Papaz Silvanus'u Pir Sultan Abdal Olarak Sunan Bir Yazar

Papaz Constantine/Silvanus'u Pir Sultan Abdal Olarak Sunan Bir Yazarın Yalan ve TahrifatlarıÜnsal ÖZTÜRK(...)Alevilik büyük bir yapıdır....

Papaz Constantine/Silvanus'u Pir Sultan Abdal Olarak Sunan Bir Yazarın Yalan ve Tahrifatları

Ünsal ÖZTÜRK

(...)Alevilik büyük bir yapıdır. Aleviliğe yapılan saldırılar, tarihsel alt yapı kaydırmaları, yalana ve tahrifata dayalı tarih yazımı söz konusu olduğunda savunma mekanizması harekete geçirilmelidir. Kapılar kapatılmalıdır....

PAPAZ CONSTANTİNE/SİLVANUS’U PİR SULTAN ABDAL OLARAK SUNAN BİR YAZARIN YALAN VE TAHRİFATLARI

Alevi Tarih Yazımında Skandal –Erdoğan Çınar Örneği- adında bir kitap yazdık ve piyasaya sunduk. Kitap üzerinde yoğun tartışmalar yapılıyor. Kitap, Pir Sultan Abdal Kültür Derneğimizin yönetici ve üyelerini yakından ilgilendirmektedir. Çünkü Skandal kitabının önemli bir bölümü, gözümüzün ışığı, gönlümüzün âşığı, büyük değerimiz Pir Sultan Abdal’ın bildik anlatımını bozmaya çalışan, Pir Sultan Abdal’la ilgili spekülasyon yapan, bilinç kaymasına neden olabilecek anlatımlarda bulunan Erdoğan Çınar adlı yazarın başvurduğu yalan ve tahrifatları açığa çıkartmaktadır.

Erdoğan Çınar:

1. Kiliseleri Alevi ocağı olarak yazmıştır.

2. Hıristiyan düalist Paulikienleri Alevi olarak yazmıştır.

3. Paulikienliğin kurucusu Constantine/Silvanus’u Pir Sultan Abdal olarak yazmıştır.

4. İncil ve St Paul’un mektuplarını Alevi kitapları olarak yazmıştır.

5. Papaz yardımcısını Alevilerin ulu mürşidi olarak yazmıştır.

6. St. Paul’u Alevi yol kurucusu olarak yazmıştır.

7. Pontos ve Kapadokya Krallıklarını Alevi devletleri olarak yazmıştır.

8. Kölelerin ve kutsal fahişelerin bulunduğu Komana şehirlerini Alevi dergah devlet olarak yazmıştır.

9. Komana Başrahiplerini Alevi pirleri olarak yazmıştır.

10. Köleleri, talip-derviş olarak yazmıştır.

11. Zeus tapınağını Hacı Bektaş dergahı olarak yazmıştır.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Tüm bunları yaparken kullandığı kaynaklardaki bilgileri bilinçli olarak yanlış aktarmış, birçok özel adı ve kavramı ya gizlemiş ya da bunların yerine Alevi terimlerini kullanmıştır.

Değerli kardeşlerimize öncelikle bir açıklama yapmamız gerekiyor: Bizler Erdoğan Çınar ile akademik bir tartışma yürütmüyoruz. Yani Erdoğan Çınar’ın konularla ilgili yorumlarını tartışmıyoruz. Erdoğan Çınar, yazdığı kitaplarda kullandığı kaynakları ya gizlemiş, ya da bu konuda kullanmadığı kaynakları adres olarak göstermiştir. Aldım dediği alıntılardan bazılarını gösterdiği kaynakta hiç bulamıyoruz. Yani yazın hayatında hiç tanık olmadığımız, karşılaşmadığımız bir durumla karşı karşıya kaldık.

Aşağıda Pir Sultan Abdal konusunda Erdoğan Çınar’ın yaptıklarının ayrıntılarını okuyacaksınız.

ERDOĞAN ÇINAR’IN TAHRİFAT VE YALANLARININ AYRINTILARI

Erdoğan Çınar’ın, Pir Sultan Abdal hakkında yaptığı spekülasyon, yalana dayalı anlatım ve kaynak tahrifatı çok belirgindir. Bilindiği gibi Erdoğan Çınar, araştırmacıların Pir Sultan Abdal isyanından söz ettiğini, oysa Osmanlı kayıtlarında Pir Sultan Abdal isyanından söz edilmediğini, sonuç olarak; Osmanlı kayıtlarında böyle bir isyan yoksa Pir Sultan Abdal adlı bir kişinin yaşamasının mümkün olmadığını, 16. yüzyılda Pir Sultan Abdal’ın yaşamı ile ilgili anlatımların uydurma olduğunu iddia etmektedir.

Erdoğan Çınar, Osmanlı kayıtlarında Pir Sultan Abdal’ı bulamamıştır ancak “Bizans Kayıtları”nda “Silvanus”u bulmuştur. “Silvanus”un Pir Sultan Abdal’ın ta kendisi olduğunu iddia etmektedir. Erdoğan Çınar’a göre 7. yüzyılda yaşayan “Silvanus”un başına gelenler Pir Sultan Abdal anlatısının tıpkısıdır, aynısıdır, bütün detaylarına kadar aynıdır.

HAMİLTONLARIN İNGİLİZCE YAYIMLANAN KİTABI, ERDOĞAN ÇINAR’IN “BİZANS ARŞİVİ”DİR

Erdoğan Çınar 4-5 yıl kadar önce eline İngilizce bir kitap geçirdi. Bu kitabın adı “CHRISTIAN DUALIST HERESIES IN THE BYZANTİNE WORLD, c. 650 –c.1450”dir. Yazarları Janet Hamilton - Bernard Hamilton ve Yuri Stoyanov’dur.

Bizans devleti, 9. yüzyılda, Hıristiyan düalist Paulikienleri incelemek ve onlar hakkında rapor tutmak için, istihbaratçı ve din adamı Peter of Sicily’yi Paulikienlerin üzerine gönderdi. Bu kitabın bir bölümü, işte bu Sicilyalı Peter’in tuttuğu raporlardan oluşmaktadır. Erdoğan Çınar’ın “Bizans Arşivi” dediği bu kitaptır.

Erdoğan Çınar bu kitaptan yararlandı. Ancak yazdığı üç kitabın dipnotlarında ve kaynakçasında Hamiltonların kitabının adını hiç vermedi. Hamiltonların kitabının okur tarafından fark edilmesini, görülmesini istemedi. Çünkü Hamiltonların kitabından aldığı pasajları tahrif etmiş, onlarla oynamış, kafasındaki plana uygun hale getirmiştir.

BİLİMSEL ÇALIŞMA NEDİR? BİLİMSEL VE TARİHİ ARAŞTIRMA NASIL YAPILIR?

Bilimsel çalışmalarda kaynak saklanmaz. Kaynaklardan yapılan alıntılarla oynanmaz. Araştırmacı, kafasındaki plana göre hareket edemez. Çünkü bilim yöntemi şudur: İnsanlar dış dünyadan duyu organları aracılığı ile aldığı verileri teorem haline getirirler. Ancak onların doğru olup olmadığını alanda test ederler. Doğru çıkmıyorsa o çalışmayı terk ederler.

Biz bir yıldan fazla bir zaman önce Erdoğan Çınar’dan kuşkulandık. Kullandığı kaynakları arayıp bulduk. “Bizans Kaynağı” olarak aktardığı bazı kaynaklarda doğrudan sayfa numarası vermiyordu. Bazen 69-97 sayfalar arasını, bazen de 1-313 sayfalar arasını işaret ediyordu. Oysa bir araştırmacı herhangi bir kaynaktan alıntı aldığında doğrudan ilgili sayfayı işaret eder. Örneğin herhangi bir kitabın içinden bir paragraflık bir alıntı alındığında, dipnot olarak ve kaynakça olarak öncelikle alıntı yaptığı kitabın adını, hangi yayınevinden yayımlandığını ve yayın tarihini ve son olarak da alıntı yaptığı sayfayı yazar. Erdoğan Çınar böyle yapmıyordu.

Erdoğan Çınar yazdığı üç kitapta (Aleviliğin Kayıp Bin Yılı, Kayıp Bir Alevi Efsanesi, Aleviliğin Kökleri) şu kaynakları kullandığını söylüyor:

1. Peter the Higoumenos, Précis, ed. C. Astruc, W. Conus-Wolska, J. Gouillard, P.Lemerle, D. Papachryssanthou and J. Paramelle, T & M 4 (1970), pp. 69–97

2. Peter of Sicily, Historia, ed. C. Astruc, W. Conus-Wolska, J. Gouillard, P. Lemerle, D. Papachryssanthou and J. Paramelle, T & M 4 (1970), pp.3–67

3. Photius, Diegesis, ed. C. Astruc, W. Conus-Wolska, J. Gouillard, P. Lemerle, D. Papachryssanthou and J. Paramelle T & M 4 (1970), pp. 99–183

4. Synodikon. Synodikon of Orthodoxy. J. Gouillard, ‘Le Synodikon d’orthodoxie’, T & M 2 (1967), pp. 1–313

Biz bu kaynakları bulduk. Bu kaynakların Janet Hamilton-Bernard Hamilton ve Yuri Stoyanov’un hazırladığı “CHRISTIAN DUALIST HERESIES IN THE BYZANTİNE WORLD, c. 650 –c.1450” adlı kitabın 7., 8. ve 11. bölümlerinin oluşturulmasında kullanıldığını saptadık. Hamiltonların İngilizce kitabının ilgili bölüm başlıkları şunlardı:

7. PETER OF SICILY’S HISTORY OF THE PAULICIANS (870)

8. PETER THE HIGOUMENOS: AN ABRIDGEMENT OF PETER OF SICILY

11. ABJURATION FORMULAE (TENTH CENTURY) FOR PAULICIAN CONVERTS TO ORTHODOXY

Erdoğan Çınar, Hamiltonların kullandığı kaynakları kaynak olarak kullandığını söylemesine, alıntıları Hamiltonların kitabından almasına rağmen kitaplarının dipnotlarında ve kaynakçalarında Hamiltonların ve yayınladıkları kitabın adını vermemiştir.

Biz bu durumu deşifre ettik. Erdoğan Çınar’ın kaynaklarda yaptığı tahrifatları internette yazılar halinde yayınlamaya başladık. Bunun üzerine Kalkedon Yayınları kısa bir süre önce kaynak kitabı ortaya çıkardı. Uzun süre Erdoğan Çınar’ın elinin altında bulunan, Erdoğan Çınar’ın yararlandığı kaynak kitap Mart 2010 tarihinde Kalkedon Yayınları tarafından yayımlandı. İşimiz daha da kolaylaştı. Çünkü Hamiltonların kitabındaki anlatımlarla Erdoğan Çınar’ın yazdığı üç kitaptaki anlatımlar çok farklıdır, bu açığa çıkmıştır.

ERDOĞAN ÇINAR, PİR SULTAN ABDAL’I CONSTANTİNE/SİLVANUS YAPTI

Erdoğan Çınar Alevi Türkmen Pir Sultan Abdal diye bir kişinin yaşamadığını iddia etmektedir. Ona göre yaşayan kişi Hıristiyan Ermeni Constantine/Silvanus’tur. Hıristiyan Constantine 7. Yüzyılda yaşamıştır. Erdoğan Çınar’ın kafasındaki plan, Pir Sultan Abdal ile ilgili bizim bildiğimiz anlatımı, Hıristiyan Ermeni Constantine’nin yaşam öyküsü olarak sunmaktan ibarettir. Kaldı ki bildiğimiz Pir Sultan Abdal ile ilgili anlatımla da oynamaktadır. Yazının devamında okuyacağınız gibi Erdoğan Çınar önce Pir Sultan Abdal’ı taşlatarak öldürtmekte sonra ölmüş kişiyi ayrıca astırmaktadır…

Erdoğan Çınar, planını gerçekleştirmek için Paulikien Makedon Kilisesi kurucusu Constantine’i önce “Silvanus” olarak okurun bilincine yerleştirmeye çalışmakta, sonra “Silvanus”un önüne “Pir” sözcüğünü eklemekte ve “Pir Silvanus” yapmakta, son adımda ise “Pir Silvanus” diye yarattığı kişiye Pir Sultan Abdal diyerek planını sonuçlandırmaktadır. Erdoğan Çınar söz konusu kişinin asıl adı olan “Constantine”i ise hiç kullanmamaktadır. Constantine/Silvanus’tan Hıristiyan düalist olarak değil, “Alevi” olarak söz etmektedir. Oysa halkımız ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneğimiz, Pir Sultan Abdal’ın Alevi Türkmen olduğunu ve 16. yüzyılda yaşadığını, Sivas-Banazlı olduğunu kabul eder.

Erdoğan Çınar’ın Hıristiyan düalist Constantine/Silvanus’u, bugünkü Elazığ’ın doğusuna düşen Mananalis adlı bir köyde doğmuş Şebinkarahisar’da yaşamıştır. Şebinkarahisar’ın bir kasabası olan Kibossa’da Bizans komutanlarından Symeon tarafından 7. yüzyılda öldürülmüştür.

CONSTANTİNE/SİLVANUS KİMDİR?

Kalkedon Yayınlarının Mart 2010 tarihinde piyasaya sunduğu Hamiltonlara ait “Bizanslı Heretiklerin Tarihi” adlı kaynak kitapta Constantine/Silvanus ile ilgili şunlar anlatılmaktadır:

94. Heraklios’un torunu imparator Konstantinos döneminde, Erme¬nistan’daki Samosata’da, Mananalis adlı bir köyde Konstantinos isimli bir Ermeni doğdu. Bu köy bugün bile Maniheistler’i barındırmaktadır.

95. Bu adam, Suriye’den evine dönerken Mananalis’ten geçen bir mahkumu, bir papaz yardımcısını bir süreliğine evinde ağırladı. Bu bilgilere uzun araştırmalar sonucunda ulaştık. Mahkum Suriye’den dönerken yanında iki kitap getirmişti. Biri Kutsal İncil, diğeri ise Havariler Kitabı idi. Bu kitapları konukseverliğinin karşılığında Konstantinos’a hediye etti.” (Yayına Hazırlayanlar Janet Hamilton - Bernard Hamilton - Barış Baysal, Bizanslı Heretiklerin Tarihi, Kalkedon Yayınları, s. 108-109)

Yukarıdaki alıntıyı unutmamak gerekiyor. Çünkü aşağıya alınacak olan Erdoğan Çınar’ın yazdıkları okunduğunda olayın nasıl saptırıldığı, tahrifatın nasıl yapıldığı ve boyutları anlaşılabilecektir.

Hamiltonların hazırladığı kaynak kitapta anlatılan şudur:

a) Ermenistan’daki Samosata’da Mananalis adlı bir köyde Konstantinos isimli bir Ermeni doğmuştur. Constantinos’un köyü halen Maniheistleri barındırmaktadır.

b) Constantinos isimli bu adam, Suriye’den evine dönerken Mananalis köyünden geçen bir mahkumu, bir papaz yardımcısını bir süreliğine evinde barındırmıştır. Papaz yardımcısı Suriye’den gelirken yanında iki kitap getirmiş, bu kitapları konukseverliğinin karşılığında Konstantinos’a hediye etmiştir. Bu kitaplar Kutsal İncil ve Havariler Kitabı’dır.

Dikkat edilirse metinde Suriye’den gelen papaz yardımcısının bir adı olduğundan söz edilmiyor. Ancak Erdoğan Çınar papaz yardımcısına güzel bir isim bulmuştur: “Pir Draconus…”

Bakalım aynı konu Erdoğan Çınar tarafından nasıl anlatılıyor:

Silvanus, yedinci yüzyıl başlarında Ortodoks Kilisesi tarafından sapkınlığın önemli merkezlerinden sayılan bu bölgede küçük bir köyde dünyaya geldi. Silvanus Mananalis’te çevreden yalıtılmış bir dünyada Alevi erkânı içinde büyüdü, yola girdi, tutkulu bir derviş olarak yetişti.” ( Erdoğan Çınar, age., s. 150)

Silvanus’un yaşamı dervişlik yıllarında Elazığ-Palu’da (Romalılar tarafından Armasota olarak adlandırılan bugün Palu yakınında Simsatkale kalıntılarının olduğu antik kent) devrin en ünlü mürşidi Draconus ile tanışmasıyla büyük değişikliğe uğradı.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 150)

Kaynak kitapta Erdoğan Çınar’ın okura anlattığı bu tür bilgiler yoktur. Alevi sözcüğü hiç geçmemektedir. “Alevi erkânı içinde büyüme”, “yola girme”, “tutkulu bir derviş olarak yetişme” Erdoğan Çınar’ın uydurmasıdır.

Kaynak kitaptaki Suriye’den gelen papaz yardımcısı, Erdoğan Çınar’ın kitaplarında “ulu mürşit” olmuştur. Erdoğan Çınar, papaz yardımcısını “devrin en ünlü mürşidi” yapmış ona bir de ad koymuştur: Draconus.

Hamiltonların kitabının 115. sayfasında Druinus adlı bir kişiden söz edilmektedir ama Druinus’un, Constantine/Silvanus’la bir ilişkisi yoktur. Paulikienlerin daha sonraki papazlarından Sergius’un babasının adıdır Druinus.

Erdoğan Çınar’ın kaynak kitapta bulunmayan uydurma hikâyelerine örnek vermeyi sürdürelim:

Draconus inançlarından dolayı Bizanslılar tarafından mahkûm edilmiş, uzun yıllar Suriye’de tutuklu kaldıktan sonra bir yolunu bularak zindandan kurtulmuş, köyüne dönerken yol üstünde Palu’ya uğramıştı. Draconus’un Palu’da olduğu haberini duyun Silvanus, ünlü mürşidin ziyaretine gitti. Yaz sonuydu. Silvanus Palu’da Pir Draconus’un huzuruna çıktı, niyaz aldı. Draconus uzun sürmüş ağır tutukluluk yıllarının ağırlığıyla yorgun ve ihtiyardı. Silvanus onun yanında kaldı.” (age., s. 150)

Erdoğan Çınar’ın ad koyduğu papaz yardımcısının Palu’ya gittiği konusunda esas kaynakta hiçbir bilgi yoktur. Aksine papaz yardımcısı, Constantine’in köyü olan Mananalis’e gitmiştir. Burada iki yer ortaya çıkıyor. Papaz yardımcısı Erdoğan Çınar’ın anlatımıyla Palu’ya gittiyse Constantinos’un köyünün adı nedir? Yok, eğer kaynak kitapta anlatıldığı gibi papaz yardımcısı Constantinos’un köyü Mananalis’e geldiyse Palu nereden çıktı?

Ayrıca kaynak kitapta papaz yardımcısının Suriye’de neden mahkum olduğu, yaşlı mı yoksa genç mi olduğu konusunda en küçük bir bilgi yoktur. Papaz yardımcısı Mananalis köyüne gelmiştir ama Erdoğan Çınar onu Palu’ya yerleştirmiş, ardından Constantine’i Palu’ya götürmüştür. Hem de Constantine’i papaz yardımcısının huzuruna çıkartıp Aleviler gibi niyaz aldırmıştır. Sonra da papaz yardımcısını Constantine ile birlikte Erdoğan Çınar’ın bir türlü adını vermediği Constantine’in köyüne götürmüştür.

Erdoğan Çınar’ın uydurma hikâyesine devam edelim. Tabii bu uydurmaları okurken, bizim bildiğimiz Pir Sultan Abdal anlatımıyla da bu uydurmaların örtüşüp örtüşmediğini de düşünmemiz gerekiyor.

Draconus Mananalis’teki uzun misafirliği süresince Silvanus’a el verdi, onun eksiklerini tamamladı, ona yolun sırlarını ve erkânın işleyişini anlattı. Silvanus ve Draconus uzun kış geceleri boyunca yolun etrafını saran cendereden nasıl kurtarılabileceği, erkânın nasıl daha korunaklı biçimde yeniden kurulabileceği üzerine uzun sohbetler ettiler.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 151)

Erdoğan Çınar, papaz yardımcısı ile Constantine arasındaki ilişkileri anlatmaktadır. Kaldı ki kaynak kitapta ayrıntılı anlatım yoktur. Ama Erdoğan Çınar, papaz yardımcısının Constantine’e “el verdiğini”, “eksiklerini tamamladığını”, “ona yolun sırlarını ve erkânın işleyişini anlattığını” söylüyor. Bu kavramlar Aleviliğin kavramları olduğu için Erdoğan Çınar yalana dayalı anlatımıyla Alevilere damardan girmektedir. Anlattıkları tamamen uydurmadır ve asıl kaynakta yoktur. Kaynak kitapta “erkân”, “cendere”, “erkânın nasıl daha korunaklı biçimde yeniden kurulabileceği üzerinde uzun sohbetler” yoktur. Veriler İncil ve St. Paul’un mektupları olduğuna göre bu konuda konuştukları anlaşılmaktadır. Nitekim Constantine ölünceye kadar bu iki kitabı yanından hiç ayırmamıştır.

Ayrıca Constantine, St. Paul’ün başpiskoposlarından, kilise kurucusu Silvanus’un adını henüz papaz yardımcısı ile görüşmesi sırasında almamıştı. Oysa Erdoğan Çınar ısrarla Constantine’den “Silvanus” olarak, hem de “Pir Silvanus” olarak söz etmektedir.

Papaz yardımcısının, Constantine’nin köyü Mananalis’ten ayrılmasını Erdoğan Çınar şairane bir şekilde anlatmaktadır. Bu anlatım da kaynak kitapta yoktur, Erdoğan Çınar’ın hayali mahsulüdür ve gerçeği asla yansıtmamaktadır.

Erdoğan Çınar şöyle anlatıyor:

Başına kötü bir hal gelmeden, ecel gelip onu bulmadan köyüne dönüp kavmi-kardeşi, dostu-arkadaşı, müridi-talibi ile kavuşmak istedi. Hazırlığını yaptı, herkesten helalliğini aldı. Denklerini bağlarken heybesinden iki el yazması kitap çıkardı, Silvanus’a uzattı.

Öyle yap ki bu kitapların içindekiler kaybolmasınlar, zaya gitmesinler dedi.

Silvanus kitapları sırasıyla önce kalbinin üzerine sonra dudaklarına götürdü, öptü ardından ikisini de heybesine koydu.

Silvanus mürşidini yol ayrımına kadar uğurladı. Onun gideceğini duyan Pülümür’ün, Tercan’ın köylüleri erkenden yollara düşüp uğurlamaya katıldılar. Ayrılık vakti geldiğinde daha gün ağarmamıştı.

Draconus’un Pülümürlü Silvanus’a emanet ettiği iki el yazması kitaptan biri ‘Kudret’ (Dynasis) kitabıydı. İkinci kitap erkânın işleyişi üzerineydi. Silvanus kalan ömründe bu kitapları yanından hiç ayırmadı.” (Erdoğan Çınar, age. s. 152)

Kaynak kitapta ne Pülümür, ne de Tercan isimleri geçmiyor. Erdoğan Çınar, Alevilerin gönüllerine hoş gelsin diye, onları kandırabilmek için Mananalisli Constantine’i bir çırpıda “Pülümürlü Silvanus” yapmıştır. Bilindiği gibi Pir Sultan Abdal Banazlıdır, Pülümürlü değildir. Erdoğan Çınar’ın sakladığı asıl metinde köylülerin toplanıp papaz yardımcısını yolcu ettiğine dair bir anlatım da yoktur. Bütün bu anlatımlar Erdoğan Çınar tarafından uydurulmuştur. Erdoğan Çınar, “kavmi-kardeşi”, “müridi-talibi”, “dostu-arkadaşı”, “helallik”, “denkler” gibi kavramları kullanarak yine Alevilere damardan girmektedir.

Kaynak kitap Constantine’in köyünün adını Mananalis olarak veriyor. Erdoğan çınar ise Alevi okura hoş gelsin diyerek Pülümür olarak veriyor. Eğer Erdoğan Çınar’ın anlatımıyla Erdoğan Çınar’ın “piri” papaz yardımcısı “Draconus” Palu’ya geldiyse, Constantine’in Pülümür’den kalkıp Palu’ya gitmesi gerekiyor. Bu yazdıklarımızı yakından görebilmek için acilen bir harita edinmeniz gerekiyor. Pülümür ile Palu arasındaki uzaklığı ve arazi yapısını görebilmelisiniz. Diyelim ki Constantine genç, bu alanı geçip Pülümür’den Palu’ya gidebilir. Peki, papaz yardımcısı nasıl Palu’dan kalkıp Pülümür’e gidebilir? Zira Erdoğan Çınar şöyle söylüyordu: “Draconus uzun sürmüş ağır tutukluluk yıllarının ağırlığıyla yorgun ve ihtiyardı.” Ayrıca Erdoğan Çınar, Constantine/Silvanus’un köyünü şu şekilde anlatıyor: “Silvanus, Draconus’u Mananalis’teki kendi köyünde güvende olacaklarına ikna etti. Soğuklara yakalanmadan önce birlikte Silvanus’un Pülümür’ün kuzeyindeki köyüne gittiler.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 151)

Eğer böyle bir yolculuk olduysa, papaz yardımcısı çoktan ölmüştür. Arazi şartları, doğa şartları da göz önüne alınırsa ölüm çok doğaldır. Erdoğan Çınar, papaz yardımcısının yaz sonunda Palu’ya geldiğini anlatıyor. “Yorgun ve ihtiyar papaz yardımcısı” Palu’dan Pülümür’ün kuzeyine mümkün değil, bir çırpıda gidemez. Kar-kış da göz önüne alınırsa altı aylık yoldur…

Erdoğan Çınar’ın bu muhteşem uydurmaları, Peter of Siciliy’nin raporlarında yok…

Güya papaz yardımcısı yol ayrımında ayrılmadan önce, Erdoğan Çınar’a göre, Constantine’e Alevilikle ilgili iki kitap vermiş. Constantine ise bu kitapları alıp önce kalbinin üzerine koymuş, sonra dudaklarına götürmüş, daha sonra da heybesine koymuştur. Oysa asıl kaynakta bu iki kitap şu şekilde geçiyordu:

94. Bu adam, Suriye’den evine dönerken Mananalis’ten geçen bir mahkumu, bir papaz yardımcısını bir süreliğine evinde ağırladı. Bu bilgilere uzun araştırmalar sonucunda ulaştık. Mahkum Suriye’den dönerken yanında iki kitap getirmişti. Biri Kutsal İncil, diğeri ise Havariler Kitabı idi. Bu kitapları konukseverliğinin karşılığında Konstantinos’a hediye etti.” (Yayına Hazırlayanlar Janet Hamilton-Bernard Hamilton-Barış Baysal, Bizanslı Heretiklerin Tarihi, Kalkedon Yayınları, s. 108-109)

Erdoğan Çınar, asıl kaynağın lanetleme bölümünde geçen bir paragrafı almış, Suriye’den gelen papaz yardımcısının getirdiği kitaplardan birine monte etmiştir. Diğer kitabı ise “erkânın işleyişi üzerineydi” diyerek geçiştirmiştir.

ERDOĞAN ÇINAR ALEVİ SÖZLÜ GELENEĞİ KURUCUSU OLARAK HIRİSTİYAN ERMENİ CONSTANTİNE’İ GÖSTERİYOR

Bunu yaparken yine yalana başvuruyor. Asıl kaynaktaki anlatım şöyle:

Bu adam öğretisini onlara yazarak değil konuşarak anlattı. Ayrıca elinde İncil ve Havariler Kitabı da vardı. Onları kelimesi kelimesine ve yazılı olarak da aktardı. Ancak her bir bölümü sapkınlığa uyarladı ve yandaşlarına İncil ve Havariler Kitabı dışında başka kitaplar okumalarını yasakladı.” (Bizanslı Heretiklerin Tarihi, s. 126)

Bakalım asıl kaynaktaki bu bilgi Erdoğan Çınar tarafından nasıl ters yüz ediliyor:

Silvanus’un görüşleri hâlâ aramızda yaşıyor. O, sapkın inançlarını yazıyla değil sözle aktardı, böylece sözlerinin ve yazılarının hiç değişmeden kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağladı.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 155)

Buyurun iki alıntıyı karşılaştırın. Erdoğan Çınar’ın çevirisi ile asıl kaynaktaki paragraf arasında ne gibi aynılık var? Bu açık yalan ve tahrifat değil mi?

ERDOĞAN ÇINAR’IN “PİR SİLVAN” UYDURMASI

Erdoğan Çınar, şimdi de “Pir Silvan”ı uyduruyor. Aşağıdaki alıntıyı bir kişi nasıl yazabilir:

Pir Silvan şiirlerini unutulmuş bir dilde mi söyledi, yoksa Pir Silvan’ın nefeslerinde kullandığı dil bugün hâlâ bir yerlerde konuşuluyor mu? Elimizdeki verilerle bu sorulara cevap bulmak mümkün değildir.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 186)

Erdoğan Çınar’a göre Constantine/Silvanus’un nefes ve şiir söylediği kesin ama hangi dilde söylediği bilinmiyor! Şu soruyu sorabiliriz: Elinizin altında demek ki Constantine/Silvanus’un bir şiiri var ama hangi dilde olduğunu anlayamıyorsunuz, bilemiyorsunuz. O halde elinizin altındaki metni üniversitelere gönderiniz, belki de onlar bu dili size söyleyebilir! Hayır, ellerinin altında metin yoktur.

Erdoğan Çınar’ın spekülasyonunun aksine Hıristiyan Ermeni Constantine’nin dilinin Ermenice olduğunu asıl kaynaktan çok kolayca öğreniyoruz. Ermeni dili kaybolmuş bir dil değildir. Erdoğan Çınar esrarengiz havalara giriyor.

Erdoğan Çınar o kadar uçuyor ki, kod adı Silvanus olan Constantine’e bakın neler neler yaptırıyor:

Silvanus Alevi Yolu’na yirmi yedi yıl boyunca kesintisiz aşk ile hizmet etti. Erkânı ihya etti. O güçlü bir ozandı. Alevi inancını manzum hale getirdi. Manzum dizelerini sazının tellerine döktü, notalarla besledi. Alevi erkânı onun dizelerinde yeniden hayata döndü. Onun nefesleri yasaklanmış kutsal kitapların boşluğunu doldurdular. Kulaktan kulağa hızla yayıldılar.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 156)

Maşallah! Kod adı Silvanus olan Hıristiyan düalist, saz da çalıyor, erkânı ihya da ediyor. “Alevi inancını manzum hale” getiriyor. Nota da biliyor. Ancak her nasılsa Erdoğan Çınar’a göre kod adı Silvanus olan Constantine’in hangi dilde nefes veya şiir söylediği bilinmiyor!

CONSTANTİNE, COLONEA’NIN BİR KASABASI OLAN CİBOSSA’YA GİDİYOR, ERDOĞAN ÇINAR SİVAS’A GİTTİ DİYE ANLATIYOR

Erdoğan Çınar şunları söylüyor:

Silvanus sözcüğü ‘orman halkından olan (ağaç eri)’ anlamını taşıyan Latince bir kelimedir. Bu isim 680 yılında Sivas’ta katledilen ‘Pir’in asıl adı değildi. Pir Silvanus bu ismi Alevi sözlü geleneğinin başlatıldığı ve kurumlaştırıldığı Cibossa (Sivas) Alevi ocağını kurduktan sonra aldı. Pir Silvanus (Master of The Wood) çok daha eski bir geçmişte Anadolu’da yaşamış orman halkı ve tahtacılar tarafından büyük üstat ve mürşit olarak kabul edilmiş kadim bir yol ulusunun adıdır.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 159)

Erdoğan Çınar’ın düşüncelerini özetleyelim:

a) Silvanus, 680 yılında Sivas’ta katledilen “Pir”in asıl adı değildir.

b)Pir Silvanus” bu ismi, Alevi sözlü geleneğinin başlatıldığı ve kurumlaştırıldığı Cibossa (Sivas) Alevi ocağını kurduktan sonra almıştır.

c)Pir Silvanus” çok daha eski bir geçmişte Anadolu’da yaşamış orman halkı ve tahtacılar tarafından büyük üstat ve mürşit olarak kabul edilmiş kadim bir yol ulusunun adıdır.

Erdoğan Çınar’ın yukarıya aldığımız alıntısı ve yaptığımız çözümleme çok büyük bir tahrifata, saptırmaya ve misyonerlik çalışmasının temel taşlarını oluşturmaya yöneliktir.

Şöyle ki:

Cibossa, Sivas değil, Şebinkarahisar’ın bir kasabasıdır. Cibossa’nın Sivas olduğu katmerli ve büyük yalanını söylemek cesaret işidir. Erdoğan Çınar öyle ileri gidiyor ki son kitabında Cibossa’yı Banaz köyü olarak yazıyor. (Aleviliğin Kökleri, s. 150) Erdoğan Çınar’a göre Alevi sözlü geleneği Constantine tarafından başlatılmıştır ve kurumlaştırılmıştır. Bu da büyük bir katmerli yalandır. Asıl kaynakta böyle bir anlatım yok. Erdoğan Çınar’a göre Constantine/Silvanus Cibossa’da, yani Sivas’ta bir Alevi ocağı kurmuştur. Bu iddia da aynı şekilde yalandır. Çünkü Constantine asıl kaynakta Şebinkarahisar’ın bir kasabası olan Cibossa’da kilise kurucusu olarak anlatılmaktadır. Erdoğan Çınar, Silvanus’un “Pir”in asıl adı olmadığını söylemektedir. Silvanus adı ona göre, daha eski bir geçmişte Anadolu’da yaşamış orman halkı ve tahtacılar tarafından büyük üstat ve mürşit olarak kabul edilmiş kadim bir yol ulusunun adıymış.

Bakalım Erdoğan Çınar’ın elinin altındaki kaynak bu durumları nasıl anlatıyor:

101. Ardından, aynı zamanda Salo-anus olarak da bilinen bu Konstantinos, Mananalis’i terk etti ve kendisinin Paul’un mektuplarında geçen ve inançlı bir yoldaş olarak Makedonya’ya gönderilen Silvanus olduğunu öne sürerek Kolonea’nın kasabası Kibossa’da yaşamaya başladı. Takipçilerine daha önce bahsettiğimiz mahkum papaz yardımcısından aldığı havariler kitabını gösteriyor ve şöyle diyordu: ‘Siz Makedonyalılarsınız ve ben size Paul tarafından gönderildim.’ Bunu, St. Paul’ün şahadetinden 600 yıl sonra, daha önce belirttiğim gibi Heraklios’un torunu Konstantinos döneminde söylüyordu.” (Janet Hamilton, Bernard Hamilton, Barış Baysal, Bizanslı Heretiklerin Tarihi, s. 110)

Tam burada Erdoğan Çınar’dan bir alıntı daha alalım:

Silvanus M.S. 653 yılında Pülümür’den ayrıldı. Ocağını Bizans askeri yapılanması içinde Kolonea’nın (Şebinkarahisar) bir kastronu (kale) olan Cibossa’ya taşıdı. Yıldız Dağı’nın yamaçlarına yerleşti.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 154)

Bu kadarına gerçekten pes! Yukarıdaki kaynak kitaptaki alıntıda gördünüz, Kibossa, Şebinkarahisar’ın bir kasabasıydı. Erdoğan Çınar kod adı Silvanus olan Constantine’i önce Pülümürlü yaptı, yani bugünkü Elazığ’ın hemen doğusunda bulunan (Murat Nehri’ne bakınız) Mananalis köyünün adını Pülümür olarak değiştirdi. Oysa Pülümür, Tunceli’nin oldukça kuzeyinde, Erzincan’a doğru yer almaktadır. Erdoğan Çınar damardan narkozu verdi, sonra da Sivas’ın kuzey batısındaki Yıldız Dağı’nı alıp Şebinkarahisar’ın bir kasabası olan Kibossa’nın kuzeyine yerleştirdi. Bu kadar büyük yalan ve tahrifat olabilir mi, insanın aklı hayali almıyor.

Erdoğan Çınar şunları söylüyor:

Pir Silvanus’un ayak izlerini sürdüğümüzde karşımıza yine Yıldız Dağı çıkar. Yedinci yüzyılda Anadolu halkının Bizans İmparatorluğu ve Ortodoks Kilisesi ile yaptıkları mücadeleyi konu alan tüm araştırma ve inceleme metinleri, Bizans İmparatorluk kayıtları ve Ortodoks Kilisesi’nin arşivleri Tunceli Pülümür’den göç etmek zorunda kalan Pir Silvanus’un Şebinkarahisar’ın (Kolonea) bir ‘kastron’u olan ‘Cibossa’ya yerleştiği konusunda hemfikirdirler.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 170)

Erdoğan Çınar’ın uydurmaları ile başa çıkmak gerçekten zor. Çünkü kaynak, arşiv olarak saydıkları Hamiltonların kitabından ibarettir. Bu kayıtlarda Constantine/Silvanus’un Pülümürlü olduğuna dair hiçbir bilgi yoktur. Pülümür’ün adı bile yoktur. Constantine, Mananalis köyündendir. Erdoğan Çınar Mananalis köyünü Pülümür, Cibossa’yı da Sivas olarak okura anlatmaktadır ki Constantine’i Pir Sultan Abdal yapabilsin.

Cibossa, Kibossa diye okunuyor. Örneğin Erdoğan Çınar Colonea’yı Solonea diye yazmıyor, Kolonea diye yazıyor. Sıra Cibossa’ya geldiğinde Sibossa diye yazıyor. Çünkü şöyle diyecek:

“‘Cibossa’ (Sibossa) sözcüğü halkın dilinde evrile-çevrile Sivas’a dönüşmüştür. Bizans İmparatorluk döneminde bugünkü Sivas İli’nin Şebinkarahisar’a komşu olan büyük bir bölümünün adıydı. İsmini o bölgeyi denetleyen askeri garnizonun konuşlandığı kaleden almıştı.

Yıldız Dağı, Şebinkarahisar ile ‘Cibossa Kastronu’nun (Sivas Kalesi) arasında Şebinkarahisar’ın güneyinde Sivas Kalesi’nin kuzeyindedir. Sicilyalı Peter raporunda imparatorluk görevlisinin Sivas Kalesi’nde tutuklu bulunan Pir Silvanus’u ve müritlerini kendi halkının gözü önünde katledebilmek için onu Sivas Kalesi’nden daha kuzeye Şebinkarahisar’ın güneyine götürdüğünü yazar ki, tanımladığı bu yer Yıldız Dağı ve yakın civarıdır.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 171)

Erdoğan Çınar, Cibossa’yı önce Sibossa, sonra Sivas yaptıktan sonra, Yıldız Dağı’nı da alıp Cibossa’nın yukarısına yerleştirmiştir. Sicilyalı Peter Cibossa’nın bugünkü Şebinkarahisar’ın bir kasabası olduğunu söylüyordu. Erdoğan Çınar’ın mantığı ile eğer Cibossa Sivas ise, 7. yüzyılda Sivas’ın Şebinkarahisar’a bağlı olması gerekir. Bu yalan kabul edilse bile ne yaparsanız yapın Yıldız Dağı’nın yerini değiştiremezsiniz. Çünkü Yıldız Dağı Sivas ile Şebinkarahisar arasında değildir. Erdoğan Çınar tahrifatlarına Sicilyalı Peter’i de ortak etmeye çalışmıştır. “Sicilyalı Peter raporunda imparatorluk görevlisinin Sivas Kalesi’nde tutuklu bulunan Pir Silvanus’u ve müritlerini kendi halkının gözü önünde katledebilmek için onu Sivas Kalesi’nden daha kuzeye Şebinkarahisar’ın güneyine götürdüğünü yazar” demektedir Erdoğan Çınar. Oysa Sicilyalı Peter’in notlarında “Sivas Kalesi”, “Sivas Kalesi’nin kuzeyi”, “Yıldız Dağı” hiç geçmiyor. Sicilyalı Peter’de iki yer adı var: Biri Colonea (Şebinkarahisar), diğeri Şebinkarahisar’ın bir kasabası olan Cibossa. Cibossa, Colonea’nın hemen güneyinde bulunuyor. Erdoğan Çınar, Sicilyalı Peter’in notlarında şunların olduğunu söylüyor:

Cibossa’daki (Sivas) herkesi toparladı ve Şebinkarahisar Kalesi’nin güneyine götürdü ve onlara önlerinde bağlanmış halde bulunan biçareyi taşlamalarını emretti.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 171)

Erdoğan Çınar’ın Sicilyalı Peter’e söyletmeye çalıştıkları asıl kaynakta yok. Sivas’ın yani Sebastia’nın adı hiç geçmiyor. Parantez içinde Sivas filan yazmıyor.

Sicilyalı Peter’in notlarında dile getirdiği, Bizanslı Heretiklerin Tarihi kitabında da belirtilen anlatımı şöyle:

a) Kibossa, Colonea’nın yani Şebinkarahisar’ın bir kasabasıdır.

b) Constantinos Mananalis köyünü terk ederek Şebinkarahisar’ın kasabası Kibossa’ya gitmiştir.

c) Constantinos orada toplananlara Suriye’den gelen papaz yardımcısından aldığı İncil’i ve St. Paul’ün mektuplarını göstermiştir.

d) Toplananlara şunları söylemiştir: “Siz Makedonyalılarsınız ve ben size Paul tarafından gönderildim.”

e) Constantinos kendisinin St. Paul’un mektuplarında geçen ve inançlı bir yoldaş olarak Makedonya’ya gönderilen Silvanus olduğunu öne sürmüştür.

Yukarıdaki alıntı, Erdoğan Çınar’ın söylemi ve irdeleme göz önünde bulundurulursa, misyonerlik faaliyetinin boyutları da ortaya çıkacaktır. Erdoğan Çınar, “Pir Silvanus (Master of The Wood) çok daha eski bir geçmişte Anadolu’da yaşamış orman halkı ve tahtacılar tarafından büyük üstat ve mürşit olarak kabul edilmiş kadim bir yol ulusunun adıdır” diyordu. Oysa Silvanus St. Paul’ün misyoner papazının adıdır.

Silvanus adı, Kitabı Mukaddes şirketi tarafından yayımlanan “Tarsuslu Elçi Pavlus” adlı kitapta, Pavlus’tan Selaniklilere yazdığı I. Mektup’ta şu şekilde geçmektedir:

Pavlus, Silvanus ve Timoteos’tan Baba Tanrı’ya ve Rab İsa Mesih’e ait olan Selanik kilisesine selam! Sizlere lütuf ve esenlik olsun.”

Aynı hitap cümlesi Pavlus’tan Selaniklileri yazılan II. Mektupta da geçmektedir. Arkadaşlar bu bilgiler için İncillerdeki Elçilerin İşleri bölümüne bakabilirler.

PAULİKİENLER, CONSTANTİN/SİLVANUS’UN KATİLİNİ KENDİLERİNE BAŞPAPAZ YAPTILAR

Bizans yönetimi kod adı Silvanus olan Hıristiyan düalist Constantine’den kurtulmak için bir komutanı görevlendirir. Bu komutanın adı Symeon’dur. Kaynak kitaba başvuralım bakalım Symeon neler yapacak:

104. Symeon oraya vardı, yanına yerel yöneticilerden Typhon isimli birini alarak herkesi bir araya topladı ve Kolonea’nın güneyindeki bölgeye götürdü. Orada alçak herifi takipçilerinin karşısına dikti ve onlara bu kişiyi taşlamalarını emretti. Hepsi yerden taş aldılar ve ellerini havada savurarak taşları arkalarına bıraktılar. Kendilerine Tanrı tarafından gönderildiğine inandıkları yol göstericilerini taşlamak istemiyorlardı. Orada, bu Salo-anus’un kandırdığı ve Maniheist sapkınlığı öğrettiği Iustus isimli biri vardı. İşte o anda aldığı eğitimin ve terbiyenin karşılığını alabilecekti. İmparatorluk yetkilisinin emriyle Iustus yerden bir taş aldı ve ikinci bir Goliath’mış gibi onu öldürdü…” (Bizanslı Heretiklerin Tarihi, s. 110-111”

(Çevirmen Barış Baysal, “Kolonea’nın güneyindeki bölgeye” ifadesini kullanmışsa da asıl kaynakta bölgeyi ifade eden bir sözcük yok. Doğru çeviri “Kolonea kalesinin güneyi” biçiminde olmalıdır. Çeviriye temel cümle şöyle: .. the south of kastron of Colonea)   

Kaynakta anlatılanlar bunlar. Bakalım Erdoğan Çınar bu olayı nasıl anlatıyor:

Symeon Sivas’a geldi. Silvanus’un müritlerini tutuklatarak Sivas Kalesi’ne (Cibossa Kastron’u) hapsetti. Bir müddet Sivas Kalesi’nde alıkonan Silvanus’a Hıristiyanlığa bağlılık yemini etmesi ve müritlerini de kendisi ile birlikte Hıristiyanlığa davet etmesi ağır baskılarla dayatıldı. Silvanus direndi. İşkenceler altında yorgun ve bitap düştüğü günlerde bile metanetli ve mağrurdu.

Symeon, Silvanus’u ölüme mahkum etti. İnfaz yeri olarak Yıldız Dağı’nın eteklerini seçti. Silvanus’un dergâhı oradaydı ve burası onun halk içinde saygınlığının en fazla olduğu yerdi.

Symeon yanına kendi taraftarlarını, Silvanus’un müritlerini ve Sivas Kalesi’nde tutuklu bulunan Silvanus’u alarak Bedohtun Yaylası’na doğru yola çıktı.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 157)

İşte tahrifat budur. Manipülasyon da budur. Kaynak kitapta Şebinkarahisar’ın hemen güneyinde yer alan bir kasabası olan Kibossa, Erdoğan Çınar tarafından Sivas olarak anlatılmaktadır. Yıldız Dağı Şebinkarahisar’daymış gibi anlatılmaktadır. Symeon, Kibossa’ya gitmesine rağmen, Erdoğan Çınar Sivas’a gitti diye anlatmaktadır. Kaynak kitapta Symeon’un Constantine Silvanus’u Cibossa kalesine hapsettiğine dair hiçbir bilgi yoktur. Bedohtun yaylası diye bir şey de yoktur.

Erdoğan Çınar bütün bu uydurmaları yaparken de Sicilyalı Peter’i kendisine yalancı şahit olarak tutmuştur. Şöyle demektedir:

Olaylar İmparator’un emrettiği ve Symeon’un planladığı gibi gelişmedi. Symeon kendi gücüne yenildi. Sicilyalı Peter o lanetli günü ve öncesini raporuna şu cümlelerle not düşmüş:

‘Symeon geldi, yerli yöneticilerden Typhon adında birini klavuz olarak yanına aldı. Sivas’taki herkesi toparladı ve Şebinkarahisar Kalesi’nin güneyine götürdü ve onlara önlerindeki biçareyi taşlamalarını emretti. Herkes eline bir taş aldı ama Kendilerine Hakk’tan yollandığını düşündükleri Pirlerine atmamak için ellerindeki taşı arkalarına fırlattılar.’” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 158)

Erdoğan Çınar yukarıdaki alıntıda “Sivas”tan, “Hakk”tan ve “Pir”den söz ediyor. Tekrar olacak ama kaynak kitaptaki ilgili bölümü buraya tekrar alalım:

104. Symeon oraya vardı, yanına yerel yöneticilerden Typhon isimli birini alarak herkesi bir araya topladı ve Kolonea’nın güneyindeki bölgeye götürdü. Orada alçak herifi takipçilerinin karşısına dikti ve onlara bu kişiyi taşlamalarını emretti. Hepsi yerden taş aldılar ve ellerini havada savurarak taşları arkalarına bıraktılar. Kendilerine Tanrı tarafından gönderildiğine inandıkları yol göstericilerini taşlamak istemiyorlardı. Orada, bu Salo-anus’un kandırdığı ve Maniheist sapkınlığı öğrettiği Iustus isimli biri vardı. İşte o anda aldığı eğitimin ve terbiyenin karşılığını alabilecekti. İmparatorluk yetkilisinin emriyle Iustus yerden bir taş aldı ve ikinci bir Goliath’mış gibi onu öldürdü…” (Bizanslı Heretiklerin Tarihi, s. 110-111”

Hani nerede, Sivas, Hakk, Pir… Nerede Bedohtun yaylası? Erdoğan Çınar’ın yaptığı dünyada eşi benzeri görülmemiş bir tahrifattır. Çünkü Symeon’un geldiği yer Cibossa’dır. Yani Şebinkarahisar’ın kasabası. Buradan topladığı kişileri Şebinkarahisar kalesinin güneyine götürüyor. Sivas kalesi ile Yıldız Dağı ile buraların ne alakası var?

Constantine/Silvanus’un Iustus tarafından taşla vurulup öldürülmesi sahnesini, Erdoğan Çınar, Pir Sultan Abdal’a uyarlamıştır. Ali Baba’yı da Alevi tarihinin en büyük haini ilan etmiştir. Erdoğan Çınar önce Ali Baba ve çevrede toplananlara Pir Sultan Abdal’ı taşlatarak öldürtmüş. Daha sonra taşların arasında ölü yatan Pir Sultan Abdal’ın gövdesini taşların arasından çıkarttırıp darağacında astırmıştır. (Bkz. Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 80-84)

Bakalım Symeon, kod adı Silvanus olan Constantine’i öldürdükten sonra ne yapıyor?

Kaynak kitapta olay şöyle anlatılıyor:

107. Daha sonra imparator tarafından geri çağrıldı ve üç yıl boyunca Konstantinopolis’te kaldı. Bu süre içinde şeytan tarafından tamamen ele geçirilmiş bir halde gizli bir hayat sürdü. Böylece her şeyi ardında bırakarak kaçtı ve daha önce sözü geçen Kibossa’ya vardı. Oradan Konstantinos’un yandaşlarını bir araya getirdi ve sapkınlığın yeni lideri oldu. Kendisine daha iyi bir isim bulma konusunda seleflerinin yöntemini izledi ve Titus adını aldı.” (Bizanslı Heretiklerin Tarihi, s. 111)

Yukarıdaki kaynak kitaptan yapılan alıntıdan, Silvanus kod adlı Constantinos’u öldüren Symeon adlı katilin Paulikienlere baş olduğu anlatılmaktadır. Demek ki Paulikienlerde düşkünlük kurumu yoktur. Erdoğan Çınar, Symeon’un Paulikienlere baş olduğunu anlatmakla Alevilerin erkânını katletmiştir. Özellikle Aleviler bir talibi öldüren kişiyi ömür boyu düşkün ilan ederler. Yukarıda anlatılan olayda bırakın bir inanırı, Paulikienlerin bir numaralı adamı, kod adı Silvanus olan Constantinos’u katleden Symeon, Paulikienlere başpapaz olmuştur. Constantine/Silvanus’u taşla öldüren Iustus’u Ali Baba’ya benzeterek en büyük hain ilan eden Erdoğan Çınar, baş katil Symeon/Titus’tan övgü ile söz etmektedir.

Symeon adlı katilin Constantine/Silvanus’u öldürmesi ve daha sonra Paulikienlere başpapaz (Didaskalos) olması olayının Alevi literatüründe açıklanması yoktur. Ancak Hıristiyan manastır geleneğine göre mümkündür. Zira St. Paul, Stephen adlı Hıristiyan misyoneri taşla öldürdükten sonra rüyasında İsa’yı görmüş, “kemale ermiş” ve daha sonra Hıristiyanlığın bir numaralı misyoneri olmuştur. Symeon da aynen St. Paul gibi Paulikienlere baş olmuştur. Kaynak kitapta Constantine/Silvanus’un katli taşlanarak öldürme şeklinde de değildir. Constantine/Silvanus, Symeon tarafından asılarak idam edilmiştir. Paulikienler ise St Paul ile Stephen arasındaki ilişkiye benzetebilmek için taşlanarak öldürme hikâyesini uydurmuşlardır.

Symeon, St Paul’ün misyonerlerinden Titus adını da almıştır. Aynı konu Erdoğan Çınar tarafından şöyle anlatılmaktadır:

Titus geçmişte yaptıklarının ezikliği ve yüreğinin taşıyamadığı ağır vebali olabildiğince telafi edebilme umudu ile hızlı bir çalışma temposu içine girdi. Kısa zamanda Alevi erkânını yeniden toparladı, yolu canlandırdı. Pir Silvanus’un ocağı yeniden eski güzel günlerine döndü.” (Kayıp Bir Alevi Efsanesi, s. 161)

Erdoğan Çınar’ın yaptığı tahrifat, manipülasyon hiçbir vicdana sığmaz! Aleviler bu tür bir anlatımı kabul etmez! Katilleri “Alevi erkânını toparladı”, “yolu canlandırdı” diye anlatımı kim kabul ediyorsa ortaya çıkmalıdır!

Erdoğan Çınar’a göre Constantine/Silvanus, Pir Sultan Abdal’ın ta kendisi, Symeon Titus da Hızır Paşa’nın ta kendisidir.

Constantine/Silvanus’u katleden katil Symeon, Paulikienlere başpapaz olmuştur. Oysa biz Pir Sultan Abdalımızı katleden katil Hızır Paşa’yı halen lanetliyoruz.

ARTIK ŞUNLARI RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİZ

Kod adını Hıristiyanlığın büyük misyoneri St. Paul’ün adamı Silvanus’tan alan Constantine, Hıristiyan bir düalisttir. Şebinkarahisar’da kilise kurmuştur. Erdoğan Çınar onu Alevi, ocak kurucusu, sözlü kültürün kurucusu ve kurumlaştırıcısı olarak anlatmaktadır ki yalandır.

Erdoğan Çınar bu kişiyi aynı zamanda Pir Sultan Abdal olarak sunmaktadır. Şunu herkes bilmelidir ki bu da büyük bir yalandır.

Kısaca söyleyeceklerimiz şudur:

Başta Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarımız gözbebeğimizdir.

Erdoğan Çınar, Alevi toplumunun tarihini saptırma, yönünü değiştirme, asimilasyona açık hale getirme suçu işlemiştir. Yukarıda gösterildiği gibi, bunu yaparken kaynak kitapları saklamış, kaynaklardan aldığı alıntılarla, coğrafya ile oynamış; bazen de kafasında oluşturduğu cümle ve paragrafları sanki bir metinden almış gibi yazmıştır. Bu suçları bile bile, aklı başındayken, planlayarak, tasarlayarak işlemiştir.

Alevilik büyük bir yapıdır. Aleviliğe yapılan saldırılar, tarihsel alt yapı kaydırmaları, yalana ve tahrifata dayalı tarih yazımı söz konusu olduğunda savunma mekanizması harekete geçirilmelidir. Kapılar kapatılmalıdır.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneğimizin yöneticilerini, üyelerini ve sevdalılarını saygıyla ve sevgiyle selamlıyoruz.

Ünsal ÖZTÜRK

KAYNAK : Alevihaber.com - 17 Temmuz 2010

İLGİLİ HABER VE MAKALELER:

Aleviler Üzerinde Oynanan Oyun Boşa Çıkartılmıştır!

Erdoğan Çınar'ın yeni kitabı çıktı..

Erdoğan Çınar Çiğli'de

Erdoğan Çınar Skandalı

Naki Bakır : Alevilerin Erdoğan Çınar'a Şükran Borcu

Alevi Tarih Yazımında Skandal

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku