi İslam'a tehdit olarak değerlendirdi. Aleviler İslam'ı tehdit mi ediyor?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Stratejik Planı’nda, "zorunlu din dersinin kaldırılmasını" talep edenlerin "teşkilatı ve İslamı tehdit edenler listesinde" yer alması, AKP’nin laiklik ve inanç özgürlüğü anlayışındaki çarpıklığı "ibret verici bir şekilde" gözler önüne sermektedir. 'Kurumu ve İslamı tehdit edenler’ listesine göre, İlahiyat Fakültesi kontenjanları yetersizmiş, bütçe imkanları kısıtlıymış, lojman imkanları ile personel ve ailesinin yararlanacağı sosyal tesisler yokmuş. Zorunlu din dersinin kaldırılmasını talep etmek İslamı tehdit ediyormuş.’ Bu taleplere bakıp da birazcık insaf, birazcık vicdan, birazcık utanma duygusu dememek mümkün mü? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bugün 7-8 bakanlığın bütçesine eşit bir bütçeyi kullanıyor olmasına rağmen hala bütçe yetersizliğinden bahsetmesi, kurumun "sınır tanımaz” bir oburluğa sahip olduğunu göstermektedir.

Alevilerin, laik bireylerin, demokratların zorunlu din dersinin kaldırılması talebini MGK’nın milli güvenlik siyaset belgelerine benzeyen strateji belgelerinde İslamın tehdidi gibi göstermeye çalışmak, Alevileri gerici çevrelere hedef haline getirmektir ve Diyanet bu yolla ateşle oynamaktadır. Diyanet’in bizatihi kendisi laikliğe tehdittir.

Diyanet İşleri'nin laikliğe ilişkin tehdidini açarmısınız?

Türkiye’de imam hatipler de dahil olmak üzere 66 bin 876 okul varken sadece 1220 hastane ve 6300 sağlık ocağı hizmet veriyorsa, 77 bin 538 cami açıkken hala 1346 caminin inşaatı sürüyor ise, yeni yapılması planlanan hastane sayısı sadece 37 ise, 150 bin civarında öğretmen açığı varken 100 bine yakın personel Diyanet’te istihdam ediliyorsa ve hala Diyanet yetersiz bütçe imkanlarından yakınıyorsa, bu hükümet ve Diyanet'in, "sağlık ve eğitim imkanlarından yoksun vatandaşlardan oluşan dini bütün toplum yaratma’ hayalinden vazgeçmediğini göstermektedir. Bu hükümete ve Diyanet’in stratejisine göre, parası olmayan yurttaş hastane kapılarında ölebilirler, okula gidemeyebilirler. Yeter ki, namaz kılacakları cami olsun... Aslında bu anlayış yüzyıllardır bize hiç yabancı değildir. Çünkü, saltanat tapınmacılarının yoksulluğu ve eşitsizliği gizlemek için dini kullanmaya, daha çok cami açmaya ihtiyaçları vardır. Bu tabloda bizatihi Diyanet'in laikliğe aykırı ve onu tehdit eden kurum olduğu çok açık. Dolayısıyla gerçek bir laik ülkede Diyanet'e de ihtiyaç yok.

İstanbul mitinginin talepleri ne?

“Büyük Alevi Mitingi” bu yıl da 8 Kasım Pazar günü İstanbul Kadıköy Meydanı’nda yapılıyor. Alevi Bektaşi Federasyonu’nun düzenlediği mitingin talepleri, geçtiğimiz yılki taleplerle aynı.

Sistemin ezberini bozacak olan Cemevi talebi, bu yılki mitingin yine en önemli talepleri içinde yer alıyor. Çünkü bu talebin kabulü, bir çok talebin kabulünün de doğal olarak önünü açacak. Tek inanç ve tek mezhep anlayışı aşıldığı andan itibaren, okullarda Sünni merkezli “zorunlu din dersi” uygulaması, ders kitaplarında, sözlüklerde, yazılı ve görsel basında ayrımcılık odaklı bütün yaklaşımlar da yapılacak yasal düzenlemelerle ortadan kalkmış olacak. O zaman siyasal iktidar, farklı inandığı, farklı düşündüğü için Sivas’ta yakılanlara yönelik işlenmiş suça “katliam” diyebilecek, devlet katliama uğramış olanlardan özür dileyebilecek ve bir kez daha böyle bir katliam olmasın diye Madımak’ı müze yapabilecek! Kültür Bakanlığı da “ödeneğimiz yok, bunun için oteli satın alıp kamulaştıramıyoruz” yalanın arkasına sığınamayacak! Cemevleri’nin ibadet merkezi olarak tanınmasından, zorunlu din derslerinin kaldırılmasına, Madımak Oteli’nin müze olmasına kadar artık Alevilerin de ötesinde Türkiye kamuoyunun önemli bir bölümünün ezberlediği bu ve benzeri taleplerin gerçekleşmesi mümkün mü? Tereddütsüz “evet, mümkün”!

Mitingde sadece Alevilerin sorunlarına mı dikkat çekeceksiniz? Kürt sorunu ile ilgili çok önemli gelişmeler var, tartışmalar var. Barış grupları örneğin... Bu konuda söz söylemeyi düşünüyor musunuz?

Mitingde esasen Alevilerin ayrımcılığa karşı eşit yurttaşlık hakkı talebini merkezine koyarak bir bütün olarak ülkenin demokratikleşmesi hedefleniyor. Bu anlamda da anayasanın demokratikleştirilmesinden Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümüne, sendikal hakların gasp edilmesinden cinsiyetçi yaklaşımların sona erdirilmesine ülkenin daha yaşanabilir eşit özgür aydınlık bir ülke özlemi ifade edilecek.

8 Kasım İstanbul mitingi, 9 Kasım Ankara mitingini aşacak mı? Hedefiniz kaç kişi? Nasıl bir hazırlık yürütüyorsunuz?

Miting için 1 milyon hedeflemiş durumdayız… Bu sayıya rahatlıkla ulaşacağımıza inanıyoruz. O gün Kadıköy'de yüz binlerce kişi demokrasi için, insan hakları için, gerçek laiklik için herkesle yan yana, omuz omuza olacağız. Bu açıdan bakıldığında rakamsal bir sayı vermenin çok önemli olmadığının da bilincindeyiz.

Şu ana kadar 200 bin afiş, 500 bin bildiri basılmış durumda. Miting gününe kadar bir milyon bildiri dağıtmayı hedefliyoruz. Bunlar ağırlıklı olarak İstanbul'da asılıyor ve dağıtılıyor. İstanbul'da kendiliğinden gelişen bir inisiyatifle her yerde duvar yazılamaları yapılıyor. Alevi gençlerinin çalışmaları sahiplenmiş olduğunun bir göstergesi bu durum. Radyo ve tv fragmanları hazırlandı, çok sayıda tv ve radyoda yayınlanmaya başlıyor. İstanbul'da her yanı pankartlarla donattığımızda, bilbordlara çıkmayı başardığımızda mitingin büyüyeceği açık...

Darbe planlarının birer kağıt parçası olmadığı ortaya çıkıyor. Demokratik Alevi Hareketi darbelere ve darbe planlarına karşı ne yapmayı düşünüyor?

Demokrasi ve özgürlüklerin genişletilmesi esasen her türden karanlık güç ilişkilerinin, derin devletin, kontrgerillanın panzehiri... Ülke gerçekten laik demokratik ve hukuk devleti olacaksa bunun yolu gerçek anlamda demokrasiden geçiyor. Zaman zaman gerici dinci basın bizlerden darbe girişimlerine karşı demeç aldığında derin devlet, kontrgerilla kavramlarıyla durumu izah ettiğimizde bu açıklamalarımızı sansürlediğini görüyoruz. Bu bakıştan demokrasi çıkmaz, çıkamaz. Açık ki derin devletin bir tezahürü olduğu gerçeği ile yüzleşmeden bir milim yol alma imkanı yok demokrasi konusunda... Öyleyse demokrasi, adalet, eşitlik özgürlük konusunda demokratik bir iradenin oluşturulması gerekiyor. Bu değişiminde soldan yana bir bakışla kurgulanması gereği çok açıktır. Öyleyse bu konuda hepimiz görevli ve sorumluyuz.

Demokratik Alevi Hareketi ilerici devrimci siyasi parti ve platformlardan ne bekliyor?

Gün geldi Ermenilerle birlikte Ermeni olduk, gün geldi Kürt olduk, gün geldi kadın olduk, gün geldi işçi olduk, gün geldi işsiz olduk, gün geldi öğrenci olduk, gün geldi tüm mağdurların ve ezilmişlerin hak arayanların yanında olduk. Şimdi 8 Kasım’da herkesin bir günlüğüne barışçıl bir söylem içinde “Alevi” taleplerinin sözcüsü, dahası Alevilerin demokratik taleplerinin sahiplenicisi olmasını bekliyoruz.

ATILIM - 3 Kasım 2009

Basında Aleviler Haberleri

Can Dündar: Aleviler tarih yazıyor!
Hilal Nesin’e sistematik saldırı
Alevi Kadınların ilk ve tek dergisi PELGÜZAR